sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 3) AHİD

KELİMELER VE KAVRAMLAR 3) AHİD
15.12.2021
1.086
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Lugat manası : Yemîn, mîsâk, söz verme, ittifak, bir şeyi korumak, halden hâle onu muhafaza etmek, tavsiye etmek anlamlarında kullanılan bir terim.

Istılahi manası : Ahd kelimesi İslâmî bir kavram olarak “Ahd-ü Mîsâk’ şeklinde kullanılmıştır.[1]Allah’ın ahdi, bazen aklımıza koyduğu düşüncelerle, bazen kitabında ve Rasulünün sünneti aracılığıyla bize emrettiği şeylerle, bazen de bize emredilmediği halde (adak) gibi bizim onu üstlenmemizle olur.[2]

Ahid-Misak İlişkisi :  Ahdin en önemlisi Allah’a ait olandır. Allah’ın ahdi ise öncelikli olarak insanların “galu bela” da onunla yaptıkları anlaşmanın gereğidir.Bu ahid Kur’an-ı Kerim’de şöyle beyan edilmiştir :   “Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahid olduk” demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. Ya da: “Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?” dememeniz için sizden bu sözü aldık.”[3]

İslam uleması bu iki ayeti “misak ayetleri” olarak tanımlamıştır.Bu ayetler ALLAH cc ile kul arasındaki mukaveleyi insanoğluna hatırlatmaktadır.

Ayetler aşağıdaki hususlara işaret eder:

1- Allahü Teâlâ, insanları tevhid fıtratı üzere, yani Allah’ın Rableri oldu­ğunu ve ortağı bulunmadığını ikrar üzere yaratmıştır.

2- Bir takım deliller gördüğü için, insanoğlu yaratanını bilmemekten dola­yı mazur olamaz. Kendisine bir peygamberin daveti ulaşmayan kimse, Allah’a şirk koştuğunda ve selim fıtratın nefret ettiği ve sağlam bir aklın zararlı gör­düğü kötü şeyleri yaptığında, kıyamet günü mazur sayılamaz.

3- Müşriklerin kıyamet gününde, kendilerine tevhid konusunda uyarıcı bir peygamber gelmediğini delil olarak sürmeleri, inanca ve dine bağlı asıllar­da babaları ve dedelerini taklit etmeleri bâtıldır. Allah’ı ve birliğini bilmekle il­gili fıtrî ve aklî deliller varken, Allah’ın birliğine işaret eden delilleri bilmiyo­rum demek mazeret olamaz.[4]

Bu meseleyi şu örnekle izah edebiliriz ; bir arkadaşımızın hafıza kaybı yaşadığını düşünecek olursak; ve ona bu kaybı yaşamadan önceki anılarınızı hatırlattığınızda size gelecek olan cevap “hatırlamıyorum” olacaktır. Sizce arkadaşınızın size vermiş olduğu hatırlamıyorum cevabı bu anıların yaşanmadığı anlamına gelir mi ? Tabii ki hayır diyeceksinizdir.

Veya küçüklüğünüzde yaşamış olduğunuz herhangi bir olay size anlatıldığında sizin bu olayın varlığına ikna olmanız için bu olaya şahit olanların yaşamış olduğunuz olayı size hatırlatması yeterli olacaktır.

Verdiğimiz misaller ve yukarıda geçen ayetten de anlaşılacağı üzere misak bizlere yüklenilmiş bir emanettir. Bize düşen verdiğimiz söze ve aldığımız emanete hangi şartlarda olursa olsun sahip çıkmaktır. Bu ahdi bozacak ve sonrasında yapılan amelleri boşa çıkartacak olan amel Allah’a ortak koşmaktır, aşağıdaki hadis bizlere bunu en uygun bir şekilde bildirmektedir;

Enes b. Mâlik, Resulullah (s.a.v.)’in bu hususta şöyle buyurduğunu riva­yet etmektedir:

“Allah Teâlâ cehennemliklerden azabı en hafif olana şöyle diyecektir: “Yeryüzünde,ne varsa hepsi senin olsaydı şimdi onları verip kendini kurtarmak ister miydin?” O kişi ise “Evet” diyecektir. Bunun üzerine Allah ona: “Sen, Âdem’in sulbünde iken ben senden, bundan daha kolayını istemiştim. Bana or­tak koşmamanı istemiştim, fakat sen, ortak koşmakta direttin.[5]diyerek olayın ehemmiyetini haber vermiştir.

İSLAM HAYATINDA AHİDİN YERİ

Ahde vefa konusunda İslâm son derece titiz davranır. İnsanlar arası ilişkilerde güven unsurunun hâkim olması için yeğâne garanti vasıtası ahde vefâdır. Bu güven olmadan veya sağlanmadan sıhhatli bir toplum hayatı mümkün olamaz. Allah öyle bir topluma rahmet nazarıyla bakmaz.[6] Nitekim Allah azze ve celle bir ayet-i kerimede mealen şöyle buyurmaktadır; “Ahidleştiğiniz zaman; Allah’ın ahdini yerine getirin. Pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. Çünkü Allah’ı üzerinize kefil yapmışsınızdır. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızı bilir.”(en-Nahl/91)

Cenâbı Hakk kullarından ilk ahdin yanı sıra daha sonraları peygamberleri aracılığı ile başka ahidler de almıştır. Mesela; “Doğrusu sana sadakat yemini edenler (ey Muhammed) bizatihi o yemin ile Allah’a bağlılık yemini etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Bu yüzden her kim (o yeminden sonra) yeminini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur ve her kim Allah ile ahdini yerine getirirse Allah ona büyük bir mükâfat nasip edecektir.” (el-Feth, 48/10).

AHDİN KISIMLARI

Ahid 3 kısımdır ; a)Allah (cc) ın ahdi b)Peygamberlerin ahdi c)İnsanların ahdi

a)Allah (cc) ın Ahdi

“Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur.”(Tevbe 111)

Bu ayet-i kerimede Allah (cc) ahdine sadakat gösterme noktasında kendisinden daha iyi kimsenin olamayacağını bildirmiş ; ancak bu sadakat şarta bağlanmıştır. O şart ise ; mü’minlerin Allah(cc) a vermiş oldukları söze vefa göstermeleridir.

“Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun.”(Bakara 40) (Her ne kadar İsrailoğullarına hitap tercih olunsa da hüküm umimidir.)

b)Peygamberlerin Ahdi

“Hani Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz (misak)’ almıştı: “Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız.” Demişti ki: “Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?” Onlar: “İkrar ettik” demişlerdi de “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım,” demişti.”(Al-i İmran 81)

Peygamberler de bu ahitlerinin gereğini ifa etmekle mükelleftirler.[7]

c)İnsanların Ahdi

“Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.”(Ahzab 72)

İnsanların Allah (cc)a olan ahdi; iman etmek, Allah (cc)ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır.[8]

AHDİ BOZMAK

Verilen bu misallerin hepsi bize şunu göstermektedir ki ; misakta yapılan ahid dünya hayatında peygamberlerin metoduyla devam etmek zorundadır.  Nitekim Rasulullah (sav) bu ahdin devamını bizlere kendisinden sonra şu hadisle bildimiştir ; “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Emîrime kim itaat ederse bana itaat etmiş olur. Emîrime kim isyan ederse, bana isyan etmiş olur.”[9]

“Ama Allah’a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın bitiştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar… İşte lânet onlara (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradır.” (er-Ra’d, 13/25)

Bu ayeti kerimenin tefsirinde Seyyid Kutub;’’Onlar ezeli yasa uyarınca fıtratları itibariyle yüce Allah’la yaptıkları anlaşmayı, dolayısıyla diğer tüm anlaşmaları da çiğnemişlerdir, bozmuşlardır. Çünkü ilk anlaşma bozulduğu zaman ona dayanan diğer anlaşmalar da temelden bozulmuş olur. Allah’la vardığı anlaşmaya riayet etmeyen biri, artık hiçbir sözleşmeye ve anlaşmaya bağlı kalmaz. Bunlar, genel anlamda ve her zaman yüce Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri de kesip atarlar’’.[10] kaydetmektedir.

“Allah’ın ahdini az bir pahaya karşılık satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır”[11]

[1] Şamil İslam Ansk.

[2] R.İsfehani, Müfredat (s523)

[3] Araf.172-173

[4] Vehbe Zuhayli (Tefsiru’l-Munir,Araf 172,173)

[5] Buhari, K. el-Enbiya bab: 1. /Ahmed b Hanbel, MUsned, C:3, S: 127

[6] Şamil İA

[7] Ş.Sarı-Ahde Vefa

[8] Ş.Sarı-Ahde Vefa

[9] Kütüb-i Sitte-2/278-279

[10]  Fî Zılâl-il Kur’an (Ra’d- 25)

[11] Nahl-95

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.