KELİMELER VE KAVRAMLAR (40) ĞAYB
ĞAYB
Hazır bulunmayan, gizli olan, duyu organlarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ulaşılamayan bilgiyle kuşatılamayan, müşâhede alanının dışında kalan her şey. Taberî’ye göre bütün mümkünler gaybı oluşturur.
Kur’an gayb kelimesini, insanların içlerinde taşıdıkları şeyleri, gelecekleriyle ve dönecekleri yerle ilgili hususları, geçmişte kalmış kişi ve olayların bilgisini, insan dışı varlılar dünyasını, ahiret hayatını ve gelecek olayları içine alacak biçimde hep hazır olanın zıddı anlamında kullanılır. Râğıb el-İsfâhânî şu tarifi verir: “Gözle görülemeyen, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisinin dışında olan”[1]
Müfessirler gaybı ikiye ayırarak birincisine “mutlak gayb”, ikincisine de “izâfî gayb” adını verirler. Mutlak gaybı Allah’ın zatı, meleklerin mâhiyeti, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi insanın kendi imkan ve yetenekleriyle hiçbir şekilde bilgisine ulaşamayacağı alan oluşturur. İzâfi gayb ise yer, zaman, imkân ve yetenek gibi nedenlerle bazı insanların bilgisine ulaşamadığı, buna karşılık bazı insanların bilgisi içinde olabilen olay ve olgulardır.[2]
Allah cc müminlerin vasıflarından bahsederken ; Onlar ki Gayba iman ederler (Bakara 3 ) buyurmuştur.Mü’minler görmedikleri, duyu organlarıyla idrak edemedikleri, ama var olduğundan emin oldukları, güvenilir haber kaynaklarından aldıkları işaretle varlığından şüphe etmedikleri şeye inanırlar. Kur’an’ı Kerim bizlere gaybı yalnızca Allah’ın bilebileceğini söylüyor (En’am 59),(Hud 123),(Yunus 20),(Neml 60) gibi ayetlerde bizlere bunu bildirmiştir.
Yine Kur’an’ı Kerimde birtakım kimselerin gayb hakkında bilgilendirildiği noktasında bizlere bilgi veriyor. Bu bağlamda İbrahim a.s’ ma yer ve gökleri ‘Melekutu’ yani gizlilikleri gösterildi.(En’am 75) Yine bakıldığında Yusuf A.s’ma rüyaları tabir etme ve kavminin yiyeceklerini önceden bilme kabiliyeti verildi.(Yusuf 21,37).Yine İsa a.s’da israiloğullarının evlerinde neler sakladıklarını kendilerine haber verirdi (Ali İmran 49).
Ayetlerdende anlaşıldığı üzere asılda gayb’ın anahtarı (En’am 59.) ayeti kerimede’de bildirildiği üzere Allah azze ve cellenin katındadır.Şüphesiz Peygamberimiz(sas) bir insan olarak, Allah’ın kendisine ait saydığı gayb bilgisine sahip değildir, ancak o bir peygamberdir ve Allah’tan o’na vahiy ve gerçek bilginin asıl kaynağı ulaşıyordu.Allah cc o’na uygun gördüğü ve ihtiyaç olduğu kadar gayb bilgilerinden vahiy yoluyla bildirmiştir.
Kur’an’ı Kerimde bu konu hakkında bizlere şu ayeti kerimeler net bir şekilde bilgi vermektedir (Hud 27 ve 31) ayetler arasında ‘Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum ben gaybı da bilmem ben bir melek olduğumuda iddia etmiyorum…’ buyuruluyor.
Bu ayetlerden’de anlaşılacağı üzere insanoğluna Kur’an’ı .kerimde bildirilen “İnsana ilimden az bir şey verilmiştir”(İsra 85) ayeti gereği bize verilen bu az ilmi dünya hayatını güzel yaşama hedefi doğrultusunda kullanmalıyız.Falcılar ve kahinler gibi gaybın bize ait olmayan sır perdesini açmaya çalışmanın bir anlamı yoktur.Hem insana böyle bir görevde verilmemiştir.
İnsanın görevi Kur’an’da bildirildiği gibi gabya iman etmek ve ölümden sonra onu bekleyen, şimdilik insana ‘gayb’ olan , ama mutlaka gelecek olan ahiret hayatına hazırlanmaktır.(Ankebut 64)
[1] Ragıp el isfehani (el-Müfredât, III, 192).
[2] Şamil İ.A