sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR (42) GÜNAH

KELİMELER VE KAVRAMLAR (42) GÜNAH
A+
A-

GÜNAH

Allah’ın buyruklarına aykırı düşen, dinen suç sayılan davranışlar İslâm şerîatının ve temiz insan fıtratının yapılmamasını emrettiği hususlar Arapça’da günâh’ın karşılığında; İsm, zenb, isyan, cürm kelimeleri kullanılır. İsm, günâhın tam karşılık anlamıdır. Zenb (cürm), insanın Allah’ın rızasını kazanmasını engelleyen; isyan, Allah’a itaat etmemek-demektir.[1]

Günah kavramıyla ilgili Kur’an-ı Kerim’deki kelimeler;

1) Cûnah : Allah’ın emrine karşı gelme, yasaklarını bilerek çiğneme, İslam’ın ilkelerinden sapma, ihmal etme, sürçme ve karşı gelme gibi hatalı filleri tanımlamak için Türkçe’de ‘günah’ kelimesini kullanıyoruz. Cûnah kelimesi bu hataların yalnızca bir kısmını ‘ism’ sayıla çeşidini ve birazda mahzurlu (sakıncalı) olan davranışları anlatmaktadır.

Şüphesiz, ‘Safa’ ile ‘Merve’ Allah’ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka’be’yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca(cûnah) yoktur.(Bakara/158)

2) İsm : Kişiyi sevaptan alıkoyan geri bıraktıran ve yapılmasıyla hayrdan uzaklaştıran ameldir.[2] Bu ameli işleyen sonunda ceza kazanır. Günah kavramının karşılığıdır.

Peygamberimiz (sav); “Birr, kalbinin (nefsinin) kendisiyle tatmin olduğu şey, ism ise, göğsünü sıkan (seni huzursuz eden) şeydir.”[3]

“İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah(ism) ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”(Maide/2)

3) Zenb : Sözlükte kuyruk anlamına gelen zeneb kelimesinden türemiştir. Hoş olmayan sonuçlar doğuran bütün fiiller hakkında kullanılır ki meydan getirdiği sonuca göre değerlendirilen işler demektir. Buna göre; kişinin yaptığı iş, sonuç itibarı ile ona vebal yüklüyorsa, ceza almasına sebep oluyorsa o iş ‘zenb’tir.

“Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m)(zenb) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum.” (Şuara/14)

4) Vizr : Vizrin aslı, vezrdir ki bunun sözlük anlamı sığınılan dağ geçidi veya oyuk demektir. Vizr; günah, borç, yük ve bazende sorumluluk anlamına gelmektedir.Kur’an, suçun şahsiliği gibi evrensel bir prensibi ‘vizr’ kelimesi ile ifade ediyor.

De ki: “O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka bir Rab mi arayayım? Hiç bir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah (vizr) yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.” (En’an/164)

5) Habis : Sözlük anlamı pis, pislik, temiz olmayan demektir.Kur’anda bazen günah işler hakkında kullanılmaktadır. Habisin zıddı, ‘tayyip,güzel,hoş’ kelimesidir. Habis kelimesi yaratılış yönünden pis olan şeyler hakkında kullanıldığı gibi değersiz şey, günah, hata ve suç anlamında da kullanılmakadır. Habis bir anlamda; inkarcı, inat ve  isyancı, günah işlemekten çekinmeyen böylece nefsini günah pisliğine bulaştran, ‘tayyip’te Rabbine itaat ederek günahların pisliğinden kendini koruyandır.

Bu, Allah’ın murdar(habis) olanı temizden ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır. (Enfal/37)

6) Şikak : Sözlükte bütünden ayrılp muhalefete geçmek bütüne ters düşmektir. TEvhid bir bütündür. İnkarcılık, şirk koşma ve nifak tevhidin bütünlüğünü bozduğu gibi, tevhidin hakikatine uymayan davranışlarda o bütünlüğü bozar.

De ki: “Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kur’an) Allah katından ise, sonra siz onu inkâr etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık (şikak) içinde olandan daha sapık kimdir?” (Fussilet/52)[4]

 

Günah Olayı

Günah, kendisine takvası ve fucuru öğretilen insanın yanılması, unutması, dengesizliği, sapması bir anlamda dinin, yani yaratıcının çizdiği çizginin dışına çıkması ilahi kuralları ihlal etmesidir.

İman ettiği halde, Rabbinin emirlerini yerine getirmeyen ya da yasaklanan yapan bir şeyi yapanlarda günaha düşmüş olurlar.Ancak onların bu günahı, bir karşı gelme, bir isyan, bir inkar, bir kibir, bir tuğyan, bir meydan okuma değildir. Bunun tam tersine bir teslim olunmuştuktan sonra unutma, yanılma, ihmal etme veya nefse ve şeytana geçici olarak kanmadır.[5]

Kur’an’da günah çeşitlerinden bahsettikten sonra; bu durumun ve işlenenin nasıl bir cürüm  olduğunu Kur’an’da ve Hadis-i Şeriflerle izaha devam edelim;

Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! (Bakara 205)

Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.(Bakara 276)

Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.(Nisa 50)

İbnu Mes’ud (radıyallahu anh) anlatıyor: “Dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Allah nezdinde en büyük günah  hangisidir?”

“Seni yaratmış olan Allah’a eş koşmandır!” buyurdular.

“Sonra hangisidir?” dedim.

“Seninle birlikte yiyecek diye, evladını öldürmendir!”  buyurdular. Ben yine:

“Sonra hangisidir?” dedim.

“Komşunun helalliği ile zina etmendir!” buyurdular.” [6]

BÜYÜK GÜNÂHLAR (KEBÂİR);

Allah’ın emirlerine aykırı davranış, kötü amel, isyan, karşı gelme, suç, kabahatlerin büyükleri. İslâm literatüründe bu tür fiillerin bir kısmı büyük günah, bir kısmı da küçük günah olarak adlandırılır. Bu tabirin geçtiği ayetlerde şöyle denilmektedir: “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi ağırlanacağınız bir yere sokarız. ” (en-Nisâ, 4/31)

Büyük günah, mümin olan insanı imandan çıkarmaz ve küfre sokmaz.

İbn Ömer (ra)’den rivayet edildiğine göre, büyük günahlar şunlardır;

1) Haksız yere adam öldürmek.

2) Namuslu kadına iftira etmek.

3) Zina etmek

4) Harpten kaçmak.

5) Sihir yapmak.

6) Yetim malı yemek.

7) Ana-babaya asi olmak.

8) Haramda ileri gitmek.

9) Faiz yemek (Ebu Hureyre (ra)’nin ilavesi)

10) Hırsızlık yapmak

11) İçki içmek (Hz. Ali (ra)’nin ilaveleri)[7]

 

Allah’ın emirlerine isyanın her çeşidi günah ise de, değer olarak hepsi bir değildir. Bir kısmına sağire (cem’i seğâir), bir kısmına da kebire denmiştir. Sağire küçük günah demektir. Büyük ve küçük günahlar arasında  çok kesin bir sınır çizmek zordur. Zira küçük günahlarda ısrar etmek de kebire sayılmıştır.

Günahların büyük ve küçük diye taksimi ayet ve hadiste  rastlanan bir keyfiyettir. Mesela bir ayette (mealen): “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin öbür kabahatlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkie sokarız” (Nisa 31) buyrulmuştur. Diğer bir ayette güzel davrananlar, “Küçük günahlar hariç olmak üzere, günahın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlar” (Necm 32) olarak tarif edilirler.[8]

Tevbe ile veya iyi amellerle silinebilen küçük günahlar, çeşitli nedenlerle büyük günaha dönüşür. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.)’den: “Üzerinde ısrar edildikçe, küçük günah yoktur.” anlamında bir rivayet (İbn Ebi Şeybe, Musannef; Deylemi) vardır. “Hiçbir küçük günah yoktur ki, küçük (önemsiz) görüldüğü halde büyümesin; Hiçbir büyük günah yoktur ki, tevbe/istiğfar edilerek küçülmesin.”  Başka bir hadis-i şerifte ise, göze önemsiz görünen günahlardan açıkça sakındırılmaktadır: “Ey Âişe! Göze önemsiz gibi görünen günahlardan sakın! Çünkü bu günahlar için, Allah tarafından görevlendirilmiş bir görevli vardır.” (İbn Mâce, Zühd 29) Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde (Müsned-i Ahmed, I/402, V/331, VI/70) ise, mezkür hadisin devamı şöyle biter:  “… Çünkü küçük günahlar insanda bir araya gelince onu helak eder. Tıpkı çöl bir arazide bulunup da, yanına kavmin işçileri gelen şu adamın hali gibi: O adam ve diğerleri odun taşıyıp üstüste yığarlar ve bir yığın meydana getirirler. Derken odun yığınını ateşe verirler ve (küçük küçük olan, ama bir araya gelince kocaman bir yığın olan bu çalı çırpının ateşiyle) o çölde bulunan bütün canlıları yok ederler.”

Küçük günahları önemsememek, bunlarda ısrar etmek, insanı büyüklerini yapmaya hazır hale getiren psikolojik ve ruhî bir değişikliğe uğratır.[9]

Küçük günahlarla ilgili aşağıdaki tavırlar, bizi böyle bir ruh haline yaklaştırırlar:

1- Küçük günahlarda  ısrar  ve  bunlara devam;

2- Günahı önemsememe, zira günahı gözümüzde büyütmek, kalbin nefret ve hoşnutsuzluğundan kaynaklanırken, aldırmamak da ona alışkanlık kesbetmeden ileri gelir;

3- Küçük günahtan haz duyup onunla şımarmak ve bunu bir nimet elde etmek sanıp, bedbahtlık sebebi olduğundan gafil bulunmak;

4- Allah’ın, kendisini cezalandırmamasına ve hilm göstererek mühlet tanımasına (istidrac) aldanmak;

5- Günahı işleyip, ondan sonra da bunu başkalarının yanında söylemek; Allah’ın bu suçu örtmesine karşı aşırı bir duyarsızlık ve gaflet olduğu gibi, aynı zamanda duyan kimseleri de suça teşvik olacaktır.[10]

Günahın zıddı sevab; İyi bir davranışa karşı Allah tarafından verilecek mükâfat; Allah’ın rızasına uygun ve âhiret mükâfatına lâyık iyi iş. İslâm dinine uygun olarak girişilen iyi davranışlara karşı Allah’tan umulan mükafatların tamamını dile getiren “sevab”ın karşıtı olarak dilimizde günah ve azap kelimeleri kullanılmaktadır.

“Her kim kötülük eder de onun kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktir. Onlar orada devamlı kalırlar”; “İman edip yararlı iş yapanlara gelince, onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalacaklar” (el-Bakara, 2/81-82)

İslamın kendine has bakış açısıyla günah olayı şu şekliyle önümüze çıkmaktadır.İslamın sınırlarını aşmak ve bunda ısrar ederek devam etmek noktasında meydana gelir.Kişi asılda suçu yada günahı yalnızca Allah (svt)’nın zatına karşı işler.Bunun sebebi ise insanlar arasındaki hukuku bireysel ve içtimai olarak hükmünü koyan Allah azze ve celle olduğu için kişi bu noktalarda yapmış olduğu fiilleri asılda hükmünü koyana karşı yapmıştır.İslamda tevbe edildiği sürece affedilmeyecek bir günah yoktur.Hatta bütün insanlık peygamber (sas) gelmeden önce Allah cc ortak koşar bir haldeydi.Allah’ın onlara göndermiş olduğu bu nimet’le onlar tevbe ettiklerinde Allah onların şirklerini bağışlamış Hidayet sahibi olarak onlara hidayeti bahşetmiştir.(…Bunun dışında kalan günahları dilediğine bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa son derece büyük bir iftira günahı işlemiş olur. Nisa 48)’de net olarak bildirmektedir.Bununla birlikte insanların işlemiş oldukları günahlar  ya bu dünyada veyahutta ahirette net olarak karşılık bulacaktır.

Günahtan tevbe;Rücu etmek, geri dönmek, pişman olmak, nedamet duymak, yaptığı günahı bırakıp Cenab-ı Hakk’a yönelmek.

Ey müminler (inananlar) yürekten tövbe ederek (nasuh tövbe ile) Allah’a donün ki, Rabb’iniz kötülüklerinizi örtsün ve sizi içlerinde ırmaklar akan Cennetlere koysun” (et-Tevbe, 9/8)

“Tövbeyi kendilerine tavsiye edenler, günahları mahvedecek ve aşırılıkları telâfi edecek şekilde tövbe ederler. Kötülüklerden tövbe etmeleri, o şeylerin kötü olduğu içindir. Yaptığına pişman olmak da çok şiddetli bir şekilde üzülmek demektir. Kötülüklerden birine bir daha dönmemeye azmetmek de, sağılmış olan sütün hayvanın memesine dönmesi nasıl mümkün değilse, öylece o günaha bir daha dönmemek anlamınadır. Bütün bunları böylece içine sindirmek yürekten tövbe etmek demektir. el-Kelbî’ye (ö:146/763) göre “nasûh tövbe”, kalp ile pişman olmak, dil ile istiğfar etmek, bedenle de onu terkederek yapmamak ve”ondan uzak durmaktır. Ayrıca pişmanlığından dönmemek üzere gönül rahatlığına kavuşmaktır.

“…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka birşey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”(Bakara 85)

 

[1] Cürcânî, et-Ta’rifât, s. 9, 107, I51

[2] Müfredat-sh:10

[3] Muslim-Birr/5 Hd. No: 2553

[4] H.Ece- İslam’ın Temel Kavramları sh : 217-219

[5] H.Ece- İslam’ın Temel Kavramları sh : 220

[6] Buharî, Tefsir, Bakara 3, Furkan 3, Edeb 20, Muharibin 20, Diyat 1, Tevhid 40, 46, Müslim, İman 141, (3181, 3182), Tefsir, Furkan, Nesaî,  Tahrim 4, (7, 89, 90); Ebu Davud, Talak 50, (2310)

[7] Ömer Nesefi/Akaid-Bayrak Yayıncılık sh.53

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/35-36.

[9] F. Razi, Tefsir-i Kebir, Mutaffifin 14. ayetin tefsiri

[10] Gazzali, İhya, IV/40-41

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.