KELİMELER VE KAVRAMLAR (49) HUDUD
HUDUD
Hudud, hadd kelimesinin çoğuludur. İmam Merginani hadd’in lugat manası men demektir. Kapıcılara haddad denilmesinin sebebi de budur. Şer’i şerifte ise; Allah (cc)’ın kendi hukukyla ilgili olarak takdir buyurduğu bir ukubattır, cezadır şeklinde tarif etmektedir. Hadd kelimesi aynı zamanda esirgemek manasında gelir. Çünük Allahu Teala (cc) kullarını zarara uğradıkları şeylerden bunlarla korumuş, esirgemiştir. İbn Abidin: “Haddler, nesebi(nesil emniyetini), malları, akılları, haysiyet ve namusu koruma gibi maslahat ve menfaati bütün beşeriyete ait oldğu için meşru kılınmıştır. Bu kelime hadlerin asıl hükümlerini beyandır ki, insanların zarar görecekleri şeylerden men olup İslam beldelerinin fesad ve fitneden korunmasıdır. Fethu’l Kadir’de zikredilmiştir ki, gerçek olan bazı meşayıhın dedikleridir. Şöyle ki; hadler zararları bütün beşeriyeti dokunan bir takım fena hareketlerden haraketlerden alıkoyar. Bunlar, suçlular hakkında birer ceza olduğu gibi, bunları görenler hakkında da birer ibret ve uyanma vesilesi teşkil deder ve ammenin menfaatlerini tazammun bulunur.” Hükmünü zikretmektedir.
“İşte bunlar; Allah’ın hudududur. Kim, Allah’a ve O’nun elçisine itaat ederse; Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İşte bu; en büyük kurtuluştur.Kim de Allah’a ve O’nun elçisine isyan eder de hududu aşarsa, onu da içinde temelli kalmak üzere ateşe sokar. Hor ve hakir edici bir azab vardır onun için.” (Nisa/13-14)
“…Bu Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın. İşte Allah ayetlerini insanlara, korunsunlar diye böyle açıklar.”(Bakara/187)
“Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rüku’ edenler, secde edenler, ma’rufu emredenler, münkeri nehyedenler, Allah’ın hududunu koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.”(Tevbe/112)
Elmalılı Hamdi Yazır (rha), Allah’ın hududlarını koruyanlar için şunları zikretmiştir:
“Allah’ın hududunu koruyanlar yani Allah Teâlâ’nın beyan edip açıkladığı,sınırlarını kendisinin belirlediği gerçekleri ve şeriatın kurallarını ve bu kuralların inceliklerini bilerek bunlara riayet edenler. Şeriatın inceliklerine titizlikle uyanlar ve insanları o yola yönlendirenler.”
Yani, imanın gerekleri, ibadet, ahlak, toplumsal davranış, kültür, ekonomi, politika, hukuk, savaş-barış, kısacası bireysel ve toplumsal hayatın bütün yönlerinde “…Allah’ın belirlediği sınırları titizlikle gözönünde bulunduran…” veya “… Allah’ın hükümlerini hakkıyla gözeten…” kimseler demektir. Onlar, arzularını tatmin için ne bu hudutları aşar ve kendi kafalarından kanunlar uydurur ne de ilahi hukuk yerine başka sistemleri ikame ederler. Onlar bu hududları korur ve çiğnenmelerine mani olurlar. Binaenaleyh gerçek mü’minler öyle kimselerdir ki, Allah’ın belirlediği sınırları sadece yerine getirmekle kalmaz aynı zamanda bütün güç ve imkanlarıyla bu hududu hakim kılmak ve korumak için ellerinden geleni de yaparlar.[1]
“Bunlar Allah’ın hudududur. Kim, Allah’ın hududunu aşarsa; şüphesiz kendine zulmetmiş olur.” (Talak/1)
Allahu Teala’nın (cc) indirdiği hükümlerin tamamı şer’i hudulardır. Dolayısıyla bütün emir ve nehiylere emanet ismi verilmiştir. Kim Allahu Teala’nın koyduğu hududları tahrip ederse emanet hıyanet etmiş olur. Günümüzde Allahu Teala’nın koyduğu huduları çirkin görüp, kendi heva ve heveslerine göre hududlar çizmeye çalışan siyasi güçler mevcuttur. Bunlar tıpkı Fir’avn gibi ilahlığa özenmektedirler. Kim bunların çizdiği huduları meşru sayarsa, kelime-i tevhidin mahiyetini inkar etmiş olur, böylelikle Allah’ın hudularını çüğnemiş olur.[2]
Rasul-i Ekrem (sav)in : “Yeryüzünde tatbik edilen bir had cezası, yeryüzü halkı için otuz sabah yağmuru yağmasından daha hayırlıdır.” Buyurduğu bilinmektedir.[3]
[1] Tefhimu’l Kur’an/Tevbe-112 an.110
[2] Y.Kerimoğlu – Kelimler ve Kavramlar/Hudud
[3] Ahmed b. Hanbel/el-Müsned, Sünen-i İbn Mace