KELİMELER VE KAVRAMLAR (98) TAHRİF
TAHRİF
Bir kelimede harflerin yerini veya bir harfi değiştirme, bozma. Bir ibarenin anlamını değiştirme. İlâhî kitaplar üzerinde herhangi bir kelimenin bile bile değiştirilmesi.
İslâm dinine göre birkaç çeşit tahrif vardır: 1. Bir kelimenin bazı harflerini yanlış telaffuz ederek ona başka mana vermek, 2. Bir hadis veya ayete tefsir yoluyla değişik mana vermek.[1]
Kur’an haricinde ki kutsal kitapların tahrif edildiği Kur’an vasıtasıyla bilinen bir gerçektir. Bu kitapların niçin tahrif edildiği, böyle bir çalışmanın niçin yapıldığıyla alakalı günümüze ışık tutacak hakikatler mevcuttur. Bu tahrif girişimi ile ilgili Kur’an şöyle buyurmaktadır;
“Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlar arasında öyle bir grup var ki, Allah’ın kelâmını işitirler ve anlamına akılları yattıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi.” (Bakara/75)
Burada sözü edilen yahudi grubu, yüce Allah’ın kendilerine indirmiş olduğu gerçeklerden haberdar olan bilginler kesimi yani hahamlar ve din bilginleridir. O din bilginleri ki, yüce Allah’ın peygamberleri Hz. Musa’ya indirmiş olduğu Tevrat’taki kelâmını işittikten sonra tahrif ederler ya da onu asıl anlamından uzaklaştıracak biçimde yorumlarlar. Bu tahrifciliği, okuduklarını anlayamadıkları için değil, bile bile yaparlar. Bu işe onları sürükleyen faktör, şahsî ihtirasları, menfaat beklentileri ve sapık amaçlarıdır![2]
“Ey peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızdan, `inandık’ diyenler ile yahudilerden oluşmuş küfür yarışçılarının tutumu seni üzmesin. Bunlar körü körüne yalana kanarlar ve senin karşına çıkmayan bir grubun sözlerini tutarlar. Onlar da kelimelerin anlamlarını çarpıtan ve `size şöyle bir fetva verilirse uyun, eğer başka bir fetva verilirse ona kulak asmayın’ diyen kimselerdir.”(Maide/41)
Bu ayetlerin, zina, hırsızlık vb. türden niteliklerine ilişkin farklı rivayetler bulunan birtakım suçlar işlemiş olan kimi yahudiler hakkında indiği söylenmektedir. Bu suçların cezası, Tevrat’ta bellidir. Ancak yahudiler başlangıçta, bu cezaları aralarındaki aristokratlara uygulamak istemedikleri için, Tevrat’ın hükümlerini değil de, kafalarına göre kimi hükümler belirlemişlerdi. Yahudiler bir süre sonra, çemberi daha da genişleterek tüm yahudileri bu uygulama kapsamına aldılar ve Tevrat’taki tazir cezalarının yerine kendilerinin belirledikleri birtakım cezalar ikame ettiler. (Aslında çağımızda, kendilerini müslüman olarak yaftalayan kimi insanların bu bağlamda yaptıkları da, söz konusu yahudilerin tutumlarından farksızdır.) İşte o dönemde yahudiler bu tür suçları işlediklerinde, içlerindeki art niyetleriyle birlikte, fetva almak için peygamberimize gelirlerdi. Eğer peygamberimiz fazla ağır bir ceza vermezse, uygulamayı düşünüyorlardı. Hem böylece Allah katında kendilerine bir gerekçe de hazırlamış olacaklardı! Bu karar bir peygamber tarafından verilmiştir diyeceklerdi! Ancak peygamberimiz, Tevrat’takine benzer bir hüküm verecek olursa, bunu uygulamayacaklardı. Onlardan kimileri bu düşünceler içinde fetva arıyorlardı.[3]
İbni Ömer şöyle anlatmıştır: Hz peygamber(sav)’e birbiriyle zina etmiş olan bir Yahudi erkekle kadın getirildi. Resulullah(sav) onlara “ Sizler kitabınız Tevrat’ ta zina edenler için ne cezası buluyorsunuz?” diye sordu. Yahudiler” Bizim âlimlerimiz, zina edenin yüzünü kömürle kararma ve bir eşek üzerine ( Yüzleri birbirlerine gelecek şekilde) ters bindirme bidat’ini çıkardılar”diye cevap verdiler. Abdullah bin selam “Ya Rasulullah! Onlara Tevratı getirmelerini emret!” dedi. Tevrat getirildi. Yahudilerden biri elini recm ayetinin üzerine koyup onun öncesini ve sonrasını okumaya başladı. Abdullah ibn selam ona “ kaldır elini!” dedi. Birde baktılar ki recm ayetini elinin altındadır. Bunun üzerine Hz.Peygamber(sav) zina eden o iki kimsenin recm edilmesini emretti ve onlar recm edildiler…[4]
İslamı tahrif çabaları: Allah(cc) Tevrat ve İncilin korumasını imtihan sebebiyle Yahudi ve Hristiyan bilginlere tevdi etmişti. Fakat onlar az bir paha karşılığında karınlarına ateş doldurmak suretiyle Allah’ın ayetlerini sattılar ve böylece saptılar ve saptırdılar. Bu kimseleri saptırmasıyla adeta zafer çığlığı atan şeytan, Muhammed(sav) ümmetinede aynı oyunu oynamayı planlıyordu, ta ki Hicr suresi 9. Ayet inene kadar.
“Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz”(Hicr 9)
Bu ayetin inişiyle adeta şeytanın beli kırılmıştı. Fakat hala yapabileceği bir şeylerin olduğunu düşünüyordu. Bu düşünceside metnine müdehale edemiyeceği Kur’anı mana yönünden tahrif etmekti.
Resuli Ekrem (sas) Ümmetimin helaki Kitapta ve sütte olacaktır buyuruyor. Sahabe-i Kiram : “Ey Allah’ın Rasulü buradaki Kitab ve Sût nedir ?” diye sorunca, Raslu-i Ekrem (sav) : “Kur’an-ı Kerim’i öğrenip, Onun ayetlerini Allahu Teâlâ (cc)’ın indirdiği gayeden başka şekilde te’vil etmektir.” Cevabını veriyor.[5]
Yine başka bir hadis-i şerifte : “Her kim Kur’an-ı Kerim’i (hiçbir ilmi olmadan) kendi şahsi reyiyle tefsir ederse Cehennem’deki yerine hazırlansın.”[6]
Bize Yezîd ibn Ebî Ubeyd (146), Seleme ibnu’l- Ekva'(R)’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)’den işittim, şöyle buyuruyordu:
“Benim söylemediklerimi her kim bana isnâd ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.”[7]
Allah Rasulu (sav) ümmetini Kur’an ve Sünnet’in tahrifine karşı uyarmış, tehlikelerden haber vermiş ve bu kimselerin vasıflarını zikretmiştir. Çünkü günümüz de peyda olduğu gibi İslam’ı hükümsüz ve peygambersiz bir hale getirmeye çalışan müsteşrikler, bu çalışmada aktif bir rol oynamaktadırlar. İslam’ı vicdanlara hapsedip vicdani bir mesele haline getirmeye çalışarak hadislerdeki vasıflarla bütünüyle uyuşmaktadırlar.
Amaç İslam’ın tesirini azaltmak, Onu tahrif ederek asıl manasından insanları uzaklaştırmak, onlara içleri boşaltılan ibadetleri telkin ederek bunlarla oyalanmasını sağlamaktır. Günümüzde ki tahrifin iz düşümleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Bunun için Kur’an’a ve Sünnet’e sıkı sıkı bağlanarak bu oyunları sezimleyip tahrifin önünde büyük bir engel haline gelmek şarttır.
[1] Şamil İA
[2] Fi Zilali’l Kur’an – Bakara/75
[3] Fi Zilali’l Kur’an – Maide/41
[4] Buhari Hudud (şer-i cezalar) 24, 6819 Fethul bari. Karınca polen yay. C 13 Sh 350
[5] Ahmed b. Hanbel – Müsned İst. 1401, Çağrı Yay. C:4, Sh: 155
[6] Sünen-i Tirmizi – İst: 1401, Çağrı Yay. C:5, Sh: 199, Had.No.: 2951
[7] Buhari – İlim 39/50