KELİMELER VE KAVRAMLAR (99) TAĞUT
TAĞUT
Allah’ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluşların tümü. Arapça “Teğa” kökünden türetilmiş olup kelimenin masdarı olan “Tuğyan” Allah Teâlâ’ya isyan etmek anlamına gelmektedir.
Allah’ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur.
Tağut, Allah (c.c)’a karşı isyan etmekle beraber O’nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dinî veya siyasî lider veyahut da kral olabilir.
Bu sebepten bir insanın hakiki mümin olabilmesi için tağutu reddetmesi gerekmektedir.
Bugün yeryüzünde yürürlükte olan rejimlerin hepsi, beşerî rejimlerdir ve hükümlerini kendileri koymaktadırlar. Dolayısıyla da Allah (c.c)’ın hükümlerine muhalefet etmektedirler. O halde bu rejimlerin hepsi “tağut” olarak isimlenir. Hatta kitlelere “en cazip ve hüsn-ü kabul gören bir rejim” olarak tanıtılan demokratik ve lâik rejimler de tağut hükmündedir.[1]
“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk ile sapıklık birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. Kim Tağut’u, azgınlığı reddederek Allah’a inanırsa kopması sözkonusu olmayan, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir.(Bakara 256)
Allah’a isyan üç derecede olabilir: 1) Eğer bir kimse Alah’ın kulu olduğunu kabul eder, fakat pratikte O’nun emirlerinin aksini yaparsa buna fasık denir. 2) Bir kimse Allah ile irtibatı koparır ve başka birisine bağlanırsa o zaman kâfir olur. 3) Eğer bir kimse Allah’a isyan eder ve O’nun kullarını kendisine boyun eğmeye zorlarsa, o zaman tağut’tur. Böyle bir kimse şeytan, rahip, dinî veya politik lider, kral veya bir devlet olabilir. Bu nedenle bir kimse tağut’u reddetmedikçe Allah’a inanmış sayılamaz.[2]
Bir kimseyi adının Ahmet, Mehmet, veli olması Müslüman yapmaz velevki Kuran okusa namaz kılsa hacca gitse kurban kessede fakat Allah cc hükümlerinden bir tanesini dahi reddetse o kimse kâfirdir ve bu durumu hoş görüp insanları ona çağırır zorlar baskı kurarsa o kimse Rabbine karşı nankör bir tağuttur.
Tuğyan eden kimseler ve özellikle onların elebaşları kendilerinin haklı olduklarını düşünürler. İnsanlar üzerinde tıpkı firavn gibi Rablik iddia edip onları yönlendirmek onların hayatlarını düzenlemek için hükümler koyarlar. Diğer insanlarda isteyerek veya zorla bu hükümleri kabul ederler. Tuğyan edenlerin hükümleri ile amel ederler hayatlarını onların koyduğu hükümlere yaşamaya başlarlar. Böylece insanlar bu tuğyanları İlah edinip onları karşı bir ibadet içine girerler.
İşte Kur’an, tuğyan edip insanlar üzerine Rablik taslayan onların hayatını düzenlemek için hükümler koyan kişi ve ya kişilere tağut demektedir.
İnkâr edenler tağut haline getirdikeleri İlahlarını severler, onların uğruna mücadele ederler. Kurdukları tağuti düzenin devam etmesi için her şeyi yaparlar. Yaptıkları işi öylesine süslü ve doğru olarak gösterirlerki arkadan gelen nesilleri çok haince kandırırlar. Bunların kurduğu sistemler çoğu zaman insanların hoşuna giden şeylere değer verirler, nefisleri doyurmayı ön plana çıkarırlar.
İman edenler Allah için O cc’ nun hükmünün geçerli olup zulüm ve fesat ortamlarının yıkılması için uğraşırlar.[3]
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır.”( Nisa 76)
Tağa( Haddi aşmak) kökünden türeyen Tağut kelimesi Kur’an’ı Kerimde 8 Ayette geçmektedir. (Bakara 256-257), (Nisa 51-60-76), (Maide 60), (Zümer 17), (Nahl 36)
“Andolsun, biz her ümmete: «Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının» (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.”(Nahl 36)
Ayette de görüldüğü üzere istinasız bütün peygamberlerin çağrıları insanların mahlûklara(Tağutlara) itaatten uzaklaştırıp Rableri olan Allah cc itaate çağrıdır. Kimileri bu çağrıya kulak verip dinlemiş gereği olan hayatı yaşamaya koyulmuşlarıdır, kimileride yüz çevirmiş kendileri gibi insanların hayatlarını nefsi ve şehvani arzularına göre şekillendirmelerine müsaade etmişlerdir.Bu bağlamda Tağut’u inkar Müslümanlığın ilk şartıdır nitekim Bakara 256 ‘ da bu gerçeğe dikkat çekilmekle beraber herhangi bir zorlamaya maruz bırakılmamıştır. Çünkü Allah’ın dini zorla girmeyi kabul etmeyecek kadar şereflidir. Bu şerefi de ancak Tağut’a karşı gelerek, ona kulluktan kaçınarak Zümer 17 ‘deki müjdeye muhatap olanlar hak etmişlerdir. Kimileri de tağutu inkar etmekle emroludukları halde onun hükümlerine başvururak onu nihai karar yeri olarak kabul ederek(Maide 60) zelil dolu bir yaşantıyı kabul etmişlerdir. Onlar karanıklar içerisinde hapsolmaya mahkûmdurlar. Çünkü yaratıcı tanımamak gibi büyük bir suç işlemişlerdir. İman edenler ise niçin yaratıldığının neden yeryüzüne gönderildiğinin bilincinde bir yaşantı yaşayarak bu karanlıklardan sıyrılmış ve Allah’ın inayetiyle aydınlığa çıkmışlardır.(Bakara/257)
Tağut sadece bir sistem, bir taştan ibaret değildir. Nefis bu rolü üstlenebilir. Allah’ın hükmünü bir kenara bırakıp kendi nefsinin istemiş olduklarına bağlanmak suretiyle nefsini bu makama oturtmuş ve onu ilahı olarak kabul etmiştir.
“Görmedin mi nefsini ilah edineni. Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan/43)
Allah’a kulluğun önüne engel olan her ne varsa tağuttur. Bunlar anne-baba, patron, eş, evlat, ticaret, hısım akraba, hoşa giden mesken olarak detaylanırlar.
De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe/24)
Allah’a kulluğun önündeki bütün engller kaldırılmalıdır. Eğer bu inkâr söz konusu olmazsa kulluk gerçekleşmediği gibi imanda gerçekleşmez. O yüzdendir ki Kelime’i Tevhid nefiyle(red) başlar. Lâ diyerek bu engeller ortadan kaldırılır, inkar edilir ve illallah diyerek kişi kul olma yoluna ilk adımını atar ve Muhammedun Rasulullah diyerek daima takip etmesi gereken bir mercii kabul etmiş olur.
[1] Şamil İA
[2] Tefhimu’l Kuran Mevdudi(Bakara 256)
[3] İslamın Temel Kavramları H. Ece