sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN MİSİN?

05.05.2020
684
A+
A-

BİSMİLLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd alemlerin Rabbi, Tek İlah Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve Selam sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e, O’nun Aline ve Ashabına olsun inşaAllah.

“Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı ilah edindiler. Oysa onlarda ancak bir olan İlah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ibadete layık İlah yoktur. O, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.”(Tevbe 31. Ayet)

Bizler bugün bu ayeti kerimeyi okuyoruz. Ama nasıl ve ne şekilde anlıyoruz. Ayette bahsedilen yahudiler ve hristiyanlar ehli kitaptırlar yani (kitap ehlidirler). Buna göre onlar, Allah’ın dini üzerindedirler.

Ancak ayet onların Allah’ın dini üzerinde bulunmadıklarına dair önce akidelerini, sonrada pratik hayatlarını şahit gösteriyor. Aslında kitap ehli sadece bir olan Allah’a ibadet etmekle emir olunmuşlardı. Fakat Allah’ı bırakıp Allah’ın (cc) dışında rahiplerini ve alimlerini rabler edindiler; İlk evvela şunu iyice kavramaya çalışalım ki; kitap ehli demek, kendilerine kitap verilen, ilahi bir kitaba inananlar akla gelmekte. Buna göre Müslümanlara da Ehli Kitap denilebilir. Ancak Kur’an dışındaki ilahi kitaplarda yer almayan bu tamlama, terim olarak Müslümanlar dışında ki kutsal kitap sahibi din mensupları için kullanılır.

Anlam olarak baktığımızda bugün bizlere de İlahi kitap verilmiştir. Yani Kur’an nazil kılınmıştır. Bizlerde kitap sahibi kimseleriz. Ayetleri iyi fıkh edebilmenin önemli unsurlarından biri, bugün şu saatte fert kendi üzerine eni iniyormuşçasına ayeti muhattap olmasıdır. Yoksa bu ayeti kerime gibi bir çok ayet var ki, sanki sadece yahudiler ve hristiyanlar veya israiloğulları v.s. ilgilendiriyor, kendini ilgilendirmiyor gibi tavır sergilemek, bugün içinde bulunduğumuz hali izah etmek için yeterli sanırım.

Ayeti kerimeye baktığımızda; “Oysa onlarda bir olan İlah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı…”

Bu yaptıkları ise Allah’a ortak koşmaktır ve şirktir. Allah (cc) ise onların şirk koşmalarında elbette münezzehtir. Öyleyse onlar gerek akide yönünden, gerekse düşünce sistemi yönünden Allah’a iman eden Mü’min kullar değildirler…

Gerek partik ve gerek ameli yönden Allah’ın Hakk dinini din edinen kullar olmadıkları gibi Ehli kitabın alim ve rahiplerini nasıl rab ittihaz edindiklerine geçmeden önce, Rasulullah  (sav)’den ayetin tefsirine ilişkin gelen sahih rivayetleri nakledelim inşaAllah… Çünkü kesin çözüm Rasulullah (sav)’in sözlerindedir.

Bu ayette geçen “Ahbar” terimi “Hebr” veya “Hıbr” sözcüğünün çoğuludur. Bu kelime kitap ehlinin bilginleri, özelliklede Yahudi bilginleri için kullanılır. Yine bu ayette geçen “Ruhban” terimi ise Rahip kelimesinin çoğuludur. Bu terim ise Hristiyanları da kendini ibadete adamış dünyadan elini, ayağını çekmiş kimseler için kullanılmaktadır. Ruhbanlar evlenmezler iş tutup geçim derdine düşmezler.

Durrul Mensur’da kaydedilen bir hadisi şerifte Tirmizi, İbni Munzir, İbni Ebi Hetem, Ebu Şeyh ve Behaki, Adiyy bin Hatem’den şöyle rivayet etmişlerdir.

“Rasulullah (sav) Tevbe Suresindeki; “Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı ilah edindiler.” Ayetini okurken O’nun yanına geldim. Ayeti bitirince bana dönerek şöyle buyurdu;

“Gerçekten onlar hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmiyorlar, fakat bu din adamları kendilerine bir şeyi hela kılınca o şeyi helal sayıyorlar buna karşılık din adamları bir şeyi yasaklayınca onu haram sayıyorlardı.””

İbni Kesir (Rh.A.) tefsirinde bu hadisi şöyle zikretmektedir; İmam Ahmed, Tirmizi ve İbni Cerir, Adiyy b. Hatem rivayetle şöyle derler;

“Adiyy b. Hatem, Rasulullah (sav)’ın daveti kendisine ulaşınca hemen Şam’a kaçtı. Çünkü o cahiliyye döneminde hristiyan olmuştu. Sonra kız kardeşi ile beraber kavminden bir grup Müslümanların eline esir düşmüştü. Rasululllah (sav) İbni Ebi Hatem’in kız kardeşine iyilik ve ihsanda bulundu. Kız kardeşi daha sonra Şam’a dönünce kendisine yapılan muameleyi kardeşine anlattı. Ve onu İslam’a davet etti. Adiyy, Meşhur Hatem et Tai’inin oğlu idi. O cömertliği ile tanınırdı ve Tayy kabilesinin reisi idi. Medine’ye geldiği günlerde bütün halk ondan bahsediyordu. Adiyy b. Hatem boynunda gümüş bir haç olduğu halde Rasulullah (sav)’in huzuruna geldi. O sırada Rasulullah (sav) “onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı İlah edindiler.” Ayetini okuyordu. Adiyy, Rasulullah’a “Onlar hahamlara ve rahiplere ibadet etmiyorlardı.” Dedi. Rasulullah (sav)’de ona şu cevabı verdi;

“Evet, fakat alim ve rahipler onlara helali haram, haramı helal kıldılar ve o insanlar da bunlara tabi oldular. İşte onların alim ve rahiplerine ibadetlerinin anlamı budur.”

Suddi (Rh.A.) tefsirinde bu ayetin açıklamasını yaparken şöyle demiştir.

“İnsanlar Allah’ın kitabını arkalarına atarak din adamlarından nasihat istediler ve din adamlarının koymuş olduğu hükümlere tabi oldular. Bu sebeple Allah (cc) ayetin devamında “Oysa onlara sadece tek bir İlah’a ibadet etmeleri emredilmişti.” Buyurmuştur. Yani o tek İlah’ın haram saydığı haram kabul edilecek, yine o tek İlah’ın helal saydığı helal kabul edilecektir. O’nun koyduğu yasalara uyulacak ve O’nun verdiği hüküm yürürlüğe konacaktır.”

Müfessir Alusi (Rh.A.) ise bu ayetin hakkında şunları demiştir;

“Çoğu tefsir alimine göre bu ayette geçen erbab (rablar)’dan maksat, kitap ehlinin din adamlarını evrenin yaratıcısı ve ilahi saydıkları ve böyle bir inanca sahip oldukları değildir. Burada Rab kabul etmekten asıl maksat, onların din adamlarının şahsi emir ve yasaklarına uymalarıdır.

Açık anlamı ile Kur’an’ın ayetleri, Rasulullah (sav)’in bağlayıcı son söz niteliğindeki açıklaması ve müfessirlerin görüşleri bize dinin inanç sistemine ilişkin son derce önemli gerçekleri öğretiyor. Bu gerçekleri kısa hatları ile şöyle özetleyebiliriz;

  1. İbadet, yasal hükümlerde Kur’an’ın ayetlerine ve Rasulullah (sav)’in bu ayetlerle ilgili açılarına uymak demektir. Ehli kitap görevlerini (İbadetlerini) onlara sunmak kapsamında rab kabul etmiş değillerdi. Bununla beraber bir sonraki ayette müşrik olarak nitelendirmiştir. Onların bu şekilde nitelendirilmelerinin sebebi, onların koymuş oldukları hüküm ve yasalar boyun eğmeleri ve onlara tabi olmalarındandır. İşte hakkındaki ilahi hükmün tek sebebi budur. Kişinin bu şekilde vasıflandırılması için itikatta ve amelde Allah’tan başkasını ilah edinmesi şart değildir. Böyle bir davranış sahibini Allah’a karşı müşrik konumuna düşürür. Sırf bu hareket sahibinin Mü’minlerin safından çıkarıp kafirlerin safına katmak için yeterlidir.
  2. Allah (cc) burada hahamlarına hüküm vaz etme yetkisi tanıyan, her türlü teşrii hakkını alimlerine verip onlara itaat eden yahudiler ile İsa Mesih’in ilahlığına inanan, ona ibadet amaçlı ameller sunan hristiyanları eşit bir şekilde müşrik sayıyor. Aralarında hiçbir fark görmüyor. Yani ibadet ve itaat meselelerinde her iki durumda sahiplerini Allah’a ortak koşan müşrikler safına katması açısından eşit ağırlıklı suçlardır.
  3. Kişinin müşriklik sıfatı ile sıfatlandırılması için hüküm va’z etme yetkisini Allah’ın dışındakilere (mesela kullara) vermesi yeterlidir.

Şüphesiz ki gerçek din Allah’ın tüm insanlar için seçtiği dışındakini kabul etmediği “İslam” dinidir.

İslam olabilmek başka bir deyimle Müslümanlık için Allah’ın ortağı olmayan tek bir ilah olduğuna inandıktan ve ibadet maksatlı amelleri sadece O’na sunduktan sonra yasa ve hükümler de de sadece O’na ittiba etmek şarttır. Şayet insanlar Allah’ın kanunları dışında başka kanunlara ittiba ederlerse Ehli kitaba ait hükmün kapsamı içine girerler. Yani Allah’a şirk koşanlar olarak vasıflandırılırlar. İstedikleri kadar biz Mü’miniz, Müslümanlanız desinler. Bu onlar için hiçbir fayda sağlamaz çünkü Allah’ın dışında bir merciye yetki vermeleri ve onun yasalarına uymaları, onların müşriklik ve kafirlik ile nitelendirilmelerine yeterlidir. Böyle durumlarda insanların bu vasıflardan kurtulmaları ancak beşer tarafından konmuş kanun ve yasalara karşı çıktıklarını yani (La dedikleri), Allah’a yönelik bu saygısızca hareketleri onaylamadıklarını, buna sabretmekle yetindiklerini ortaya koymaları gerekmektedir.

Bugün insanların kafasında din kavramının sınırları alabildiğine daralmıştır. Böylece din sadece vicdana hapsedilmiş bir inanç ve bazı ibadet amaçlı davranışlar olarak algılanmıştır. İşti bu böyle idi. Onlar bu yanlış düşünceleri sebebiyle Tevbe 31’de Rasulullah’ın (sav) açıklama ve izahlarına göre Allah’a iman etmemiş, O’na şirk koşmuş sayılmışlardır. Yine onlar bu davranışları sebebi ile tek bir İlah’a kulluk etme emrine ters düşmüşler ve Allah’ı bırakıp O’nun dışındaki varlıkları Rab edinmekle suçlanmışlardır.

Din; boyun eğmek, tam bir teslimiyet göstermek ve ittibadır. İbadet etme, yasa ve kanunlarını kabul etme her durum ve davranışta ön plana çıkar.

Bu Allah’ın koymuş olduğu yasa ve hükümlerin dışındakilere uyanların sergiledikleri ciddiyetsizlikle bağdaşmayacak kadar açık ve nettir. Bu tip kimselerin sırf Allah’ın ilahlığına inanmaları ve ibadet kasıtlı davranışlarını ona sunmaları için kesinlikle yeterli ir şart değildir. Din böyle bir alçaklığa, böyle kaypaklığa asla izin vermez.

Böyle toplumlarda Allah(cc)’dan başka mercilere yetki tanıyarak şirk koşmanın en açık örneğini gösteren, buna karşılık kendilerinin Mü’min ve Müslüman olduklarını iddia eden insanların sergiledikleri bu gayri ciddi hareket, yaşadığımız dönemde dinin karşılaştığı en büyük tehlikedir. Din düşmanlarının dine yönelttikleri en öldürücü silah budur. Allah (cc) böyle insanları, böyle rejimleri müşriklikle gerçek dini din edinmekle ve Allah’ı bırakıp başka İlah edinmekle suçlamaktadır. İslam düşmanları ise onlara İslam levhasını takmak için can atıp dururlar.

Öyleyse bu dinin düşmanları böyle rejimlere ve şahıslara İslam levhasını takmak için canla başla mücadele ediyorlar, bu türlü yanıltıcı levhaları kaldırmak, bu tür maskeleri düşürmek arkalarında gizlenenleri açığa çıkarmak Müslümanım diyen bu dinin yolcularının görevleri arasında yer almaktadır. (Seyyid Kutub’dan alıntı yapılmıştır.)

“Oysa onlara bir tek Allah’a ibadet etmekten başka bir şey emredilmemişti”(Beyyine 5. ayet)

Rabbim bizlere Hakk’ı anlayıp idrak edebilecek fıkıh, izan nasip eylesin. Hakk’ı görebilecek ve gördüğünün şahitliğini canıyla ve malıyla yapabilecek tahkiki iman nasip eylesin…

Velhamdulillahi Rabbil Alemin.

Selam ve Dua ile…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.