KİMİN KULLARIYIZ?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Tüm insanların hem Rabbi ve hem de olan Allah azze ve celle’ye hamdolsun. O’nun sevgili Rasulü Hz. Muhammed (sav)’e, Al ve Ashabına, kıyamet gününe kadar nurlu yolda yürüyecek olanlara salatu selam olsun.
Bugün bizler de bulunan vurdum duymazlığın sebepleri nelerdir? Veyahut ta duyupta, yaşamada ki aksaklıklar, sakatlıklar nerden kaynaklanmaktadır? Bizler eğer hastalıklarımızı tedavi yoluna gitmezsek komaya oradan da ölüme gideriz. Tabi ki ilk evvela sıkıntıyı yani hastalığı kabul etmeli akabinde tedaviye gitmeliyiz.
Evvela Kur’an’ın nasıl yaşancağını, bizler sahabeden almazsak, çünkü onlar gerçekten yaşayan has katışıksız Müslümanlardı. Müslümanlığımızı kıyasladığımız kimseler Ashabı Kiram olmalıdır. Bugün çoğunluğun yaptığı etrafındaki bazı zevatı kirama göre Müslümanlığını ölçüp tartmaya başlıyor. Halbuki bizim inandığımız dinin yaşayış seviyesini (şeklini) etrafımızdaki insanlara göre değerlendirecek olursak, büyük bir yanılgıya düşeriz.
Özellikle İslam’ın hakim olmadığı, cahiliyenin kol gezdiği, haddi aşanların dediklerinin olduğu bir toplumda durum saha da nazikleşir. Çünkü herkes aynı hayatın içinde yaşıyor. Adeta dinin yaşanışı bir nevi izne bağlı olmuş bir ortamda, dinin tamamının yaşandığı bir ortam ve dini tamamen yaşayan ve hem de vahyin sıcaklığını yaşayan sahabe-i kiram…
“Siz insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz…” gözüne (hitabına) mazhar olmuş olanlar mı örnek alınmaya layık olacaklar? Sakın ha! Yazdıklarım yanlış anlaşılmasın sahabeyi anlatırken etrafımızda ki Alimleri, Salih kulları devre dışı bırakalım demiyoruz. Eğer bugün kalbimizi kaptırdığımız kimseyi her yönü ile tanıyor da, ana kaynaklarım ikincisi olan Peygamber (sav)’i gerçek yönü ile tanımıyorsak, bunun açıklamasını nasıl yapabiliriz? İmam Rabbani Mektubat isimli eserinde şöyle der ki;
“Ahirette Müslümanlar tarikattan değil, şeriattan hesaba çekileceklerdir.” Bir şeyi yerli yerinde koymak adalet, layık olmadığı yere koymak ise zulümdür. Bir Veliyi, bir Alimi, bir Salih kulu layık olduğu yere koyarak değerlendirmek adalet, hak etmediği yerlere kaydırmak ise zulümdür.
Müslümanın değeri, Kur’an ve Sünnette verdiği değer nisbetindedir. Yine Müslümanın şerefi Kur’an’la olan iritibatı nisbetindedir. Kaf Suresinde Rabbimiz şerefi çok büyük olan Kur’an’ına yemin etmektedir. Üzerine yemin edilen Kur’an’dan ne kadar istifade ediyorsak, işte şerefimiz o kadardır.
Bugün çoğunlunun içine düştüğü bataklık (hastalık) şirk, kula kulluk, körü körüne taklit, akıl ve fikirleri satmak veya kiraya vermek, körü körüne bağlılık, Allah rızası için; okuyan herkese şu soruyu sormak istiyorum; Rasul ve Sahabenin ilişkisi ile bugün kurulan bağların ve ilişkilerin ne gibi bir benzerliği var? Dürüstçe her şahıs kendi içinde cevabını versin bizler sıratı müstakime girmek istiyorsak ilk evvela hayatımız, aklımızı, fikrimizi, benliğimizi, kalplerimizi, ipotek altına alanlardan geri almalıyız. Bu nimetleri, geri almazsak yola devam edemeyiz. Çünkü yitiklerini bulamayanlar kaybetmeye bu dünyada da ahirette de mahkumdurlar. Şunu da söylemek istiyorum ki gerçekten herşeyini kaptırmış olmak ve onları tekrar geri alabilmek için mücadele etmek çok zahmetli bir durum. Önce itiraf daha sonra tedavi daha sonra iman daha sonra cihad. Tabi ki zor olanı başarmak, “La” deyip baş kaldırmak, her kişinin kârı değildir. Er kişilerin kurtulan, Allah’ın emrine amade olan, Rasulunü önder ve lider, Ashabını kendisine örnek olan kullardan olmayı nasip etsin zahmetsiz, Rahmet umanlardan kolay cennet yolcularından, eziyetine katlanmadıkları davanın, mükafatına talip olanlardan olmamayı nasip etsin inşaAllah…
Rabbim Mü’minleri; kendileri gibi görünen, içini şeytana ve yandaşlarına satmış, olanların şerlerinden, fitnelerinden uzak kılsın inşaAllah…
VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN.
SELAM VE DUA İLE