sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KISAS VE DİYET SUÇLARINDA KANUNSUZ SUÇ VE CEZA YOKTUR

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

  1. BU KURALIN KISAS VE DİYET SUÇLARINDAKİ ROLÜ

İslâm hukuku, “Kanunsuz suç ve ceza yoktur” kuralını kısas ve diyet suçlarinda da titizlikle uygulamıştır. Bu husustaki hükümlerin gözden geçirilmesinden başka konuya delil teşkil edecek, daha iyi bir şey herhalde düşünülemez. 

Kısas cezasıyla cezalandırılan suçlar: Kasıtla adam öldürmek, kasıtla organ 

tatil ve itlâfı ve kasıtla yaralamalardır. 

Diyetle cezalandırılan suçlar ise şunlardır: Kasden işlenilen cürümlerde suçlu, kısastan affolunduğunda veya kısasın infazı meşrû bir sebeple imkânsızlıştığında diyet cezası verildiği gibi, kasit benzeriyle öldürme, hataen öldürme, hataen organ itlafı veya tatili, hataen müessir fiil ikâi (işlenilmesi), yaralama suçlarında yine diyet cezası söz konusudur. 

Kasıtla öldürme suçu hakkında Allah (cc) şöyle buyurur: “Allah’ın haram 

kıldığı cana haklı bir sebep olmadıkça kıymayın.” (49), “Ey iman edenler! Maktüller hakkında size kısas, misilleme yazıldı, farz edildi. Hür hür ile, köle köleyle, dişi dişi ile kısas olunur. Fakat kimin, hangi kâtilin lehinde maktûlün kardeşi, velîsi tarafından cüz’î bir şey affolunursa, hemen kısas düşer. Artık örfe uymak, dinin ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu maktûlün velîsine, güzellikle 

ödemek lâzımdır…”(50), “Biz onda, Tevrat’ta, onların üzerine şunu da yazdık; 

cana can karşılıktır…”(51). Hz. Peygamber (as) şöyle buyurur: “Kim haksız yere 

bir mü’mini öldürürse maktûlün mirasçısı râzı olmadıkça kâtilin kisasla öldürülmesi lâzımdır. ”'(52), “Öldürülenin akrabası, iki husustan birisinde muhayyerdir; isterlerse kısas olarak öldüreni öldürürler, isterlerse diyet alırlar.”(53), “Cana 

kıymanın diyeti yüz devedir.”(54). 

Bu hükümler, kasıtla adam öldürmeyi yasaklamakta, bu cürmün cezası olarak da maktûlün mirasçısı suçluyu diyet karşılığı affetmediğinde, ceza olarak 

kısası tespit etmektedir. Kısas cezasının affı halinde ceza diyet olmaktadır. Diyetse yüz devedir. 

Uzuvların kasıtlı olarak itlâfı ve kasıtlı yaralama hususunda Cenâb-ı Allah 

(cc) şöyle buyurur: “Sâlim akıl sahipleri; kısasta sizin için umumî bir hayat vardır. Tâ ki, öldürmekten sakınasınız.”(55), “Biz onda, Tevrat’ta, onların üzerine şunu da yazdık; cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Hülâsa bütün yaralar birbirine kısastır. Fakat kim bunu, bu hakkıni, sadaka olarak bağışlarsa o, kendisine (günahına) keffâret, onun yarlığanmasına vesiledir. “Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse onlar zâlimlerin ta kendileridir.”(56), “Onun için kim, sizin üzerinize saldırırsa, siz de tipki onların, üstünüze saldırdıkları gibi ona saldırın.”(57), “Eğer herhangi bir ceza 

ile mukabele edecek olursanız, ancak size revâ görülen ukûbetin misillemesiyle 

ceza yapın.”(58). Bu hükümler, kasıtlı bir şekilde uzuvların itlâfı, tatili ve yaralanması halinde kısasın ceza olarak tespit edilip verileceği hususunda gayet açıktır. 

Kasit benzeriyle adam öldürme suçu konusunda Peygamber (as) “Dikkat edin! 

Kasit benzeriyle yani kamçıyla, sopayla veya taşla öldürmelerde maktûl için diyet olarak yüz deve verilir.”(59) buyurur. Bu hüküm, kasit benzeriyle öldürmeyi yasaklıyor ve bu cürme diyet cezasını tesbit ediyor. 

Hataen adam öldürme suçu hakkında Allah (cc) şöyle buyurur: “Bir mü’minin bir diğer mü’mini yanlışlık eseri olmayarak öldürmesi yakışmaz. Kim bir 

mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köleyi âzâd etmesi ve ölenin ailesine, 

mirasçılarına teslim edilecek bir diyet, kan bahası vermesi lâzımdır. Meğer ki, 

onlar o diyeti sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer öldürülen, mü’min olmakla beraber size düşman bir kavimden ise o zaman, öldürenin mü’min bir 

köle âzâd etmesi lâzımdır. Şayet kendileriyle aranızda anlaşma olan bir kavimden ise, o vakit mirasçılarına bir diyet vermek ve bir mü’min köle âzâd etmek 

gerekir. Kim bunları bulamazsa, bulmaktan aciz ise Allah tarafından tevbesinin kabulü için birbiri ardınca iki ay oruc tutması gerekir. Allah her şeyi bilendir. Gerçek hüküm ve hikmet sahibidir.”(60). Hz. Peygamber (as) şöyle buyurur: “Hataen adam öldürme cürmünün diyeti, dört yaşına girmiş 20, beş yaşına 

girmiş 20, iki yaşına girmiş 20, üç yaşına girmiş 20 dişi ve iki yaşına basmış 20 

erkek devedir.”(61). Her iki hüküm de hataen adam öldürmeyi yasaklamakta, 

ceza olarak da diyeti tespit ederek bunun miktar ve vasıflarını açıklamaktadır. 

Uzuvları hataen kesme, tatil etme ve yaralamanın cezasını da Hz. Peygamber (as) şöyle tespit etmiştir; “Eğer uzuv insan bedeninde yalnız bir tane ise, 

burun, dil ve zeker gibi, böyle uzuvlar aleyhine işlenen cürümler için tam diyet 

ödenir. Eğer organ bir çift ise, böyle organların her biri için yarım diyet ödenir. 

Bu konuda Hz. Peygamber (as) şöyle buyuruyor: “Burnun bir tarafının tamaminin kesilmesi diyeti gerektirir.”(62), “Dili kesmek tam diyeti, zekeri kesmek 

tam diyeti gerektirir.” (63), “Omurga kemiğini kırmak tam diyeti gerektirir.”(64) 

 

İki eli kesmek tam diyeti, iki ayağı kesmek de tam diyeti iktizâ ettirir.”(65), 

“İki yumurtalığın kesilip koparılması tam diyeti gerektirir.”(66), “İki kulağın 

sağır, işitmez edilmesi diyeti gerektirir.”(67), “İki gözden her birinin çıkarılması, 

kör edilmesi yarım diyeti, elli devenin verilmesini, gerektirir.”(68). “Bir dişin 

kırılmasında beş deve diyet verilir.”(69). Hz. Peygamber (as) işitme, görme gibi 

beş duyunun her birini tatilde, alenen giderilmesinde, kişiyi deli hale getirmede 

tam diyetin icab ettiğini belirtmiştir. 

Yaralamalarda ise, Hz.Muhammed (as), bazılarının cezasını tayin ve tespit 

etmiş, bazısını ise etmemiştir. Meselâ yüz veya baş nahiyesindeki kemiğin görünmesine sebep olan yaralama fiilinin cezasını (erşini) beş deve, baş veya yüz 

kemiğini kırmanın erşini 10 deve, beyni örten zara kadar ulaşan yaralamayla 

beynin kendisine kadar ulaşan yaralamanın ve karın ve göğüs boşluklarına ulaşan yaralamaların erşini tam diyetin üçtebiri (1/3) olarak tespit buyurmuştur(70). 

İslâm’da genel kural şudur: Hz. Peygamber tarafından diyet yahut erşi tespit edilmemiş her müessir fiilde, yaralamada, hükûmet (tazminat) söz konusudur. Hükûmet, mütehassisların takdirine göre hâkimin hükmettiği bir tür tazminattır. Fakat bir cürme ceza olarak kararlaştırılan hükûmet, Hz. Peygamber 

tarafından diyet veya erşi tayin edilmiş, o türden daha ağır olan müessir fiilin 

erşi kadar olamaz veya aşamaz. Bu kural hakkında icmâ vardır. 

Organ kesme ve kasıtla yaralamanın diyeti, hataen adam öldürme diyetinin 

aynıdır; fakat arada bir nitelik farkı vardır. Hz. Peygamber (as)’in hadislerine 

göre, kasıtlı suçun diyeti ağırlaştırılmış, hataen işlenen cürmün diyeti ise, hafifletilmiş diyettir. 

Şu halde organ itlâfında, birçok hallerde ceza açık hükümlerle, diğer hallerde de kendisinde şüphe bulunmayan bir icmâ ile tespit olunmuştur. Bahsettiğimiz gibi icmâ, İslâm’ın ve hukukunun kaynaklarından, delillerinden birisidir. 

Kur’an ve sünnetin sarih hükmü gibi, mükellefi bağlayıcıdır. 

Bu deliller ve açıklamalarından anlaşıldığı üzere kısas ve diyet suçlarıyla cezaları hakkında hükümler vardır. İslâm hukuku cezanın tayin ve takdirinde hâkime serbesti bırakmayacak şekilde bu cezaları gayet büyük bir titizlikle tespit 

etmiştir. Hâkimin yapacağı tek iş, suç ve suçlunun şartlarını nazarı dikkate almaksızın, sanığın suçu işlediği sübût bulursa, tespit olunmuş cezaya hükmetmekten ibarettir. 

Görülüyor ki, kısas ve diyet cezalarını gerektiren suçlarda hâkimin takdir 

yetkisi hadd suçlarındaki yetkisinin aynıdır. İki yetki arasındaki fark, mağdur 

yahut mirasçısı suçluyu bağışlarsa hâkim, kısas yahut diyet cezasını uygulamaz. 

Fakat kısas ve diyet cezaları affedilse bile hâkim, İslâm hukuku yahut devlet 

başkanının verdiği taʼzîr mahiyetindeki cezayı uygulamak mecburiyetindedir. 

Kısas ve diyet cezaları, tayin ve tespit olunmuş cezalardandır. Çeşidi ve miktarı 

belirtilmiş, fakat bunların kişilerin bir hakkı olduğu açıklanmıştır. Bunun için 

suçluyu mağdur veya mirasçısı bağışlayabilir; hak sahibi hakkını arayabildiği 

gibi hakkından ferâgat da edebilir. Devlet başkanının ise kısas yahut diyet cezasini düşürme (iskât) yahut ikisinden birisini affa yetkisi yoktur. Tıpkı hadd cezalarını düşürüp affedemediği gibi. Çünkü devlet başkanı, ne Allah’ın ne de fertlerin hakkını düşürebilir, bağışlayabilir 71. Görevi, bu hakları aynen yerine getirmektir. 

ÜÇÜNCÜ ALTBAŞLIK 

TAʼZÎR SUÇLARINDA KANUNSUZ SUÇ VE CEZA65) Neseſ, kasame 46. Muvatta, ukul 1. el-Camiu’s-Sağîr, c.2/77. 

49) Kur’an, Isrå 33. 

50) Kur’an, Bakara 178. 

51) Kur’an, Mâide 45. 

52) Ebu Davud, fiten 6. Dârimî, diyât 1. Neseî, kasame 47. 

53) Tirmizi, iman 15. Ebu Davud, diyat 4. Müsnedü Ahmed, c.6/385. 

54) Ebu Davud, diyât 16. Nesei, kasame 47. Muvatta, ukûl 1. 

55) Kur’an, Bakara 179. 

56) Kur’an, Mâide 45. 

57) Kur’an, Bakara 194. 

58) Kur’an, Nahl 126. 

59) Nesei, kasame 33. Ibn Mace, diyât 5. Müsnedü Ahmed, c.2/11, 36, 164, 166. 

60) Kur’an, Nisâ 92. 

61) Ebu Davud, diyât 16. Tirmizî, diyât 1. Neseſ, kasame 35. 

62) Ebu Davud, diyât 18. Neseî kasame 47. Muvatta, ukûl 1. 

63) Nesei, kasame 47. Dârimî, diyât 12. 

64) Nesei, kasame 47. Dârimî, diyât 12. 

66) Nesei, kasame 47. Dârimî, diyât 12. 

67) Feyzü’l-Kadîr, c.2/140, Mısır 1383. 

68) el-Cåmiu’s-Sağir, c.2/77. 

69) el-Câmiu’s-Sağîr, c.2/77. 

70) Islâm hukukçuları, baş ve yüz yaralarına eş-Şicac”, göğüs ve karın boşluklarına ulaşan 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.