KİTAPLARA İMANIN HAYATIMIZDAKİ TECELLİLERİ NASIL OLMALIDIR | Akaid Programı – 36. Bölüm
KİTAPLARA İMANIN HAYATIMIZDAKİ TECELLİLERİ NASIL OLMALIDIR
Kitaplara inanmak Allah’a, meleklerine ve peygamberlerine inanmanın bir gereğidir. Allah insanlara doğru yolu göstermek üzere, içlerinden seçtiği peygamberler aracılığı ile kitaplar gönderir. Kitaplar, melek aracılığı ile gelen vahiyler toplamıdır. Allah’a inanmakla birlikte meleklere, vahiy olayına inanmayan, peygamberlik kurumuna karşı çıkan kişi, İslâm’ın öngördüğü inanç bütünlüğünden uzak düşmüş olur.
Kitaplar yeryüzünde halife olarak yaratılan insana verilen emanetin, başka bir deyişle yeryüzünde Allah’ın egemenliği ilkesi üzerine kurulu ilahi düzenin gerçekleştirilmesi görevinin yerine nasıl getirileceğini gösteren, talimatlar, emir ve yasaklar toplamıdır.
Bunlar insan hayatını en mükemmel biçimde düzenleyecek inanç esaslarını, ibadet biçimlerini, yapılması ya da yapılmaması gereken davranış ve eylemleri, güzel ahlâk ilkelerini, siyasal ve toplumsal hayat düzenleyecek temel ilke ve kuralları ihtiva eder. Bu nedenle kitaplara inanmak, insanın inanç ve düşünce dünyasını, bireysel ve toplumsal hayatını Kitap’ın öngördüğü biçimde yönlendirme ve düzenlemeyi kabul etmek anlamına gelir.
Adı ne olursa olsun, nasıl nitelenirse nitelensin, bütün ilâhî kitaplar Allah kelamıdır. Kaynakları ve taşıdıkları mesaj açısından aralarında bir fark yoktur. Hepsi (tahrif edilmeden önceki halleri ile) gerçektir ve gerçeği bildirir. Temiz yaratılmış melekler aracılığı ile indirilir, Allah’ın koruması altında oldukları için şeytânın ya da başka bir varlığın müdahalesinden uzaktır. Hepsi Allah’ın birliğini, yalnız O’na kulluk edilmesi gereğini bildirir:
“Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona “Benden başka ilah yoktur, bana kulluk edin” diye vahyetmiş olmayalım“.[1]
“Andolsun biz her ümmet içinde Allah’a kulluk edin, tağut’tan kaçının diye bir elçi gönderdik… “[2]
“O size dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeriat yaptı. Şöyle ki, dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin“[3]
“ Ancak indirildikleri topluma göre dilleri; “Biz her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın“[4]
Zaman ve toplum şartlarının gerektirdiği kimi kural ve yöntemler değişir:
“Sizden her biriniz için bir şerîat ve yol belirledik” [5] buyurulmaktadır.
İnsan, gerek Yüce Rabbine gerekse diğer varlıklara karşı nasıl davranması gerektiğinin bilgisini ilahî kitaplardan öğrenir. İlahî kitaplar birçok ahlaki değerden bahseder. İnsan bu değerleri öğrenip yaşadıkça ahlaki anlamda yücelir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Deyin ki: ‘Biz Allah’a ve bize indirilene… ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik.’”[6]
“Elif, Lam, Mim. Allah (O’dur ki) O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Diridir ve kayyumdur, O sana kitabı hak ile ondan öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Tevrat, İncil’i de indirdi… Furkan’ı da indirdi.”[7]
“O peygamber kendisine Rabbinden indirilene iman etti.”[8]
“Hala onlar Kur’ân’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o Allah’tan başkasından gelseydi, elbette içinde birbirini tutmayan bir çok şeyler bulurlardı.”[9]
İnsan, her ne kadar Allah(cc)’ı, kendisine verilen akıl nimetiyle tanırsa da, Yaradan’ın isim ve sıfatlarını ayrıntılı bir biçimde ancak ilahî kitaplar sayesinde öğrenebilir. İnsan, Allah(cc)’ın isim ve sıfatları konusunda ne kadar doğru ve sağlıklı bilgi sahibi olursa Allah(cc)’a karşı sevgi ve saygısı da o oranda artar.
Kur’an-ı Kerim mü’minler için bir hidayet ve şifa kaynağıdır. Yüce Allah(cc) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar: Size Rabbinizden bir öğüt, kalplerde olanlara bir şifa, mü’minler için de bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” [10]
“De ki: ‘O iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır.”[11]
“O halde Allah’a, O’nun peygamberlerine ve indirdiğimiz nur’a (Kur’ân’a) iman edin.” [12]
İlahî kitaplar olmasaydı insanlar Allah(cc)’a nasıl kulluk edileceğini, ibadetlerin neler olduğunu ve yaratılış gayelerini bilemezlerdi. Biz Allah(cc)’a karşı kulluk görevlerimizin neler olduğunu, Rabbimizin bizi niçin yarattığını ve hayatın anlam ve amacını ilahî kitaplardan öğrenebiliriz.
İlahî kitaplar olmasaydı öldükten sonraki hayat, ahiret hâlleri, cennet, cehennem gibi konulardaki detaylı bilgileri bilemezdik.
İlahî kitaplara iman, hayatın anlamının ne olduğunu, insanın Allah(cc)’la, insanın hemcinsleriyle ve insanın diğer varlıklarla nasıl ilişki kurması gerektiğine dair bilgileri de ihtiva eder. Bütün bu bilgiler insanın kendisi ve çevresiyle barışık olmasını sağlar.
Bugün dünyada bir düzen, hak-hukuk ve birbirine saygı temelli bir bakış açısı varsa bunun en önemli sebeplerinden biri ilahî kitapların ortaya koyduğu ilkelerin etkisidir.
Genelde bütün ilahî kitaplar, özelde ise Kur’an-ı Kerim, bir yaşama kılavuzu olarak gönderilmiştir. Mübarek kitabımız Kur’an-ı Kerim’e uymak, tabii olmak, teslim olmak olgunluktur, bir ilahi emirdir. Bu sebeple en son gönderilen kitaba (yani Kur’an- Kerim’e) tabii olmak, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek için şarttır.
[1]el-Enbiya, 21/25
[2]en-Nahl, 16/36
[3]eş-Şûra, 42/13
[4]İbrahim, 14/4
[5]el-Maide, 5/48
[6] el-Bakara Suresi,136
[8]el-Bakara Suressi,285
[9]en-Nisa Suresi,82
[10]Yunus Suresi,57
[11]Fussilet Suresi,44
[12]et-Teğabun Suresi,8