BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Tevhidi İnkılabın öncüsü olan son Resul Hz. Muhammed (s.a.v)’e O’nun aline ve ashabına mahsustur.
İslam’dan önce insanlar şirk bataklıkları içinde idiler. Nihayet Allah Hz. Peygamber’i insanlara İslam’ı tebliğ etmek için seçti ve gönderdi. Hz. Peygamber önce kendi halkını Kâbe civarında, zü’l-Mecaz çarşısında, Safa ve Merve tepesinde, karşılaştığı yollarda yılmadan tek bir şeye çağırıyordu:
“Ey İnsanlar “la ilahe illallah” deyin kurtulun”
Aslında basit bir kelime idi bu söz. Ama içeriği çok büyüktü. İlk kısmı nefy ifade ediyordu (la ilahe) (Hiçbir ilah yoktur) diyordu. Halkın önünde diz çöktüğü, yardım beklediği putların tamamını, şirkin her türlüsünü reddetmekti bu söz. Diğer yarısı ise bir ispat cümlesi idi (illallah) (Sadece Allah vardır.) bu sıradan bir kabul değildi. Bireyin her şeyi ile bu yüce güce kendisini teslim etmesi demekti. Tevhid önce bireysel olarak akıl, kalp ve irade üçgeninde birliğin sağlanması demekti. Öncelikle benliğini bölünmüşlükten kurtarmak gerekiyordu.
Ahlaksızlığın zirvesini yaşadığı cahiliye insanı için önce bu ahlaksızlığın giderilmesi belki öncelikli hedef olmalı idi. Kabile asabiyeti ile her türlü cinayetin savaşın meşru görüldüğü, zayıfların ezildiği, hak ve hukukun gasp edildiği, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bu toplum için öncelikli kurtarılma planı ahlaksızlıklardan kurtulma çağrısı yapılabilirdi. Ama Allah Resulü önce kalplerin temizlenmesi gerektiğinin farkında idi. Önce insanların tevhide çağrılması gerektiğini düşünüyordu. Bundan dolayı o “La ilahe illallah deyin kurtulun” diyordu. Yalnızca tevhide çağırıyordu.
Sadece bu sözü söylemek her şeyi değiştirecek miydi? Bu bir değişimdi, kokuşmuş, köhnemiş, basitleşmiş olan benliklerin içindeki fıtratı ile buluşması idi. Ben kimim sorusunun cevabı idi.
‘’ Ey insan! Nedir seni O Kerim Rabbin hakkında aldatan? O Rabbin ki, seni yaratıp, sana mükemmel bir şekil ve bütün uzuvlarıyla vücuduna mükemmel bir denge verdi. ‘’ (İnfitar 6-7)
Bu çağrı arayış içerisindeki Abdullah’ın oğlu Muhammed’e Hira’da iken Peygamber olarak seçildiğinde Allah (c.c)’ın ilk mesajının benzeri idi.
‘’Oku, yaratan rabbinin adı ile. O, İnsanı embriyodan yarattı, oku, rabbin en keremli olandır. O kalemle öğretti. O, insana bilmediğini öğretti.‘’ (Alak,1-5)
Sahabe nesli tevhidi bir inanç olarak kalplerine, bir düşünce olarak kafalarına, bir eylem olarak bedenlerine, bir tercih olarak iradelerine hâkim kılmak istemişlerdi. Saadet çağrısı insanları, cahiliye adı verilen eski hayatlarından kurtaran bu inançları idi.
Resulü Ekrem (s.a.v) pek çok bakımdan ihtilafa düşmüş ve çözülmüş olan insanlığı yeniden toparlamak, doğru inanç ve davranış ilkelerinde birleşmiş ‘bir tek ümmet’ haline getirmek için çalıştı. Hz. Peygamber bu davetinde yalnız değildi.
Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberlerin ortak davası ve mesajı Tevhid idi. Nitekim Hûd Suresi’nde sırasıyla Nuh, Hûd, Salih, Şuayb peygamberlerden her biri toplumlarına şu ortak mesajı iletmişlerdi:
‘’Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yok!‘’ (Hûd Suresi, 11/26, 50, 61, 84)
Yüce Allah, Resulüne şöyle buyurur: “Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.’’ (En’âm Suresi, 6/106)
Hz. Lokman’ın dilinden de şu uyarıyı yapar:
“Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak, elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman Suresi, 31/13)
Ayrıca tüm insanlara şu genel emri verir: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın!” (Nisâ Suresi, 4/36)
Şirk konusunda Yahudiler ve Hıristiyanlar da uyarılardan paylarını alırlar:
“De ki: ‘Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.’ Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘Şahit olun, biz Müslümanlarız.” (Âli İmrân Suresi, 3/64)
Resuller dizisinin son incisi sevgili Peygamberimiz Peygamberlik süresinin tamamını, sadece Tevhid inancını insanların gönüllerine yerleştirmek için harcamıştır. Bizlerde O’nun ümmeti olaraktan izinden gitmeli ömrümüzü Tevhid üzere yaşamalı ve sonlandırmalıyız. İnşAllah.
..Selam ve dua ile..
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN