sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

NASIL BİR İMAN?

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ ye mahsustur. Salat ve Selam sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)’ ya O’nun aline ve ashabına, gayesi ALLAH(CC)’ ın rızası, derdi ALLAH(cc)’ın davası olan tüm mü’min ve mü’minelerin üzerine olsun İNŞAALLAH.

İmana gelirsek; Muhakkak ki insanların çoğu ya da hepsi kendilerinin iman üzerinde olduklarını iddia etmektedirler:

“Sen ne kadar şiddetle arzulasan da, insanların çoğu iman edecek değildir.” (Yusuf,103)

Mü’minler’in çoğunda ancak toplu bir iman bulunur. Tafsilatlı olarak iman, ümmetin havassının ( özel kimselerin) ve Peygamber’e özellikle bağlı ve ittiba edenlerin imanıdır. Aynı şekilde bu kişi, imanın apaçık taraftarıdır.

İnsanların çoğunda iman denildiğinde sadece mevcudatın sahibi olanı ikrar etmeyi anlamaktadır. O’nun tek olduğunu, yeryüzü, gökyüzünü ve ikisi arasında olanları yaratan olduğunu söylemektedir. Buna ek olarak, Kureyş’ in ve diğer kulların kimisinin putlarınıda inkar etmezler. İnsanlardan başkalarına gelirsek, onlara göre de iman, sadece şehadet kelimesini getirmekten ibarettir; isterse bununla beraber amel işlesin ya da işlemesin, isterse kalbin tasdikine uysun, isterse uymasın.

Başkalarına göre de iman; Mücerred olarak kalbin tasdik etmesidir. ALLAH(CC)’ ın yerleri ve gökleri yaratan olduğunu, Muhammed (sav)’ in O’nun kulu ve Resulü olduğunu sadece kalbin tasdik etmesidir, dil bunu ikrar etmese de, bir amel işlemese de, kendisi ALLAH(CC)’ ın Vahdaniyyetine ve Resulü’nün peygamberliğine inanmışsa mü’mindir.

Yine başkalarına göre iman; Rab Teala’nın sıfatlarını inkar etmekle olur. O’nun Arşının üzerinde Yüce olmasını, kelimeleriyle konuşmuş olmasını, kitaplarını, işitmesini, görmesini, dilemesini, kudretini, iradesini, sevmesini, buğzetmesini ve diğer kendisinin ve Resulü’ nün vasf ettiklerini inkar etmekle… İşte onlara göre iman; Bu hakikatlerin hepsini inkar etmek ve inkarcıların görüşlerinin gereksinimlerine ve birbirleriyle çeliştikleri ve kimisinin görüşüne diğerinin bile katılmadığı yalancıların fikirlerine uymaktan geçer. Kuşkusuz bunlar Ömer B. Hattab ve Ahmet B. Hanbel’ in dedikleri şu kimseler gibidirler:

“Kur’an hakkında ihtilaf içindedirler, Kur’an’a muhalefet ederler ve O’nun ihtilaflı gördüğünü anlar ittifaklı sayarlar.”

Yine başkalarına göre iman, Peygamber’in (sav)’ in getirdikleri kaydına göre değil de, isteklerine ve nefislerinin kendilerini sürüklediği şeylere göre ibadet etmektir. Tanıdık gelmiştir herhalde bu şekliyle baya alışık ve bildiğimiz durum…

Yine başkalarına göre iman; sadece güzel ahlak, güzel muamele, herkese güzel zan beslemek ve insanlarla ve yanlışlarıyla uğraşmamaktır.

Yine başkalarına göre iman; dünyadan ve yaşantıdan tamamen uzak olmak, kalbi dünyadan silmek ve dünyadan zahid olmaktır. Bunlar şayet bu tip bir insanı görseler hemen, “Bu iman ehli kimselerin efendisidir.” Derler. Bu kimse ilim ve amel bakımımdan hiçbir şey yapmış olmasa bile…!

Şüphesiz ki onlardan daha ileri gidenler de var ki, o da imanı sadece ilim olarak görür; ameli hesaba katmaz…!

İşte bu anlatılanların hepsi de imanın hakikatini bilmiyorlar. Ne imanı yerine getiriyorlar, ne iman onlara girmektedir. Bu kimseler farklı farklıdır. Onlardan kimisi, imana ters olanı, iman sayar. Kimisi de imanı yok ettiği ve noksanlaştırdığı halde iman için onların şart olduğunu söyler ve kimisi de imana ait herhangi bir yönü bulunmayan şeyleri iman için şart koşar.

İman; Bunların hepsinin ötesinde olan bir şeydir.

Şüphesiz İman; Rasulullah (sav)’ın getirdiklerini bilmenin, onu akide olarak kalp ile tasdik etmenin, dil ile ikrar etmenin, severek ve huşuyla isteyerek teslim olmanın, batinen ve zahiren amel etmenin ve imkana göre davet ve sevk etmenin gerçek oluşumudur. İmanın kemal bulması ise; ALLAH(CC) için sevip O’nun için buğz etmek, ALLAH(CC) verip, ALLAH(CC) için kısmaktır ve tek olan ALLAH(CC)’ ı Tevhid edip, kendi İlah’ı ve Rabb’i ve Mabudu görmektir.

ALLAH(CC)’ a ulaşacak yol ise; Resulü’ ne gerek zahiren gerek batinen tabi olmaktan, ALLAH(CC) ve Resul’ ünden (sav) başkasına iltifat etmekten kalbin gözünü sakındırmaktan geçer.

Her kim, nefsiyle değil de, ALLAH(CC) ile meşgul olursa, nefsinin rızkına karşı ALLAH(CC) ona yeter.

Kim de insanlarla değil de ALLAH(CC) ile meşgul olursa, insanların rızkına karşı ona ALLAH(CC)  yeter.

Kim de ALLAH(CC) ile değil de nefsiyle meşgul olursa, o kimseyi kendi nefsine havale eder.

Her kim, ALLAH(CC) ile değil de insanlarla meşgul olursa, ALLAH(CC) o kimseyi insanlara havale eder.

Rabbim bizlere kendisine hakkıyla iman eden, imanına zulmü (şirki) karıştırmadan onunla salih, ihlasla amel eden isteyerek kulluk ve itaat şuuruyla donanan kullarından olmayı nasip eylesin…

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Karanlıklardan, Nura çıkarana Hamd olsun! Selam ve Dua ile ALLAH(CC)’ a emanet olun…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.