sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

NE ZAMAN BİZE MÜSLÜMAN DİYECEKLER!!!

07.03.2018
935
A+
A-

NE ZAMAN BİZE MÜSLÜMAN DİYECEKLER!!!

 

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.

Güneşin, ayın ve yıldızların içinde bulunduğu, “Allah’a ve emirlerine teslim olmuş bir kainatla karşı karşıyayız. (Müslüman teslim olan demektir).

 

Biz ne gökteki yıldızlara  ve nede onlar gibi Allah’a teslim olmuş yeryüzü yıldızlarına (SAHABE) özendik. Allah azze ve celle Kur’an’da gökteki yıldızlardan ders almamızı istemekte,

Nahl 12- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

 

Resulullah’(sav)ta hadiste yeryüzü yıldızlarından ders almamızı istemektedir.

Resulullah sav buyuruyor: “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız doğru yolu bulursunuz.”

Oysa insanoğlu ne gökteki yıldızlardan nede yeryüzü yıldızlarından ders almak yerine sanatçı, futbolcu ve sinema yıldızlarından ders aldılar, onlara özendiler.

 

Bugün o ashabın bakarak ders aldığı kainat kitabıyla karşı karşıyayız.

Araf 54-  …O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine âmâdedir. İyi biliniz ki yaratma ve (yarattıkları üzerinde) emretme (yetkisi) O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.

Yaratılmış olan varlıkların yaratıcıdan başkasına kulluk etmemesi gerektiğini kavramış ve kainattaki tüm varlıkların nasıl teslim olduklarını görmüşlerdir.çünkü onlar Müslümanlığın teslim olmaktan geçtiğini fark etmişlerdi.

 

“yeryüzünün öğretmeni olabilmek için önce gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir.

 

Gök gibi, yerküre gibi,

 

Fusilet 11- ‘Sonra duman halinde bulunan GÖĞE yöneldi. Ona ve YERKÜREYE: “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler’.

 

Bu ayet, evrenin Allah’ın koyduğu yasalara boyun eğişini çok çarpıcı bir ifade ile ima etmektedir. Bu evren gerçeğinin yaratıcısına bağlılığını vurgulamaktadır. Bu bağlılık onun sözlerine ve iradesine uymak ve teslim olmak şeklinde kendini göstermektedir.(S.Kutub)

 

Yeryüzü gibi, gökyüzü gibi Allah’ın emirlerine teslim olmak gerekir.

 

Hud 44- Allah tarafından denildi ki: “Ey YERYÜZÜ suyunu yut! Ey GÖKYÜZÜ sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi.

 

 

(İbrahim) a.s da nemrutun karşısına, kendisine inen suhuflarla değil kainat kitabıyla çıkmıştı.

 

Bakara 258- Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: “Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.” dediği zaman: “Ben de diriltir ve öldürürüm.” demişti. İbrahim: “Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!” deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

 

Şimdi Kur’an-ı Kerim ile kainat kitabı arasındaki bağlantıyı aktarmaya çalışalım.

Kur’an’da, bizim kime kulluk edeceğimizi tevhid ayetleri (kevni ayetler), kullukta ne gibi emir ve yasaklarla karşılaşılacağı ve ne yapılacağı hüküm ayetleri (emirler, yasaklar) ve nasıl yapılması gerektiğini kıssalar aktarmaktadır.

İşte kainat kitabı Kur’an’ın tevhid bölümündeki ayetleri kapsar. Ve görsellik ve  tefekkür ön plandadır.

 

Yusuf 105. Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip geçerler.

Yusuf 106. Onların çoğu şirk koşmadan Allah’a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar).

 

Bu ayetlerde de görüldüğü üzere 105. Ayette “Göklerde ve yerde nice ÂYET var ki” burada altı çizili olan ayetten kasıt varlığını, birliğini ve gücünü gösteren   işaretler, belirtiler, izler, ayetler vardır. Bunlar görsel işaretlerdir.

İşte görüldüğü üzere nasıl kainattaki her şeyin ilahı (hükmedicisi)  Allah ise, yeryüzünde yaratılmış olan insanında aynı teslimiyetle Allah’ı ilah seçmeleri gerekir. Bu ayetlerden habersiz olan insanlar gökyüzüne Allah’ın hükmedeceğini kabul etmiş ama kendi hayatına hükmettirmemiştir. Oysa Allah cc Kur’an-ı Kerim’de:

 

Zuhruf 84- Gökteki ilah da yerdeki ilah da O’dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi bilir.

 

İnsanlar kainata hükmeden Allah’ı kendi hayatlarına karışmasına müsaade etmemekte öyle ısrar etmişler ki, kendilerine gönderilen elçileri bile yalanlayıp kendi yanlış inançlarına çağırmışlardır. Bunu kabul etmeyip Kur’an’ın belirlediği, Resulullah’ın gösterdiği İslami hayat dışında ki yaşantı şekillerini reddeden kişilere,  Müslüman ismi dışında bütün sıfatları atfetmişlerdir.

Kendileri gibi olmadıkları için Müslüman kabul edilmezler. Ya aşırıcı, ya azmendici, ya hizbullahcı, ya el kaideci, ya işidçi gibi yaftalar layık görülmüştür. Oysa adam belki de bunların isimlerini ilk defa televizyonda duydu. Allah’ın emrine teslim olan güneşe, aya, yıldızlara siz hiç aşırıcı, yobaz vs diyen gördünüz mü? Peki onları takip eden Müslümanlara neden bu deniliyor?

Bununla alakalı okumuş olduğum bir kitaptan kesit aktaracağım;

 

“İslam için hareket ve faaliyette bulunan Müslümanların bu hareketlerine ve faaliyetlerine kafirler ve emperyalistler hiçbir zaman “islami hareket, İslami  faaliyet” ismini vermezler ve halkada bu isimle duyurmazlar.  Bu hareket ve faaliyette bulunan Müslüman da kendini anlatamamanın sıkıntısına girer, kabahati hep kendisinde arar. “ben bunlara kendimi tam olarak anlatamadım” gibi düşüncelere kapılır. Bunun sebeplerini araştırır. Kendisinde bulduğu hataları düzeltir. Fakat nafile. Yine kendisine Müslüman diyen yok.

Onlar Müslüman ismini kendi dinlerine göre yaşayan kişilere verecektir. Etliye sütlüye karışmayan, kendilerini rahatsız edecek ayetleri gün yüzüne çıkarmayan, bir köşede oturan ve kendilerini destekleyenlere verecektir. Durum böyle olunca Müslüman kabahati kendisinde aramamalı, streslere girmemelidir. Bu durum tarih boyunca Müslümanların karşı karşıya oldukları bir durumdur. Peygamberler o büyük mucizelerle gelmelerine rağmen onlara da Müslüman dışında bir isim taktılar. Sen bizim dinimizi terk ettin dediler. Bölücü, fesatçı ve sihirbaz gibi iftiralarda bulundular.”

Bu gibi durumlarla, Resulullah (sav) karşılaştığı gibi diğer peygamberlerden de karşılaşanlar olmuştur. Mesela Mümin suresinin 26. Ayeti kerimesinde Allah cc şöyle buyuruyor:

Mümin 26– Bir de Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Musa’yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum” dedi.

Burada firavun Musa( a.s) ı bozguncu olarak, dine yönelik saldırı yapan bir terörist olarak halkına yansıtıyor. Oysa Musa (as)’ın derdi; insanlarında, kainat gibi Allah’ın emirlerine teslim olmasıydı.

Tabiî ki peygamberlere olan bu tepki onları takip edenlere tecelli edecekti.

Hz Ömer (ra) Müslüman olunca bunu bütün Mekkelilere duyurmak istemişti. Onun için Mekke’nin en geveze adamını buldu ve ona: “Eşhedu enla ilahe illallah ve eşheduenne muhammeden abduhu ve rasuluhu” diyerek iyi bilki ben Müslüman oldum. Haydi git Mekke nin her yerinde duyur dedi. Daha Hz Ömer’in sözü bitmeden hemen bağırmaya başlamış: “Ey insanlar Ömer sabi (yıldıza tapan) olmuş. Ömer sapıtmış” demeye başladı. Hz Ömer adamı yakaladı ve “hayır ben sapıtmadım ve sabi de olmadım ben Müslüman oldum” dese de karşıdaki kendi bildiğini okumaya devam etmiş.

Oysa teslim olduğu şey neydi? Bundan sonra putlarınızın veya putlaştırdıklarınızın, sizin ve nefsimin istediği şekilde bir yaşantıyı reddedip, tüm güç ve kudreti kendisinde bulunduran alemlerin Rabbi olan  Allah’ın emrettiği şekilde bir hayat yaşamayı  tercih etmesidir.

Müslümanlara terörist diyenlerin hangi safta olduğunu anlamak, kimin terörist kimin Müslüman olduğunu anlamanın en önemli sebeplerindendir.

İmam-ı Gazali(r.a)’in dediği gibi;Ağacın dalı eğri ise gölgeside eğri olur

 

Rabbim Hakk’ı Hak bilip, Hakk’a sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.