NEFİSLER İMTİHANDADIR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah azze ve celleye mahsustur. Salât ve selam nefis terbiyecisi, terbiye edilenin terbiyecisine teslimiyet gösterenlerin mükâfatlandırılması isyan edenlerin ise cezalandırılmasına sebep olan son önder Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) e âline ve ashabının üzerine olsun.
‘’Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.’’ (Mülk 1-2)
Denemek,
tecrübe etmek, sınamak anlamlarına gelen imtihan; İslâmî bir terim olarak
Cenab-ı Hakk’ın insanları dünya yaşamında hayır ve şerle imtihan ederek, sabır
ve teslimiyet gösterenleri ahirette mükâfatlandırması, isyan edenleri ise
cezalandırması demektir.
Allâhü Teâlâ, insanoğlunu yeryüzünde bir imtihan
devresi geçirmek üzere yaratmıştır. Temelde insan ve cinlerin yaratılması
Allah’ı bilmeleri ve O’na kulluk etmeleri içindir (Zâriyât,56) İnsanı, diğer
varlıklardan ayıran ve bu büyük imtihana ehil kılan; akıl, irade ve sorumluluk
bilincine sahip olmasıdır. Seçkin bir varlık olarak yaratılan insan,
peygamberler ve kitaplarla uyarılmış, (İsra, 15) insan boş yere
yaratılmamıştır. (Mü’minûn, 115) İnsan, böyle bir imtihana muhatap olabilmek
için gerekli olan sorumluluk ve emanet bilincine sahiptir. Bu emanet göklere,
yere ve dağlara sunulmuş ama insan bu emaneti kabul etmiştir. (Ahzab 72)
Müslümanlar zaman zaman şu üç soruyu kendi
kendilerine sorup, bu sorulara cevap vermeleri gerekmektedir. Nerden geldik? Ne
için varız? Nereye gideceğiz? Bu soruların cevaplarına gelince; Allah’tan
geldik, imtihan için varız ve tekrar Allah’a gideceğiz.
Allah Teâlâ Mülk suresi ikinci ayeti kerimesinde
“sizden hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı
yaratan O’dur” buyurmakla bu dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu
beyan etmektedir. İnsanoğlu maişet ve geçimleri için geçici olan bu dünyadaki
bir sınav için bazen geceler boyu uyku uyuyamamaktadır. Dinimize göre insana
düşen görev dünyayı ve dünyadaki nimetleri terk edip, sadece ahiret için
çalışmak değil, her ikisini dengede tutarak kişinin hem dünyasını, hem de
ahiretini kurtarabilmesi, dünyaya verdiği önem kadar ahiretine de önem
vermesidir. Çünkü dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise kalıcıdır. (A’la,
87/16-17) Ama İnsanlar bazen hayatın karmaşasına dalarak bu dünyanın sadece bir
imtihandan ibaret olduğunu unutarak asıl olanın bu dünya olduğu duygusu ile
hareket etmekte hayatlarını buna göre sürdürmektedirler.
Hayatın bir imtihan olduğuna inanan Müslümanların
yaşadığı süreçte imtihan aşamalarında başarılı ya da başarısız olmaları
inandıkları değerler sistemine bağlılıkları ile alakalı bir olaydır. Allah Kitabı’nda
imtihanın temel kurallarını belirlemiş, inananların bunlara uymasını tavsiye
etmiştir. Kur’an-ı Kerim inananların mutlaka sınanacaklarını, sınandıktan sonra
ortaya çıkan sonuca göre konumlarının belirleneceğini belirtir. Her sınamada
kazanmak ve kaybetmek gibi iki sonuç vardır. Kur’an-ı Kerim dünyadaki kazanç ve
kaybın asıl olmadığını, asıl olanın ahiret yurdundaki kazancın olduğunu belirtir.
Müslüman dünya ve ahiret dengesini kurabilen kişi olabilmelidir.
Şayet kişi, şu geçici dünya hayatını nefsin
bitmez tükenmez gayri meşru istekleri peşinde koşarak, şeytana ve onun
arkadaşlarına boyun eğerek geçirir ise, ahiret hayatında çeşit çeşit
sıkıntılara, çeşit çeşit azaplara duçar olur, hüsrana uğrayanlardan olur.
İnsanlar hem bela ve musibetlerle hem de mal ve zenginlikle imtihan
edilmektedir. İşte hakiki kulluk bu imtihanlarda muvaffak olmaktan geçmektedir.
Bela ve musibetlerinde birer imtihan olduğunu
bilerek büyük bir sabır ve tahammül gösterirse, her şey Rabbimizin takdiri ile
oluyor diyerek razı olmak, isyan etmemek, nimetlerle imtihan olduğu zaman da,
şımarmadan, küfranı nimet yapmadan, imkânları masiyete vesile kılmadan, Allah Teâlâ’nın
lütfettiği nimetleri Allah yolunda harcamak temel hedef olmalıdır. Allah
insanların İmtihan olunmadan kolayca bırakılmayacağını, önceki ümmetlerin de
imtihan edildiğini beyan etmektedir. (Ankebut/1-5) Hz. Âdem (as) den zamanımıza
kadar, başta Peygamberler olmak üzere, sadık, salih, muttaki insanlar çeşit
çeşit bela ve musibetlere duçar olmuşlardır.
Belli bölümlerden oluşan insanoğlunun hayat
yolculuğu ilk durak olan dünya yaşantısını Allah Teâlâ’nın istediği şekilde bir
kulluk yaparak geçirirse, ahiret âleminde nice nimetlere, nice mutluluklara
ulaşır. Çünkü Kur’an-ı Kerim iman edenlerin mutlaka ama mutlaka sınanacağını
belirtir. Bundan kaçış yoktur. Bu hakikat karşısında bizim yapacağımız imtihanı
kazanma gayretidir. Zaten önemli olan da sınanma ile karşılaşınca inananların
ortaya koyacağı tavırdır. Herkes kendi seçiminden sorumludur. Her insanın ebedi
hayatı, kendi amelleriyle şekillenir. (Necm, 39)
Sonuç olarak insanlar dünya hayatının bir
imtihandan ibaret olduğu bilincine varıp hayatlarını ona göre düzenlemelidir.
Nefislerimizi Kur’an ve Sünnet ışığında terbiye edebilmek ümidiyle…
Selam ve dua ile…
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN