sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLİŞ GAYESİNİ AÇIKLAYINIZ | Akaid Programı – 39. Bölüm

PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLİŞ GAYESİNİ AÇIKLAYINIZ | Akaid Programı – 39. Bölüm

PEYGAMBERLERİN GÖNDERİLİŞ GAYESİNİ AÇIKLAYINIZ

 

Allah, insanların iradelerini doğru itikad, güzel ahlak ve amel bakımından imtihan için yaratmıştır. Eğer, Allah Teâlâ, insanlara tekliflerini tebliğ edecek, iyilik yapanları müjdeleyici, kötülük yapanları azabından korkutucu resul ve nebilerini göndermemiş olsaydı, onların Allah’a karşı ileri sürecekleri delil ve bahaneleri olur; hakka irşâd olunmadıkları için küfür ve işledikleri çeşitli günahlardan dolayı mâzur tutulmaları lazım gelirdi. Halbuki Allah, işledikleri türlü türlü ma’siyetlerden dolayı insanların kendisine karşı ileri sürecekleri bir özür ve delilleri olmasın diye peygamberler göndererek onlara hüccetini tamamlamıştır (en-Nisa, 4/165).

İnsanın tek başına aklı da onun yaratılışındaki gayeyi idrak etmesi ve doğru yolu bulmasına yeterli değildir.

Akıl her ne kadar Allah Teâlânın varlığını ve bazı sıfatlarını bilirse de O’na layık olduğu şekilde ibadeti, ahireti ve ondaki karşılığı bilemez. Halbuki insanların ıslahı ve hayatta amellerini düzeltmeleri için bunların bilinmesine çok ihtiyaç vardır. Bunların normal ilim yolları ile bilinmesine imkân yoktur. Bu dünyada ve ahirette ebedi saadetimiz için gerekli olan bütün bu bilgileri, doğruluklarına dair kendilerinde emareler yaratılmış ve mucizelerle tasdik olunmuş rasuller haber verir.

İnsanlar, tek başlarına hayırların hepsine, insanî fazilet ve ahlâkî kemallere ulaşamazlar ve bunlar da birleşemezlerdi. Çünkü, bencillik, nefis ve hevâları, onları hak ve hayırlardan alıkoyar, rezalet, ahlâksızlık, zulüm gibi batıl ve şerlerin peşlerinde koşarlardı. Hayır, ahlakî kemal ve faziletlerin hepsini bilmede insanlar Allah’ın gönderdiği peygamberlere muhtaç olmuşlardır.

İnsanlar; ferd ve toplumlarını ıslah edip ahlâk ve fazilette yükseltmede örnek alınacak ve örnek olacak, her bakımdan doğru dürüst bir eğitici ve terbiyeciye muhtaçtırlar. Sadece peygamberler günahtan masumdurlar. Tebliğ ettikleri bilgileri kendi nefislerinde yaşayarak güzel örnek olurlar. Onlar her türlü günahlardan korunmakla Allah’ın yardımına mazhar olmuşlardır.

Peygamberlerden başka diğer ıslahatçıların ellerinde insanlara tatbik etmek istedikleri esasların doğruluğuna delâlet edecek bir delil ve âlamet de yoktur. Her seferinde bu esaslar akl-ı selime ve insanın körelmemiş temiz vicdanına da aykırı düşer. O halde insanlar, muhtaç olup da bilemedikleri iki cihan saadetini gerektiren bilgilerin hepsini peygamberlerden öğrenirler.[1]

           İman ve taat sahiplerini Cennet ve sevapla “Müjdelemek”, kâ­firleri ve günahkârları Cehennem ve ceza ile “korkutmak için Allah Taâlâ insanlardan insanlara resuller ve elçiler gönder­miştir”[2]

           Bu gibi hususlara ulaşmak ve onları kavramak konusunda akıl için yol yoktur. (Hangi işlerin insanı Cennete, hangilerinin Cehenne­me götüreceğini akıl idrâk edemez).

        “Allah, dünya ve din işleriyle ilgili olarak ihtiyaç duydukları hususları açıklasınlar, diye insanlara peygamberler göndermiş­tir[3]

Allah Taâlâ Cenneti ve Cehennemi yarattı. Bunların birinde mü­kâfatı, diğerinde azabı hazırladı. Bunların halleriyle ilgili tafsilatı; birincisini elde etme, ikincisinden sakınma konusu, aklın yalnız ba­şına anlayamayacağı işlerdendir. Bunun gibi Allah his ve aklın müs­takil olarak mahiyetini kavrayamâyacağı faydalı ve zararlı (helâl ve haram olan) maddeler yaratmıştır. Bundan başka, öyle dinî hükümler ortaya koymuştur ki, bunlardan bir kısmı hadd-i zatında mümkün olmakla beraber, mümkün olan iki şıktan birini kestirmeye akıl için yol yoktur. Örneğin; Akşam namazının 2 veya 4 rekât olması aslında mümkündür. 3 rekât olması gerektiğini şeriat bildirmeseydi akıl bilemezdi.

Bu sebeple, bu gibi hususları açıklasınlar diye Allah lütfunun ve rahmetinin eseri olarak göndermiştir.[4]

           Nitekim Hakk Taâlâ:

          “Biz seni, ancak alemlere rahmet olasın, diye gönderdik[5] buyurmuştur.

Peygamberlerin  Gönderiliş Gayelerini Maddeler Halinde Açıklayalım

1- Allah’a Dâvet:

       İnsanoğlunun dünyaya gönderilmesindeki asıl gâye, Kur’an’ın da bize bildirdiği gibi, Yaratıcı’sını tanıyıp O’na hakkıyla kulluk etmektir.

 “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk/ibâdet etsinler diye yarattım.”

       İşte peygamberlerin gönderiliş sebeplerinin başında, bu kulluğun nasıl yapılacağı, en açık bir şekilde insanlara öğretmek gelmektedir.

2- Allah’ın Emirlerini Tebliğ:

          Peygamberlerin gönderiliş amaçlarından bir diğeri, dini tebliğdir. Eğer onlar gelmeseydi biz,  ibâdete  ait  meseleleri  bilemez, Allah’ın emir  ve  yasaklarını  hiçbir zaman alamaz ve mükellefiyetlerimizi kavrayamazdık. Namaz, oruç, zekât, hac gibi görevlerimizi; içki, kumar, zina, ihtikâr/karaborsa ve faiz gibi haramları bilemezdik. Bütün bunları ve bunlara benzer birçok meseleleri peygamberler vâsıtasıyla öğrenmiş bulunuyoruz.

3- İnsanları Doğru Yola Dâvet:

          İnsan, kendisinde bulunan birtakım özelliklerden dolayı, zaman zaman “sırât-ı müstakim” dediğimiz, doğru  yoldan  sapabilir.  Ancak  ona,  bu  sapmasını haber vererek, onun yeniden fıtratına dönmesine, iyilikleri yakalayıp onları işlemesine yardımcı olacak birtakım uyarıcılar gelmiştir. İşte bunlar, Allah’ın kendilerini seçip görevlendirdiği peygamberlerdir. 

4- İnsanlara Örnek Olmak:

          Peygamberlerin gönderiliş gâyelerinden birisi de, her konuda insanlara örnek olmalarıdır. Nebîlerin fıtratları temiz, rûhî yönden pek yüksek, irâdeleri ise, çok güçlüdür.

          Her şeyden önce, peygamberlerin kendi hayatları, hakikaten çok büyük bir ahlâkî temizlik ve dürüstlük örneğidir.

           Allah, olgunluk ve fazilette, onları birer örnek ve numûne kılmıştır. Çünkü onlar, akıl yönüyle mükemmel, hedef  ve yöneliş yönüyle tertemiz, şeref ve rütbe yönüyle de bütün insanlardan üstündürler.

       “Andolsun, size, Allah’ı ve âhiret gününü umanlara ve Allah’ı çokça zikredenlere Allah’ın rasûlü’nde güzel bir örnek vardır.”[1927]

           Peygamberler, bütün insanlık için, en güzel birer önder, en güzel birer örnektirler. Herkes, onlara uymak ve onların metodlarını tâkip etmekle yükümlüdür.

5- İnsanları Bâki Âleme Yönlendirme:

          İnsanoğlu, yaratılışı gereği dünyaya karşı aşırı bir şekilde sevgi beslemektedir. Hz. Peygamber’den rivâyet edilen şu hadiste de, onun bu yönüne dikkat çekilmiştir:

          “Şâyet insanoğlunun bir vâdi dolusu altını olsa, yine o, iki vâdi dolusu olmasını arzu eder. İnsanoğlunun ağzını (aç gözlülüğünü) topraktan başkası doyurmaz.”[1928]

          Âhiret hayatı, peygamberler olmaksızın aklın hakikatini anlayamayacağı, gaybe âit işlerdendir. İşte peygamberler, devamlı olarak dünyaya meyilli olan insanları, bu âleme doğru yönlendirmeye çalışmışlardır.

6- Dünya-Âhiret Dengesini Sağlama:

         Peygamberler, dünya ve ukbâ dengesini kurmak için gelmişlerdir. Onların getirdiği muvâzene/denge ile insanoğlu, ifrat ve tefritten kurtulacak ve istikameti bulacaktır. 

         İslâm’da insanın dünyadan tamamen çekilmesi ve kendini sadece namaza oruca vermesi istenmediği gibi; aynı zamanda kendini tamamen maddeye kaptırıp onun arkasından devamlı koşması da tavsiye edilmemiştir.                                                                                

7- İtiraz Kapısını Kapatma:

          Peygamberlerin gönderiliş sebeplerinden biri de, insanların âhirette Allah’a karşı herhangi bir itirazlarının olmasını önlemektir.

         “Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler (gönderdik) ki, insanların, peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah azizdir, hakimdir.”[6]

         Yani iman ve itaat edenlere, âhirette ecir ve sevap ile müjde vermek; küfür ve isyan edenlere, cehennem azâbını haber verip çekindirmek üzere elçiler gönderilmiştir ki, azâbı gördükleri zaman mâzeretleri kalmasın.

8- İnsan Fıtratına Uygun Olan Gerçek Din Duygusunu Öğretme:

         İlk insanla beraber ortaya çıkan din, çağlar boyunca inanların rûhunu tatmin etmiş, meraklarını gidermiştir. Dinin bu vasfı, kaynağının sağlamlığındandır. Günümüz dünyasında da, bütün eski dönemlerde olduğu gibi, insanların büyük çoğunluğu Allah’a inanmakta ve tüm varlıkları O’nun eseri olarak kabul etmektedir. Din, insanlığın en önemli gereksinimlerindendir.

İnsanlar, ilâhî ve uhrevî hakikatleri, kendi akıllarıyla idrâk edemezler. Zira aklın kapasitesi sınırlıdır. 

9- İnsanlara, Doğru Kuralları Gösterme:

          Nübüvvet görevlerinden birisi de, Allah’tan almış oldukları dosdoğru kurallar vasıtasıyla, hem bu, hem de öbür dünyada insanları saâdete götürecek, faziletli davranışlara yönlendirmektir. İnsanların tek başlarına, iyi şeylerin tamamını kavrayıp onların gerektirdiği doğrultuda hareket etmeleri söz konusu değildir. Zira insanların arzu, istek ve menfaatleri farklı farklıdır.

10- Ahlâk Eğitimini Gerçekleştirme:

          İnsan için hem iyilik, hem de kötülük yolu açıktır. Her insan, nefsine hâkim olamayabilir. İnsanda, bir şeyi emreden veya yasaklayan gizli bir güç vardır. Kötülüklere karşı insanı dizginleyen en önemli faktör, Allah’a inanma ve yaptıklarının hesabını verme düşüncesidir. Ahlâk eğitimi de diyebileceğimiz bu davranışları en iyi, peygamberler vermiştir.

        Onlar,getirdikleri  kanunlarla,  insanlar  arası  münasebetleri  en  iyi  bir şekilde ayarlamaya çalışmışlar, onları güzel ahlâka yönlendirmişler ve bu konuda en güzel birer örnek olmuşlardır. Kur’ân-ı Kerim de, peygamberimizin bu yönüne dikkatleri çekmiş, O’nun yüce bir ahlâkla yaratıldığını vurgulamıştır.

      Ayrıca peygamberimiz de, kendisinin, “güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini” ifade etmiştir.

 

    “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”[7] 

[1] ŞAMİL İSLAM ANS.

[2] Ömer Nesefi Akaidi

[3] Ömer Nesefi Akaidi

[4] EBUL VEFA EL- TAFTAZANİ

[5] Enbiya Suresi,107

[6] Nisa – 165

[7] Muvatta, Husnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.