RAMAZAN AYININ FIKHI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Bütün hamdler yalnız ama sadece Âlemleri yaratan ve yöneten. Tek Rab, tek İlah, kulluk yapılmaya layık her şeye vekil olan Allah azze ve celle’ye mahsusdur.
Salat ve selam içimizden olan, Allah’ın ayetlerini okumak, Kitabı ve Hikmeti öğretmek üzere gönderilen son rasul Hz.Muhammed (s.a.v)’e, Ehli beytine, kıyamete kadar örnek cemaatin tabilerine ve yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan tüm mü’minlerin üzerine olsun.
Biz mü’minlerin Allah’ın kitabını ve Rasulünün sünnetini anlayıp, mükellef tutulduğu kulluk esaslarının Rabbini tanımaya ve O’nu razı etmeye götüren hikmetlerini tesbit etme gayret ve çabası içerisine girmesi öncelikli görevidir. Kur’an-ın ve Sünnetin iki yönü olduğunu unutmamalıyız. Birincisi nakli yönü ikincisi akli yönü. Bir başka değişle lafız yönü ve mana yönü. Kur’an ve Sünnetin lafız yönü göze ve kulağa, mana yönü de akla ve kalbe hitap etmektedir.Her iki yönün birbiri için ayrılmaz bir gereklilik olduğu bir çok Ayet ve Hadiste bildirilmektedir.
İslam dini Ma’rifetullah merkezli bir dindir. Akıl için nakil göz için ışık rolündedir. Fıkhetmek şüphesizki aklın kapsamına girmektedir. Akıl ile Kalp arasındaki bağı Alemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle bir Ayeti Kerime de mealen “Onların kalbleri vardır, onunla fıkhetmezler.”(Araf 179) duyurarak bizlerin dikkatlerine sunmuştur.Bizler kulluk esaslarının her yönüyle akıl ve kalbe yönelik manalarını idrak etmeye çalışmalıyız ki bilinçli bir kulluk söz konusu olsun. Kainatı bir bütün olarak düşünmediğimiz sürece maksat ve manası anlaşılmış bir kulluk mümkün değildir.
Kainatın tabii olduğu kanun ile bizlerin tabii olduğu kanunlar arasındaki bağı doğru şekilde kurabilirsek iman tahkiki boyuta yükselecektir.Ve gerçekten yaşadığımız asır içerisinde tahkiki imana olan ihtiyaç açık bir şekilde hissedilmektedir.Dökülmelerin ve değişimlerin içerisinde sabit kalabilmenin en önemli sebeplerinden biriside şüphesiz Kur’an ve Sünnet’i doğru anlamak ve tahkiki bir imana sahip olabilmektir.Manasının biraz olsun anlaşılmasına vesile olmak gayesiyle Ramazan ayına ve hikmetlerine yöneldiğimizde daha girişle bu ayın Alemlerin Rabbinin iradesine boyun eğmiş bir kul olduğunu anlamaktayız.Allah azze ve celle bir ayeti kerimede mealen :’’Muhakkak ki,Allah katında ayların sayısı,Gökleri ve Yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında oniki’dir..’’ (Tevbe 36) buyurmaktadır.
Dikkat edersek bu ayette tekvini kanuna boyun eğmiş kamerden ve değişmemiş değiştirilemeyecek boyun eğişten haber verilmektedir.Bu oniki ayın biriside Kur’an-ın kendisinde indirildiği Ramazan ayı’dır.Nitekim bir Ayet’i kerimede mealen : ‘’Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet olan, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve Hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur’an-ın indirilmiş olduğu aydır.’’(Bakara 185)buyurulmaktadır.Daha öncede değindiğim gibi tekvini kanunlar ile teşrii kanunlar arasında yani gökteki kanunlar ile yerdeki insanlar için indirilen kanunlar arasında ayrılmaz,ayrılamaz bir bağ mevcuttur..Bu bağın mahiyetine ve daha iyi anlaşılmasına yönelik bir örnek verelim.Rasulullah (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde mealen :’’Ramazan orucunu hilal gördüğünüzde tutun.Hilali gördüğünüzde açın.Şayet hava kapalı olursa otuza sayın.’’(Ebu Hureyre R.A’dan rivayetle. Müslim,Nesai,Darimi,Müsned) buyurmaktadır.
Dikkat edersek ramazan ayının başlangıcı ve bitişi kamerin hareketine bağlıdır. Diğer ibadetler de ya kamerin hareketine yada güneşin hareketine endekslidir.Yani ibadet niyetiyle e olsa vakti gelmeden işlenen amel makbul değildir.Bizlere muhkem naslarla farz kılınan bir ibadet olan oruç ibadetini ancak tekvini kanuna boyun eğmiş kamerin durumuna göre yerine getirebiliyoruz.Buda Tekvini kanunlar ile Teşrii kanunlar arasındaki sıkı bağa bir örnek teşkil etmektedir.Allah azze ve celle bir ayeti kerime’de mealen :’’Güneş ve ay bir hesap iledir’’ (Rahman 5) buyurmaktadır.Demek ki kainatın iki parçası olan güneş ve ay mükemmel bir nizam ve intizama tabidir.Bizlerinde tabii olması gereken kanun ve kurallarda en az aynı mükemmelliktedir.Biraz daha detaylı düşündüğümüzde şu hikmetide fark etmekteyiz.
Ramazan ayının başlangıcı ve bitişi olarak hilale göre olduğu gibi cüz’i manasındaki günlerinde tutulan orucun başlaması ve bitişide güneşe göre yani güneşin hareketine göre belirlenmektedir.Helalin haram olması yani yeme içme ve cima’nın yasak olmasında ölçü fecri sadık olduğu gibi haram kılınanın yine helal olmasıda güneşin batışı iledir.Kainattaki bu muazzam düzenin bir parçası olan insan hakikatleri idrak ettikçe Rabbiniz rızasına yaklaşacak ve mutmain olmuş bir nefse kavuşacaktır inşallah.Tekvini ve Teşrii kitabı anlayıp yaşamayı Rabbim bize nasip etsin.
‘’Güneşi bir aydınlık,ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O’dur.Allah bunları ancak Hak ile yaratmıştır.O,bilen bir topluluk için Ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır.’’(Yunus 5) ayrıca Nahl 12-İbrahim 33