sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

RİSALETLERİN TEMELİ; ORTAKSIZCA BİRLEMEK

A+
A-

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.

 

“Abd-ullah” isminin manası Allah’ın kulu demektir. Burada geçen “abd” kelimesi kulluğu ifade eder. Kulluk ise; itaat etmek, tabi olmak, isyan etmemek, asi olmamak gibi manalara gelir. Allah (cc)’ın kulu olmak ise Allah (cc)’ın gerek Kur’an’da ki, gerek sünnette ki emir ve yasaklarına itaat etmek, tabi olmak, isyan etmemek, asi olmamaktır.

Gerçek ubudiyet (kulluk), sadece günlük ibadetlerden ibaret olsaydı, bu ardı arkası ke­silmez risalet ve peygamberlere gerek kalmazdı. Peygamberlerin harcadıkları bu yorucu çabalara gerek kalmazdı. Davetçi ve mü’minlerin tarih boyunca uğra­dıkları bunca acı ve işkencelere gerek kalmazdı. Bu paha biçilmez emek ve ça­baların vazgeçilmez gereği, insanlığın kula kulluktan kurtarılıp ortaksız bir tek Allah’ın kulluğuna yöneltilmesidir.

Her şeyde ve her konuda Allah’ın kulluğuna girmek… Tüm hayatî programlarda Allah’a kul olmak… Hem ilahlık ve rablıkta, hem kayyumluk ve hakimiyette, hem teşri kaynağı ve hayat sistemini koymada ve hem de insanların en kapsamlı şekliyle tedeyyün yapacakları (boyun eğip, itaat edecekleri) cihette tevhid; yani tüm bu konularda Allah (Subhabehu ve Tealâ)‘yı ortaksızca birlemek, tüm risaletlerin temeli olmuştur.     

Bugün kulluk kavramının doğru anlaşılmadığı ve peygamberlerin insanları neye ve nasıl davet ettikleri gerçek boyutuyla bilinmediği için maalesef şu ayetle karşı karşıya kalınmıştır.

Onların çoğu şirk koşmadan Allah’a iman etmezler (imanlarına az yada çok bir şirk karıştırırlar). (YUSUF 106)

Allah (Subhabehu ve Tealâ)‘nın bu kadar peygamber göndermesini, İslam yolunda bunca çaba harcanmasını, İslam’ın zaferi uğrunda tarih boyunca bunca acı ve işkencelerin göze alınmasını hakkettiren biricik sorun olmuştur bu tevhid… Aslında Allah (Subhabehu ve Tealâ)‘nın bunların hiç birine ihtiyacı yoktur. Çünkü Allah (Subhabehu ve Tealâ), alemlerden müstağnidir.

Eğer inkâr ederseniz, biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamd ve senâ O’na yakışır. (NİSA 131)

 

O yüzden tevhidi bir hayata bizim ihtiyacımız var. Bugün yaşanan yolsuzluklar, cinayetler vb durumların en başlıca sebebi tevhidin olmamasıdır. Ne var ki bu tevhid olmadan beşer hayatının düzelmesi, istikamete girmesi, yücelmesi ve insanca bir hayatın yaşanması mümkün değildir. Çünkü bu tevhidin beşer hayatında her yönüyle sonsuz bir etkisi vardır. Tevhid hakikatinin izini, en başta insanın yapısında görüyoruz. İnsanın özgün varlığı, fıtrî ihtiyacı ve terkibi açısından tevhidi düşüncenin meydana getirdiği esere bakalım. Her şeyi böylesine tam anlamıyla kapsayan tevhid düşüncesi insanî yapıya her yönüyle, her tür arzu, ihtiyaç ve meraklarıyla hitap etmektedir. İnsanı, bir tek tarafa yöneltmektedir bu düşünce… Öyle ki insan, tüm aradıklarını burada buluyor. Bu, insanın her bakımdan yönelebileceği bir kaynaktır. Umut ve korkularının kaynağı…

Gazabından sakınıp rızasını arayacağı bir tek kaynak… Tüm ihtiyaçlarını gideren bir kaynak… Çünkü bu kaynak, her şeyin yaradanı, her şeyin sahip ve müdebbiridir. İnsanın biricik bilgi kaynağı da bu kaynaktır. Çünkü o, düşünce, kavram, ölçü, değer, şeriat ve kanunlarını bu kaynaktan alır. Akla gelebilecek tüm sorulara cevap veren bir kaynaktır bu… Kainat, hayat ve insanla ilgili akla gelebilecek tüm sorulara…

Sonuç olarak bu kaynak; akide ve metod konusunda, yetenek ve bilgi alma, ölüm ve hayat, çaba ve hareket, sıhhat ve rızık, dünya ve ahiret konularının tümünde şuur, davranış, düşünce ve cevap bütünlüğünü sağlayan bölünmez bir kaynaktır. Yani dağınıklık yok, çeşitli yol ve ufuklara yönelmek yok, birbirine ters farklı yollara sapmak yok… Böylesine bir bütünlüğün içinde bulunan insan yapısı, elbette ki en hayırlı duruma dönüşür. Çünkü bu konumuyla o, vahdet durumunu tanımıştır…

Peygamberlerin bütün dertleri gayeleri de buydu zaten. Allah (a.c)’ye ortak koşmaksızın  tevhid edilmesi. Rabbim bizleri de peygamberlerin tevhid çağrısına kulak verip, hem dünya da hem de ahirette huzura kavuşabilmeyi nasip etsin. (AMİN)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.