BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Âlemlerin Rabbi, RAHMAN, Din gününün sahibi ALLAH(CC)’ a mahsustur. Salat ve Selam kendisine itaat edilmediği sürece kurtuluşun asla mümkün olmadığı Hz. Muhammed (s.a.v)’e Ehli Beyti’ne, Sahabesine ve derdi yalnızca ALLAH(CC)’ ın rızası olan müminlerin üzerine olsun
Yüce Allah yaratmış olduğu canlıların hayatlarını devam ettirmesi için ihtiyacı olan su, hava ve gıda gibi nimetlerini bahşedendir.
Manevi olarak da ilim, şeref ve makam gibi nimetleri de bahşedendir. Şunu ifade edelim ki, rızık yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir. Kendisinden istifade edilen her şeye rızık adı verilir.
Mutlak manada rızkı veren ancak Allah (c.c)’tır. Bu nedenle Rezzak ismi Allah (c.c)’ın zatına mahsus ilahi bir sıfattır. Masivai hiçbir varlığa isnat edilemez.
Şüphesiz rızkı veren, O pek çetin kuvvet sahibi Allah’ın kendisidir . ( Zariyat Suresi: 58)
Rızık, insanın yiyip, içip ve giymekle tüketmiş olduğu şeylerle beraber ahirete takdim etmek için sarf ettikleri şeylere denir. Esasen dünyada biriktirmiş olduğu kendisinin yüküdür ki dünyada onun hamallığını yapar hesabı kazancı ve çoğalması için zaman harcar ahirette de hesabını verecektir. Hz. Ali (r.a) dünyalık meta’ üzerinde “helalı hesaptır, haramı ise zaten azaptır” diye veciz bir ifade kullanmıştır. Çünkü dünyada verilen hiçbir şey boşuna olmayıp, imtihan vesilesidir. Onunla sevap veya günah kazanmak ise insanın iradesine verilmiştir. Yüce Allah rızkı verir kul kendi iradesiyle bunu helale yada harama çevirir.
En büyük ve önemli rızk ilimdir imandır. Çünkü o sınırsız rızıklanmaya, afiyete sebeptir. Dünya nimetleri zaten bitecektir sonu gelecektir meşakkati de çoktur.
Allah CC bizleri dünya nimetlerinden daha daha çok iman, tevhid, takva, ihlas nimetleriyle rızıklandırması için yalvarmalıyız.
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah’ a ait olmasın. Hud 6
Nasıl O’na ait olmasın ki yer O’nun gök O’nun sonsuz ve eksiksiz güç O’nun kuvvet O’nun sınırsız ve eksiksiz ılım O’nun hiç bir şey O’nsuz var olamaz hareket edemez büyüyemez yok olamaz. Hiçbir şeyin gücü kendisinden değildir. Güç ve imkanı yaratan O’dur. Şimdi kim diyebilir ki yumurtayı veren tavuk, sütü veren inek ,balı veren arı ,buğdayı veren topraktır. Hiç birinin aklı iradesi ilmi yoktur. Kendilerinin var olmasını sağlayan sebepleri kendileri mi bulmuştur veya var etmiştir elbette hayır. Hepsi birer görevli memurdurlar.
Allah’ın koyduğu kanunlara göre yaşarlar üretirler. Toprağa ve tohuma bir fabrika gibi uyum içerisinde çalışmayı üretmeyi insan mı öğretti bu özellikleri onlara insan mı verdi eğer toprağın besleme, tohumun patlama, büyüme, çoğalma programını Allah CC çekip alsa sorarım size hangi teknoloji bir buğday tanesi üretmeye güç yetirebilir.
Bu hakikat Allah CC tevhid edilmesi mecburiyetinin en açık delillerindendir. Hakimiyet Allah’a aittir. Bu O’nun hakkıdır. Yaratan ve rızkı yaratan O’dur.
Yüce Allah Rezzak olup bütün canlıların rızkını temin etmek üzerine aldığı halde İnsanoğlu’nun belki de en çok zaafa düştüğü konulardan biride “rızık” meselesidir. Bilindiği gibi rızık; Allah’u Teâla ( C.C )’nın mahlukatına faydalanmaları için nasip ettiği şeylere denilmektedir. İnsanoğlu gelecek kaygısı olan bir varlıktır. Bu sebeble yaşaması muhtemel olan günlerde ne yiyip içeceği hususunda sürekli kaygı içerisinde yaşar. Bu kaygının hayatı yönlendirdiği noktada ise insanlardan çok büyük bir kısmı kendisine “rızık” konusunda aracı olan kimseyi “razık (rızkı veren)” olarak görme eğilimine girer. Halbuki rızık Allahü Teala (cc)’dandır. Allah’u Teâla ( cc)’nın bu ismi “mahlukata yararlanacakları şeyi veren” manasına gelmektedir.
Kur’an’ın iki kapağı arasındakileri okudum. 90 yerde Allah’ın rızka kefil olduğunu gördüm. Sadece bir yerde ise şeytanın insanı fakirlikle korkutacağını gördüm. Ve insanın, Rabbinin 90 yerdeki vâdini unutup şeytanın sadece bir yerdeki yalanına kandığını da gördüm. Hz. Hasan Basri
Bu bağlamda herhangi bir şekilde rızk endişesi taşıyarak veya az kazanma veya hayallerinde ki mevki makam araba ev vs. ulaşmak adına endişelere dertlere girerek Allah C.C kulluk etme vazifesinin gereği olan ilim öğrenme ve amel etme ibadetini arkaya almak, terk etmek kişinin hem kulluk bilincinden uzak, kendisini bekleyen akıbetten gafil olduğunu gösterir. Şunu unutmamalıyız ki hiçbir şerri kaynakta insanın bu dünyaya yeme içme zevk ve konfor içinde yaşama mevki makam sahibi olma gibi gayelerle gönderildiği görülemez. Kim Rabbine kulluk eder O’nu ilah kabul eder bu uğurda mücadele ederse Yüce Allah C.C kullarına yeter.
Selam ve dua ile