BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd bütün eksikliklerden münezzeh kemal sıfatlarla muttasıf olan Allah (c.c)’ya mahsustur. Salat ve Selam örneğimiz ve önderimiz Hz.Muhammed (s.a.v)’e, aline, ashabına ve bütün müminlerin üzerine olsun inşallah.
Tarih boyunca kendisini bir kitaba nisbet edenler yani ehli kitap ve müşrikler Hakk’ın taraftarlarına, islam davasını yüklenmiş, Peygamber’inin izinden giden müslümanlara çeşitli yollarla, hile ve desise kurarak, bazen de tehditlerle, tekliflerle yine bazen de işkence, zulüm, ve propagandalarla yok etmeye, bastırmaya, susturmaya çalışmışlardır. Zahirde ki güç ve kuvvetlerine güvenmişler fakat Allah (c.c)’nun güç ve kuvvetini hesaba katmamışlardır. Müslümanlar üzerindeki hile ve desiselerin, yıldırma politikalarının kaypak insanlar üzerinde sonuç bulduğunu gördükçe de kendilerini daha da yenilmez, doğru yolun yolcusu zannetmişlerdir. Fakat bu Allah (c.c)’ın onlara verdiği mühletle isyanlarının arttırıldığını, ahiretteki gidecekleri yeri yani cehennemi tam manasıyla hak etmiş olmaları ve ebediyyen ebediyyen orda kalmaları için Allah(c.c)’ın kendilerine verdiği bir cezadır. Bunu görmeyen ehli kitap ve müşrikler, Allah (c.c)’ın yardımı geldiğinde, Peygamber ve taraftarlarına zillet içinde boyun eğmiş, hak ettikleri muameleyi gerek dünya da gerekte ahirette görmüşlerdir. Allah (c.c) kendisine dayanan, güvenen, derdi ve gayesi kendi davası olan müminlere hiçbir eziyet ve sıkıntı çektirmeden, imtihan etmeden ulvi hedeflerine ulaştırmamıştır. Bu Allah (c.c)’ın değişmez SÜNNETULLAH’IDIR. Müminler mallarıyla ve canlarıyla sonuna kadar sonuna kadar mücadelelerini verdikten sonra, yapacak hiçbir şey kalmayınca, elden gelmeyince Allah (c.c)’ın yardımı, nusret ve zafer vuku bulmuştur, bulacaktır. Buna rağmen biz müslümanlar Allah (c.c)’ın, Peygamberlerine ve taraftarlarına daha önce vermediği bir şeyi bize vermesini beklersek boş temenniler içerisinde dolaşır dururuz. Fakat bizden öncekilerin azmini sabrını ve fedakarlıklarını tâ ki Allah (c.c)’tan bir zafer yahut da ikinci ihtimal şehadet bize ulaşana kadar devam ettirirsek, şüphesiz Allah (c.c)’ın vaad etmiş olduğu, bizden öncekilerin ulaştığı nimetlere bizler de ulaşacağız.
Bu noktada Kuran’ı Kerim’de bir çok Ayet-i Kerime vardır bize ışık tutan, yolumuzu aydınlatacak olan. Fakat ben Al-i İmran suresi 186.Ayet’i göstermeyi tercih ettim.
Allah (c.c) Al-i İmran suresi 186.Ayet’te şöyle buyurmaktadır:
لَتُبْلَوُنَّ ف۪ٓي اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُٓوا اَذًى كَث۪يراًۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ
Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.
(Âl-i İmrân – 186)
Seyyid Kutub Tefsirinde Al-i İmran 185 ve 186’yı birlikte almış;
Al-i İmran 185.Ayet’te Allah (c.c): “HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR. YAPTIKLARININ KARŞILIĞI KIYAMET GÜNÜ SİZE EKSİKSİZ OLARAK VERİLECEKTİR. O ZAMAN KİM CEHENNEM ATEŞİNDEN UZAK TUTULURDA CENNETE KONURSA GERÇEKTEN BAŞARIYA ULAŞMIŞTIR. DÜNYA HAYATI ALDTICI BİR HANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.”
Fizilal’de = “Şu gerçeğin ruhlarda iyice yer etmesi gerekir. Yeryüzünde ki hayatın geçici olduğu, ecelle sınırlı olduğu, kesinlikle sonun geleceği gerçeği. Salihlerde ölür, bozguncularda ölür. Cihad edenler öldüğü gibi geride kalanlarda ölür. Akide sayesinde yücelenler gibi kullara boyun eğenlerde ölür. Haksızlık yapmaktan kaçınan cesurlar öldüğü gibi ne pahasına olursa olsun hayata sarılan korkaklarda ölür. Büyük değerlere, üstün hedeflere sahip olanlar gibi ucuz bir meta için yaşayan ahmaklarda ölür.
Dünya hayatı bir meta’dır. Ancak gerçek bir met’a değil, aldatıcı bir meta’dır. İnsanı aldatıp gerçek bir meta olduğunu vehmettiren bir meta. Ya da aldanma ve hileye sebep olan bir meta. Gerçek meta ise, elde etmek için çaba sarf etmeyi hak eden metadır.
Bu gerçek nefiste yer edince, nefis, hayata sarılma hikayesini hesabından çıkarınca, her halukarda her nefis ölümü tadacak. Bu esnada Yüce Allah (c.c) müminlere kendilerini bekleyen mal ve can hususunda ki sınmadan söz etmektedir. Çünkü artık ruhları imtihana hazırlanmıştır.
SEYYİD KUTUB:
-> Devamında Al-i İmran suresi 186.Ayet’in tefsirine geçiyor.
“Mallarınız ve Canlarınız hususunda kesinlikle deneneceksiniz.”
Akidelerin ve davetlerin kuralı budur. İmtihan kaçınılmazdır. Mal ve can hususun da eziyet çekmek zorunludur. Sabır, direnç ve kararlılıktan başka seçenek yoktur.
Cennete giden yol budur. Kuşkusuz cennet tuzaklarla çevrilmiştir. Nitekim ateş de şehvetlerle…
Bu davayı yüklenip gereklerini yerine getirecek bir kitle oluşturmak için başka yol da söz konusu değildir. Bu kitleyi eğitmek, iyilik, kuvvet ve dayanıklılık gibi gizli yönlerini ortaya çıkarmak için başvurulacak olan yol budur.
Bunun nedeni, davaya inananların kararlılıklarını tespit etmektir. Çünkü davayı yüklenip ondan dolayı sabredecek güvenilir kişiler onlardır.
Bir de dava ve davetçinin temelinin sağlam olması içindir bu. Çünkü gizli güçleri ortaya çıkaran, geliştiren, bir nokta da yoğunlaştırıp yönlendiren dirençtir. Yani davalar, köklerinin sağlamlaşıp, derinleşmesi ve fıtratın derinliklerinde ki verimli toprağa ulaşması için böylesi güçleri edinmek zorundadır.
*Seyyid Kutub’un tefsirinden bir dahaki yazımda devam edicem. 2 tefsirden daha nakil yaparak inşallah yazımı bitiricem…*
~VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN~