ŞEHİD SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA NEBE SURESİ 21-36
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
21- Cehennem de suçluları gözetleyip durmaktadır.
22- Orası azgınların varacağı yerdir.
23- Orada sonsuza dek kalacaklardır.
24- Orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar.
25- Yalnız kaynar su ve irin içerler.
26- Yaptıklarına uygun bir ceza olarak
27- Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.
28- Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.
29- Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.
30-Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.
Gerçek şu ki cehennem yaratılmış ve var edilmiştir ve azgınları bekleme yeridir. Gerçekten cehennem onları beklemekte ve gözetmektedir, azgınlar oraya vardıkları zaman bir de ne görsünler cehennem kendileri için hazırlanmamış mı! Bir de ne görsünler? Kendilerini karşılamak için hazır değil mi! Sanki azgınlar ve zalimler, yeryüzünde bir yolculuğa çıkmışlar sonra da asıl barınaklarına geri dönmüşlerdir. Sanki onlar yıllarca sürecek, upuzun yeni bir yerleşim için yuvalarına ve barınaklarına geri gelmektedirler.
“Yaptıklarına uygun bir ceza olarak orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar. Yalnız kaynar su ve irin içerler.”
Sonra yüce Allah bu yargının yani hiçbir şey tadamayacakları yargısının istisnasını getiriyor… Aman Allah’ım istisna daha da acı daha da felaket. “Yalnız kaynar su ve irin…” Ancak boğazlarını ve karınlarını yakıp kavuracak kaynar suyu tadacaklar. Serinlik namına bulacakları budur İşte. Ve yine ancak yananların vücutlarından akan ve damlayan irini tadacaklar. içecek namına bulacakları da budur.
“Yaptıklarına uygun bir ceza…” Amel birikimlerine ve yaptıklarına uygun ceza budur… “Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.” Ve cehennem gibi bir barınağa varacaklarını beklemezlerdi. “Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.” ifadede yer alan sözcüklerin tonundaki şiddet, onların yalanlamalarının şiddetini ve bunda ne kadar ısrarlı olduklarını ilham ediyor.
Yüce Allah onlara yaptıkları herşeyi hiçbir harfi dışarda bırakmaksızın inceden inceye sayarken ve “Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.” derken tam bu sırada belki verilen ilahi kararda bir değişiklik olabilir ya da yapılan azap hafifletilebilir şeklinde doğacak her ümidi boşa çıkaracak kınama geliyor. Ve “Şimdi tadın artık size azaptan başka birşeyi artırmayız.” buyuruyor.
İNANANLARA LAYIK OLDUKLARI MÜKAFAT
Sonra, cehennemdeki azgınların ve zalimlerin sahnelerinin ardından, karşı sahne, nimetler içinde yüzen müttakilerin sahnesi gelmektedir.
31- Takva sahipleri içinde başarı ödülü vardır.
32- Nice bahçeler, bağlar,
33- Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve
34- Dolu dolu kadehler
35- Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.
36- Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir.
Ahiret yurdunda cehennem azgınlar ve zalimler için bir gözetleme yeri ve barınak olduğuna göre, oradan asla kurtulamayacaklarına ve başka bir yere gidemeyeceklerine göre, müttakiler de buna karşın (Bahçeler ve üzüm bağları) şeklinde simgelenen kurtuluş yerine ve barınağa gideceklerdir. Yüce Allah’ın bunca meyvenin arasından üzümü seçmesi ve onu belirlemesi, Kur’an’ın ilk kez seslendiği o günkü Arap toplumunun, üzümü tanımış olmalarındandır. Ayet metninde yer alan “Kavaib” memeleri büyüyüp tomurcuklanmış genç kızlar “etrab” ise bir yaşta ve aynı güzellikte “Ke’sen dihaka” ise, dolu kadehler demektir.
Burada sıralanan nimetler insanın kavrama yeteneklerine yaklaştırıldıkları için duyu organları ile dış yüzleri kavranabilir somut nimetlerdir. Ama tatlarının gerçek niteliklerine ve bunlarla doyuma ulaşmaya gelince yeryüzü sakinleri bu yeryüzünün kavrama yeteneklerine ve düşünce yapısına bağlı kaldıkları sürece, bunun nasıl olacağını asla kavrayamazlar.
Bir de bu nimetlere ek olarak, kendilerine, vicdanın tadına vardığı ve aklın kavrayabildiği bir atmosfer sağlanmıştır. “Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.” Orada yaşadıkları hayat, boş sözlerden ve tartışmanın eşlik ettiği inkarcılıktan korunmuş bir hayattır. Çünkü gerçek, üzerinde tartışmaya ve inkar etmeye ve içinde hiçbir yarar olmayan boş söze yer olmayacak kadar apaçık ortadadır. Bu öyle bir yücelik öyle bir doyumdur ki tam edebiyat yurduna layıktır.
“Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına, karşılığı verilenlerdir.”
Burada, ifadede güzelliği ve ayette yer alan “ceza” ve “atâ” sözcüklerinin birbirinden ayrılarak sağlanan müzikal ahengi sezebiliyoruz… Nitekim hemen hemen surenin ayet sonu kafiyelerine yerleştirilmiş olan etkiyi de görüyoruz. Zaten bu, tüm cüzde kısaca göze batan apaçık bir olgudur.
RAHMANIN HUZURUNDA
Yukarda sıralanan tüm bu olayların olduğu, soranların birbirlerine sordukları ve bazılarının üzerinde görüş ayrılığına düştükleri o günün sahnelerini tamama erdirmek için surede son sahne gelmektedir Bu sahnede Cebrail (a.s.) ile Melekler Rahmanın huzurunda boyunlarını eğmiş korku içinde saf tutarak ayakta beklemektedirler. O yüce ve heybetli huzurda ancak Rahmanın izin verdiği kimseler konuşabilmektedir.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN