ŞEHİD SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA SAFFAT SURESİ 171-172-173. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
171- Andolsun ki, peygamber kullarımıza şu sözleri vermişizdir. ·
172-Mutlaka kendilerine yardım edilecektir. ·
173- Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.
Verilen bu ilahi vaad gerçekleşmiş ve yüce Allah’ın sözü üstün gelmiştir. Tüm engellere, yalanlayanların olanca yalanlamalarına rağmen, akide yeryüzüne kök salmıştır. Kâfir ve müşriklerin inançları yeryüzünden silinmiş, galibiyet ve üstünlükleri gitmiştir. Peygamberlerin getirmiş oldukları inanç sistemi ayakta kalmış ve bu sistem, insanların gönül ve kalplerini ele geçirmiş, onların düşünce ve zihinlerine şekil verir olmuştur. Ve halâ her türlü engele rağmen, yeryüzünde insanoğluna egemen olan inanç sistemleri içinde bu ilahi sistem en üstünü ve en kalıcı olanıdır. Peygamberlerin getirmiş olduğu ilahi inanç sistemi (akaid)in ortadan kaldırmak ve başka fikir ve felsefeyi üstün kılmak girişimlerinin tümü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Evet bu girişimler hatta doğduğu yerde bile yapılmaya fırsat bulamadan başarısızlığa uğramıştır. Yüce Allah’ın peygamberlerine vermiş olduğu söz gerçekleşmiştir. Onlar galip gelmişler ve yüce Allah’ın ordusu üstün olmuştur.
Bu söylediklerimiz, genel olarak, tüm yeryüzünde ve bütün çağlarda ortaya çıkan manzara ve kaidedir.
Ve bu, Allah’a yapılan çağrılarda; gönül erleri o çağrıda samimi olurlar ve davetçiler o dava için kendilerini verirlerse, yine gerçekleşecek bir görüntüdür. Bu ilahi inanç sistemi, (akaid) yoluna ne kadar set çekilirse çekilsin, önüne ne kadar engel çıkarsa çıksın, batıl güçler demir ve ateş gücü ile propaganda ve iftira gücü ile, savaş ve karşı mukavemet gücü ile ne kadar pusu kurarsa kursunlar, bu ilahi inanç sistemi üstün ve galip geleceklerdir. Bu savaş, sonuçları her zaman aynı olmayan bir savaştır. Fakat sonunda bu savaşlar Allah’ın peygamberlerine vaadinin gerçekleşmesi ile son bulur. Bu öyle bir vaaddir ki, yeryüzünün bütün güçleri yoluna dikilse, yine bozulmaz. Bu vaad üstünlük, zafer ve yardım vaadidir.
Bu vaad, Allah’ın kâinatta uyguladığı bir kanundur. Şu yıldızlar ve gezegenler nasıl yörüngelerinde hiç şaşmadan dönüyorlarsa, yeryüzünde zaman gece, ile gündüz nasıl birbirini izliyorsa, yağmur alan ölü topraktan hayat nasıl fışkırıyorsa, bu da böylesine devam eden ilahi bir kanundur. Fakat gerçekleşmesi yüce Allah’ın takdirine bağlıdır. Onu Allah dilediği zaman gerçekleştirir. Fakat açık neticeleri, insanoğlunun sınırlı ömrüne kıyasla yavaştır. Fakat asla bozulmaz, geri kalmaz, bazen de insanoğlunun hissedemeyeceği bir şekilde gerçekleşir. Çünkü insanoğlu, zafer ve galibiyeti kendi alışmış olduğu şekilde ister. Yüce Allah’ın kanununun yeni biçimi ile gerçekleşmiş olduğunu ancak bir süre sonra fark eder.
İnsanoğlu, Allah’ın erlerinin ve peygamberlerin izinden gidenlerin zafer ve galibiyetlerinin belli bir zafer biçimi ile gerçekleşmesini ister. Oysa yüce Allah, başka bir biçim, daha mükemmel, daha kalıcı olmasını ister. Bu, orduda bekledikleri daha çok çileye ve uzun bir zamana mal olmuş olsa bile, sonunda ardım Allah’ın dilediği şekilde gerçekleşir. Müslümanlar, Bedir savaşından hemen önce, Kureyş’in kervanını ele geçirmek istemişti. Oysa yüce Allah bu karlı ve kolay kafileyi kaçırmalarını ve güçlü kuvvetli zümre ile savaşmalarını dilemişti
Allah’ın onlar için dilemiş olduğu kendileri ve İslam için daha hayırlı idi. Yüce Allah’ın peygamberi için, onun ordusu ve çağrısı için, uzun vadede dilemiş olduğu şey “zafer” idi.
Allah erleri herhangi bir savaşta yenilebilir. Mağlup olabilirler. İmtihanları sert olabilir. Çünkü yüce Allah, kendilerine daha büyük bir savaşta zafer vaad etmiştir. Çünkü yüce Allah, çevrelerinde “zafer” meyvesini, daha geniş bir alanda, daha sürekli bir nasip içinde ve daha kalıcı bir neticede versin diye hazırlamıştır. Allah’ın vaadi önceden gerçekleşmiş, yüce iradesi vaadine yönelmiş, bozulmayan ve şaşmayan ilahi adeti sabit olmuştur. “Andolsun ki, peygamber kullarımıza şu sözleri vermişizdir. Mutlaka kendilerine yardım edilecektir. Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.” Bu kesin vaadin, bu daha önce geçmiş olan kelimenin ilanı esnasında yüce Allah peygamberine onlardan yüz çevirmesini, onları kendi vaadi ve sözü ile baş başa bırakmasını, onların akıbetlerini görmek için, onları gözetlemesini, akıbetleri nasıl olacakmış, ayan beyan kendileri de görsünler diye onları bırakmasını emretmektedir.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN