BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah c.c a mahsustur. Ona hamd eder ve Ona övgülerimizi arz ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden yalnızca Ona sığınırız. Onun hidayet ettiğini kimse saptıramaz,saptırdığını ise kimse hidayete kavuşturamaz. Salat ve Selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen ,yegane örnek ve önderimiz Hz. muhammed sav e aline ashabına ve onları takip edenlerin üzerine olsun inşallah.
Dünyaya bir sebep ve gaye uğrunda gönderilen insan oğlu bunu vahye sorup öğrenmediği müddetçe dünyada amaçsız ve gayesiz olduğunu zannederek yaşar. Bu yaşamı boyunca kendisine mutlaka bir yol haritası uğrunda ömrünü heba edeceği bir uğraş belirler. ve bu belirlediği yolda didinir durur ve kendisini bunun için yorar. kimilerine göre dünya, Hayatta kalma mücadelesidir, kimilerine göre karın doyurma kavgası,kimisi için mal ve evlat yığma yarışı kimine görede makam ve şöhret budalalığıdır. oysa bir mümin içinse hayat sadece ahirete hazırlık, Rabbine verdiği sözde sebat ve yüklendiği emanete riayet edip ebedi yurda hazırlık evresidir. Ancak her ne için yaşarsa yaşasın insan şunu çok iyi bilmektedir ki yaşadığı şu hayat sadece sınırlı bir süredir.
Cehennemlikler derler ki; “Orada ya bir gün, ya da bir günden daha az yaşadık, saymış olanlara sor. “
Allah, onlara der ki; “Orada az bir süre kaldınız. Keşki bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız. “( Müminun 113-114)
insan bir günden daha az yaşadığını iddia edeceği şu hayatta mutlaka bir şeyler için çaba harcar , yorulur ve ahiretteki akıbeti ise dünyadaki yorgunluğunun sebebine göre belirlenir.
“Biz insanı birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık.” (Beled 4)
insanın dünyadaki mücadele ve yorgunluğu ana rahmine düşmesiyle başlar..
Bu ayeti kerimenin tefsirinde Şehid Seyyid Kutub (ra) şu çok anlamlı açıklamalarda bulunmuştur:
Ana rahmine düşen ilk hücre, orada bomboş, hareketsiz olarak durmaz. Aksine hemen -Rabbinin izni ile orada yaşayıp beslenmek için kendine uygun ortamı hazırlamak uğruna çalışıp çabalamaya, uğraş vermeye başlar. O karanlık dünyadan çıkış kapısına ulaşıncaya kadar bitip tükenmeyen bir uğraştır bu. Ardından annenin çektiği doğum sancısının yanında, yavrunun bizzat kendisinin de aynı sancıdan neler çektiğini Allah bilir. Ana rahmindeki bu çocuk dünya ışığını görür görmez öyle bir basınç ve itilme ile karşılaşır ki Rahim denilen o küçücük alemin kapısından çıkarken neredeyse boğulacak gibi olur.
İşte bu andan itibaren en yorucu çaba ve en acı çile başlar. Çünkü ana rahmindeki bu çocuk şimdi hiç alışık olmadığı havayı teneffüs etmeye başlar. ilk kez ağzını ve ciğerlerini açar. Çığlıklar içinde nefes Alıp vermeye başlar. Bu çığlıklar sanki dünya hayatının başlangıcının çilelerinin işaretlerini verir gibidir! Sindirim sistemi ve kan dolaşımı daha önce alışılmayan bir biçimde çalışmaya başlar. Barsakları bu yeni reaksiyona alışıncaya dek gıda artıklarını dışarı çıkarmak için neler çeker! Bundan sonra attığı her adım çile, yaptığı her hareket yorgunluk üstüne yorgunluk, bitkinlik üstüne bitkinliktir. Emeklemek isteyen, yürümeye çalışan bir çocuğu izleyen onun bu basit hareketleri yapmak için ne çileler çektiğini kendi gözleri ile görür.
Dişleri çıkarken çile, ayakta dengede durmak ayrı bir zahmettir. Düşmeden adım atması meşakkat, öğrenmesi yorgunluk, düşünmeyi öğrenmesi ayrı bir çiledir. Yani her yeni tecrübesi emeklemek ve yürümek gibi ayrı bir çiledir.
Daha sonra yollar ayrılır, zahmetler çeşitlenir. Kimi kas gücü ile yorulur. Kimi zihin gücü ile didinir durur. Kimi ruhu ile çaba harcar, kimi bir lokma ekmek ve bir hırka giymek için ter döker. Kimi binini ikibin, yapmak onbin’ini yüzbine çıkarmak için didinir durur. Kimi makam ve mertebe için kendisini parçalar. Kimi de Allah yolunda yorulur. Kimi de şehvet ve arzu peşinde koşar. Kimi inanç sistemi ve islam davası için ter döker. Kimilerin yorgunluğunun sonu cehennemdir. Kimilerinin ki ise cennettir. Kısacası herkes yükünü omuzuna almış taşımaktadır. Herkes Rabbine giden yolda basamak basamak çilelere göğüs gererek yükselmektedir ve en sonunda da Rabbine kavuşacaktır herkes. Orada en büyük acı günahkârların, en muazzam rahatlık da mü’minlerin olacaktır.
Doğrusunu söylemek gerekirse, dünya hayatının yapısı yorgunluktur. Şekli ve nedenleri değişebilir ama son tahlilde hepsi de yorgunluktur. Zararlıların en zararlısı dünyanın yığın yığın çilelerine katlanan, sonunda ise çektiği çilelere karşılık öbür dünyada en yorucu ve en acı felaketlerle karşılaşan kimsedir. Bahtlıların en bahtlısı ise Rabbine giden yolda zâhmetlere ve çilelere göğüs gerip yorulan, sonunda ise, kendisinden öbür dünyanın meşakkatlerini Alıp götürecek iyi amellerle Rabbine kavuşan ve yüce Allah’ın gölgesi altında kendisine en büyük rahatı sağlayacak, salih amellerle O’na ulaşan mü’mindir.
Üstelik bizzat dünyada çeşitli yorgunluk ve zahmetlere birtakım mükafatlar verilmektedir. Kuşkusuz değerli bir iş için çaba harcayan değersiz bir iş için yorulan kimse ile bir değildi. Bunların ikisi, zihin rahatlığı açısından, bağışlamak için gönül hoşnutluğu duymak bakımından ve fedakarlıktan rahatlık duymak yönünden bir değillerdir. Toprağa bağımlılık yükünden arınmış olan, ya da bu yüklerden kurtulmak için bağımsız olmak üzere çalışıp çabalayan kimse ile, çamura dalmak ve haşere ve kurtlar gibi yeryüzüne yapışmak için didinen kimseler elbette bir değildir. Bir dava uğruna ölenle, şehvet uğrunda ölen tabii ki bir değildir. Birinin karşılaştığı zorluğu ve yorgunluğu algılaması ile öbürünün algılaması ve değerlendirmesi asla aynı değildir.
Rabbim şu kısacık ömrümüzde dini için yorulmayı Ahirette ise ebedi istirahatin lezzetine kavuşmayı bizlere nasip eylesin. AMİN. VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN.