sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEVEN VE SEVİLENLERDEN OLABİLMEK -3

26.09.2020
698
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Rabbi İlahı Allah azze ve celle’ye, Salat ve Selam Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Aline ve Ashabına ve tüm tabi olanların üzerine olsun inşaAllah.

 

Kaldığımız yerden devam edelim inşaAllah.

Sevgi muhabbetullah kalpte gizli bulunan bir duygu olduğu için herkesin Allah’ı (c.c.) sevdiğini iddia etmesi daha kolaydır. Bugün kime sorarsak soralım herkesin mutlaka Allah Celle Celaluhu’yu sevdiğini dili ile söylediğini görüyoruz ve istiyoruz bu tür konularda iddia etmek oldukça kolaydır. Fakat Hakikati ortaya koymak zordur. İnsanın, şeytanın Hakikati bulandırma sınav ve nefsin aldatmalarına kanmaması gerekir. Allah Celle Celaluhu şöyle buyuruyor;

““Yahudiler ve hristiyanlar biz Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz” dediler. De ki; “Öyleyse günahlarınızdan dolayı size ne için azap ediliyor? Doğrusu sizde O’nun yarattığı insanlardansınız.” (Maide 18)

İnsan nefsi Allah’ı sevdiğini iddia ederse ondan bir takım deliller ve işaretler istemesine gerek yoktur. Çünkü sevgi güzel bir ağaç gibidir, aslı sabit, dalları gökyüzüne yükselmiştir. Bu sevginin semereleri kalpte ve organların hareketlerinde ortaya çıkar. Nitekim meyveler ağaçlara, dumanda yanan bir ateşe işaret eder. Bu alametlerden bazıları şunlardır;

Kulun Allah sevdiğine işaret eden alametlerin birincisi;

Allah Celle celaluhu ile buluşmayı arzulamak. Zira kalp birini seviyorsa onunla bir araya gelmeyi ve onu müşahede etmeyi de arzuluyor demektir. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Buhari’de geçen bir hadiste şöyle buyuruyor;

“Kim Allah’la buluşmayı temenni ederse, Allah da onunla buluşmayı temenni eder, kimde Allah’la buluşmayı hoş görmezse, Allah da onunla buluşmayı hoş görmez.” (Buhari Rikak, 41 – Müslim, Zikr 14)

 

Sevgisinde Sadık olan bir kişi daima sevdiğini ve onunla buluşma anını düşünür. Sevgilisi ile bir araya geleceği anı hiç unutmaz. Peki bu buluşma anı nedir? Üç buluşma anı vardır. Birincisi ölümdür. İkincisi Kıyamet saatindeki buluşmadır. Üçüncüsü de kişinin cennette sokulması ve orada Rabb’ini görmesidir. O halde ölüm ilk buluşma anıdır. Bu şu demek değildir, kul acil olarak ölümü istemeli Allah’ı (c.c.) temenni etmeli ve O’nu kendisi istemelidir. Çünkü kasıt bu değildir fakat ölüm Salih o, kula geldiğinde kul ölümün gelişinden hoşnut olur. Çünkü ölüm onu Allah’la buluşmaya kendisi için hazırladığı sevap ve nimetlere kavuşturmaya sevk edecek ve böylece Rabbinin rızasına yakın olacaktır.

 “Takva sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır. Güçlü ve Yüce Allah’ın huzurunda halk meclisindedirler.” (Kamer 54-55)

O’na  ulaşmayı öldükten sonra Allah Celle Celaluhu’nun bahşettiği nimet ve lütufları isteyecektir. Cennette elde edeceği en büyük mükafat da Nur üstüne nurdur Allah Teala kendisini seven ve O’na itaat de bulunan kulları ile buluşmak için bir vakit belirlediği o vakitte ölümüdür.

“Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O her şeyi işiten ve bilendir.” (Ankebut 5 ayet)

İkinci Alamet ise;

Kulun Allah Celle Celaluhu ile Halvet etme Kur’an okuma ve O’na yakarışta bulunma hususunda istekli olmasıdır. Kişi Teheccüde devam eder. Tüm engellerin ortadan kalkması sebebiyle vaktin duruluğunu fırsat bilir. Nimet elde etmenin en alt derecesi sevgi ile yakarışta bulunmaktır. Uyku ve boş sözlerle iştigal etmesi kendisine gece yakarışından daha lezzetli gelen bir kimsenin bu sevgisinin gerçek olması mümkün müdür?!

Seven kişi sevdiğine Hizmet etmekten ve ona itaat etmekten zevk duyar. Sevgi ne kadar güçlü olursa itaatin lezzeti ve kulun Rabbine yönelik hizmeti daha da güçlü ve mükemmel hale gelir Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;

“Bana dünyadan güzel bir koku ve kadınlar sevdirildi. Namaz gözümün aydınlığı kılındı” (Nesai)

 

 İbni Kayyım (Rh.A.) şöyle diyor; 

“Göz aydınlığı olmak sevginin de üstündedir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem kendisine sevdirilen kadın en güzel kokuyu ikinci plana atarak namazı göz aydınlığı kılmıştır. Zira namaz kendisini elde ettiği takdirde kalbin mutmain olduğu bir ibadettir. Namaz insanın sevinç kaynağıdır. Allah ile irtibat halinde olmak önünde hazır bulunmak ona yakarışta bulunmak ve ona yaklaşmak anlamına gelmektedir. Namaz nasıl olur da göz aydınlığı olmaz seven Kimsenin gözü onsuz nasıl aydınlık olabilir? Dünyada kimin gözü namazla aydınlık hale gelir? Ayrıca dünyada da onun gözü aydınlık hale gelir. Allah Celle Celaluhu İle gözü aydınlanan bir kimse herkesin önünde göz aydınlığı haline gelecektir. Gözü Allah Celle Celaluhu ile aydınlık hale gelmeyen bir kimse dünyada dünyaya karşı muhtaç şekilde nefsi paramparça olacaktır. Sevenin göz aydınlığı lezzeti ve nimeti geldiğin sevdiğine itaat etmekle mümkün olur. Kerhen de olsa kendisine itaat edenin durumu ise böyledir. Mücadeleyi kendisine bir yük kabul eden cezalandırma korkusu olmasa da itaati benim sevmeyecek olan kimse kerhen sevdiği varlığın itaatini üstlenir. Ancak sevdiğini itaat etmeyi güç, nimet, lezzet ve sevinç kabul eden kimsenin durumu böyle değildir. Zira onu itaate ve ibadete sevkeden şey cezalandırma korkusu ile amel etmek değildir. Onu itaate ve ibadete sevk eden şey itaatle Allah Celle Celaluhu’ya yönelmesi, O’nu sevmesi ve O’nu tercih etmesidir. Tıpkı suyu mecrasında akması gibi bu hal kendiliğinden kolayca meydana gelir. İşte bu sevgisinde samimi olanların halidir. Onların ibadetleri isteyerek severek ve razı olarak gerçekleşir. İbadetleri onların göz aydınlığı kalplerinin sevinci ve ruhlarının lezzetidir.”

 

O halde seni sevdiği için senin adına çalışan kimse ile İstemeyerek de olsa senin için çalışan kimse arasında fark yoktur. Kul Rabbini severse gönül huzuruyla itaat ederek O’na bağlanarak ve lezzet duyarak O’nun için amel eder.

Bu sözler ile insanın sabah namazını kılmak için çektiği sıkıntılar nasıl bağdaştıran biliriz? Çünkü sabah namazı, insanın nefsine oldukça ağır gelen sıkıntıları içermektedir. İnsan kendi nefsini itaatlere katlanmak zorunda bırakır bu durum sıkıntılara katlanan insanın Allah’a sevmediğine mi işaret ediyor.

El cevap; Kulun yaptığı amellerle, tıpkı eğimli arazide suyun aktığı gibi Rabbine doğru yönelmesi ve bu merhale bu ulaşması ilk planda gerçekleşecek bir şey değildir. Kul, bu merhaleye iyi amel ve ibadetin ilk aşamalarında ulaşmaz bu merhale birtakım alıştırmalar ve sıkıntılardan, meşakkat ve gayretten sonra ulaşabilir. Bundan dolayı itaatten lezzet duymak ve nimet elde etmek ve ilk olarak zorluklara karşı sabır yorgunluktan sonra hasıl olur. Eğer kul sabreden ve sabrın da sadık davranırsa lezzet merhalesine ulaşır bu merhaleden sonra ibadet suyun eğimli arazide attığı gibi kişiyi, Allah Celle Celaluhu’ye götürür. Bundan dolayı seleften biri şöyle demiştir;

“Gece namazına devam etme konusunda nefsimle 20 sene mücadele ettim. Ömrümün geri kalan yıllarında bunun lezzetine vardım” (Hilyetul Evliya) 

Bu gerçeğin farkına varan bir kimse başlangıç ve sonunun nasıl olacağını, bu yolda nelerle karşılaşacağını ve Allah Celle Celaluhu’nun sevgisine götüren yolları öğrenmiş olur. Böylece kendini bu meseleyi oldukça ciddi bir şekilde hazırlar.

Mü’min bu aşamayı o aşamaya ulaşmak için gevşeklik, bocalama ve afetlere maruz kalmaya devam eder. O halde, meşakkat merhalesi itaatten lezzet alma merhalesine ulaşıncaya kadar zorluklar depresyonlar, gevşeklik, bocalamalar ve afetler ile doludur. Mü’min bazen kulluğundan lezzet duyabilir ve bazen de kulluk ona meşakkatli gelebilir. İbadetten haz duyması için nefsi değişik ve durumlarda yol alabilir. O halde Allah Celle Celaluhu için amel etmek ve ona kulluk etmek birbirinden farklı mertebe ve derecelerden ibarettir. Bu tedricliği iyi anlayan bir kimse en üst mertebeye nasıl ulaşacağını çok iyi bilir, ancak bu konuda bir hiçbir malumatı olmayan bir kimsenin yaptığı bütün ibadetler taklitten ibaret ve insanlarla birlikte oruç tutar, haccını ifa eder, mescitlere gider ancak bu işin başlangıç ve sonu ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığı gibi sonrasında her türlü meşakkatin kolaylaştırdığı zorluğun basit hale geldiği büyük merhaleye nasıl ulaşacağını bilemez. İşte o zaman bu seyrinde nimet elde eder ve gayretinden lezzet duyar. İbadeti kesintiye uğrayınca da elem duyar seyrine ara vermenin veya duraklamanın onun için en büyük kayıp olduğunu görür. İnsan bu ruh haline kendisini amele yönelten sevgi ile ulaşabilir. Bundan dolayı bazı abidler hastalanınca bu durumdan oldukça rahatsızlık ve elem duyarlar. Hastalığın eleminden dolayı değil alışkın oldukları ibadet kesintiye uğradığı için elem duyarlar. Amelini kesintiye uğratan ameller O’nun hiç hoşnut olmadığı şeylerdendir. Bundan dolayı Allah Teala, karşılık olarak onu mükafatlandırır;

“Kul hastalanır veya sefere çıkarsa sağlıklı ve mukim olduğu zamanlarda yaptığı amellerle mükafatlandırır.” (Buhari/Cihad)

SEVGİSİNİ ALAMETİ, sevgiliye yapılan münacatın, ünsiyetin, halvet ile nimet bulmanın ve halvetten engelleyecek olan şeylerden uzaklaşmanın kemalidir.

 

  1. Kulun Rabb’inin sevdiğine işaret eden alametlerden biri de insanın zorluklara sabretmesidir. Sabır sevgi yolunda sevenleri tatmin eden en açık mertebelerdendir. Çünkü sevenler için sabır mertebesine erişmek en çok ihtiyaç hissettikleri şeylerdendir. Bu merhale sevginin kemaline muhalif olmasına rağmen nasıl olur da sevenin zararı olarak ihtiyaç hissettiği bir merhale olabilir? “Çünkü insan nefsi ile mücadele ettiği ölçüde amacına ulaşabilir.” diye bir soru sorulsa şöyle cevap verilir; “İşte konunun özü burasıdır, sabrın asıl maksadı ve faydası sevgi yolunda en açık mertebeler den olmasıdır. Ayrıca sabır sevgi ile yakından ilgilidir. Sabır seviyesinde sevginin doğru olanı yanlış olanından, sadık olanı yalancı olandan ayırt edilir. Bundan dolayı Bazı insanların sevgileri yalandır. Çünkü hepsi zorluklarla imtihan edilmeden önce Allah Celle Celaluhu sevdiklerini iddia etmişlerdir. Fakat belaya uğrayınca gerçek sevgiden ayrılmışlardır. Ancak sabredenler bu sevgiye sadık kalmışlardır. Meşakkatlere sabırla katlanmasalardı davetlerinin sıhhati sabit olmazdı. Açıkça ortaya çıkmıştır ki insanlardan Allah Celle Celaluhu’yu en çok sevenler en çok sabredenlerdir. Allah azze ve celle Kulu ve Peygamberi Hz Eyüp (as)’ı İmtihana tabii tutunca onun dili ile bizlere gerçek dostlarını şöyle bildiriyor;

“Gerçekten biz Eyüb’ü sabırlı (bir kul) bulmuştuk.” (Sad Suresi 44. ayet)

İşte sabır ile sevgi arasındaki ilişki budur. Allahü Teala kulları arasında en çok sevdiği insanlara, hükmüne karşı sabır göstermelerini emretmiştir. Sabrın ancak Allah’ın (c.c.) yardımı ile gerçekleşebileceğini ve sadece sabırla imtihanda başarılı olunabileceğini bizlere haber veriyor.

“Sabret senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma.” (Nahl suresi 127)

  1. Sevilebilecek olan hiçbir şeyi ona tercih etmemesi, Allah’a ve Resulüne onlar dışındaki her şeyden daha çok sevmelidir.

 Hz. Ömer(R.A.); “Ey Allah’ın Resulü(sav), sen benim için nefsim dışındaki her şeyden daha sevimlisin” dedi. Allah Resulü (sav); “beni kendi nefsinden bile daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.” Buyurdu. bunun üzerine Ömer Radıyallahu Anh; “Sen benim için nefsinden bile daha çok sevimlisin deyince” Allah Resulü (sav); “İşte şimdi oldu.” Dedi.” (Buhari – eyman – 3)

 

O halde Allah sevgisine dair işaretlerden biride insanın çocuğunu, babasını, diğer insanları ve hiçbir şehevi arzu, yani hiçbir şeyi Allah(c.c.) sevgisinin üstünde tutmamasıdır. Kısacası sevgiye dair alametlerden bir kişinin sevdiği şeyi Allah’a (c.c.) tercih etmesi ve her şeyden çok Allah’ı (c.c.) sevmesi ile mümkün olan herhangi bir şeyi Allah’tan (c.c.) üstün tutan bir kimsenin kalbi hastadır. Kul kendisinin sevdiği şeyleri Allah Celle Celaluhu’nun sevdiği şeylere tercih ederse o zaman heva ve hevese yönelten sebeplere direnmiş, tembellikten yüz çevirmiş, itaate devam etmiş, nafilelerle Allah’a (c.c.) yaklaşmış ve itaatini açıkça ortaya koymuş demektir.

Allah (c.c.) sevgisinin alametlerinden bir diğeri de; Allah (c.c.) kelamını sevmektir. Hepimizin malumudur ki birbirini seven insan onun sözlerini de sever. Kendine Hayat modeli edinir. Tabii ki ilk evvela anlamak için mücadele eder, akabinde öğrendikleri doğrultusunda amel eder, tabii ki bunlarla sınırlı değildir. Çok geniş bir konu olduğundan bu kadarla iktifa etmek durumundayım. Allah Celle Celaluhu yazılanları anlamayı ve yaşamayı ve muhasebe eden kullarından olabilmeyi kalbi ve hayatını yaratılışına uygun mecralarda en Yüce merhaleye ulaşabilmek için kendine hedef çizenlerden olabilmeyi nasip eylesin. Bizlerin sevgisi bizi nereye kadar götürür bir düşünelim inşaAllah.

Velhamdulillahi Rabbil Alemin

 

Selam ve dua ile

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.