sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA EN’ÂM SURESİ 82. VE 83. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA EN’ÂM SURESİ 82. VE 83. AYETLER
18.06.2020
654
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

82- İman edenler ve bu imanlarına zulüm karıştırmayanlar var ya, güven işte onlar içindir, doğru yolda olanlar onlardır.

83- Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu kavmine karşı İbrahim’e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibi ve her şeyi bilendir.

İnananlar ve kendilerini bütünüyle Allah’a adayanlar, gerek kulluk, gerek boyun eğme ve gerekse yöneliş noktasında bu inançlarına şirki bulaştırmayanlar… İşte güvencede olma bunların hakkıdır, doğru yolda olanlar da bunlardır.

Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu kavmine karşı İbrahim’e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz.

Kuşkusuz bu, kendisiyle tartışmak ve kavminin ileri sürdüğü kanıtı çürütmek için, yüce Allah’ın İbrahim’e (selâm üzerine olsun) ilham ettiği bir kanıttır. Şu sahte tanrılarının, ona bir kötülük dokundurabileceğine ilişkin düşüncelerinin basitliği de ortaya çıkmış oluyor. Ayrıca, yüce Allah’ın varlığını ve evren üzerindeki güç ve otorite sahibi oluşunu tartışma konusu yapmadıkları, sadece bu tanrıları O’na ortak koştukları gayet açıktır. İbrahim (selâm üzerine olsun) O’na ortak koşanınsa, korkmayı daha çok hak ettiğini belirterek, onları karşıladığı zaman… Yüce Allah’ın kendisine verdiği, ilham ettiği bu kanıtla onları karşılayınca, ulusunun ileri sürdüğü kanıt çürüyüp kendi kanıtı geçerli oluyor. Böylece İbrahim (selâm üzerine olsun) inanç, kanıt ve konum bakımından kendi kavmine karşı üstünlük sağlamış oluyor.. İşte yüce Allah dilediği kimsenin derecesini böyle yükseltir. Bu konuda hikmeti ve bilgisi uyarınca tasarrufta bulunur.

Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibidir ve her şeyi bilendir.

Bu bölümü bitirmeden önce, Peygamberimizin arkadaşlarının yaşadığı dönemin esintilerinden birini duymak istiyoruz. O dönemde Kur’an onlara, yeni yeni iniyordu, ruhları onu yavaş yavaş sindiriyordu. Onunla yaşıyor ve onun için yaşıyorlardı. Olağanüstü bir ciddiyet, dikkat ve sorumluluk duygusuyla ona yaklaşmış, işaretleri, ilhamları ve gerekleriyle içiçe yaşamışlardı. Bu durum karşısında ürpermekten kendimizi alamıyoruz, dehşetten dona kalıyoruz. Bu eşsiz insan topluluğunun durumunu ve çeyrek yüzyıl gibi kısa bir zamanda yüce Allah’ın bu toplulukla ne tür olağanüstülükler meydana getirdiğini kavrıyoruz.

İbn-i Cerir, Abdullah b. İdris’e dayandırarak şöyle rivayet eder: “İman edenler ve imanlarına bir zulüm karıştırmayanlar…” ayeti nazil olunca, bu durum Peygamberin arkadaşlarına ağır geldi. `Hangimiz kendisine haksızlık etmez ki’ dediler. Bunun üzerine Allah’ın elçisi, `Durum sizin sandığınız gibi değildir. Lokman’ın oğluna söyledikleri kastedilmektedir burada’ buyurdu. “Allah’a ortak koşma, çünkü şirk büyük bir zulümdür.” (Lokman Suresi: 13)

Yine İbn-i Cerir, İbn-i Müseyyeb’den şöyle rivayet eder: Ömer b. Hattab (Allah ondan razı olsun) “İman edenler ve imanlarına bir zulüm karıştırmayanlar…” ayetini okuduğunda büyük bir korkuya kapıldı. Ardından Ubey b. Ka’b’a gidip, ey Eba Munzir, Allah’ın kitabından bir ayet okudum ki, buna göre kurtuluş imkânsızdır. Ubey b. Ka’b:

-Hangi ayettir bu? diye sordu. Bunun üzerine Ömer (Allah ondan razı olsun) ayeti okudu ve hangimiz kendisine zulüm etmez diye ekledi. Ubey b. Ka’b, `Allah seni affetsin, yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu işitmedin mi: “Şirk büyük bir zulümdür.” İmanlarına şirk karıştırmayanlar” demek isteniyor’ dedi.

Yine İbn-i Cerir, Ebul Eş’ar’dan, o da babasından şöyle rivayet eder: Zeyd b. Sevhan Selman’a sordu: `Ey Ebu Abdullah, Allah’ın kitabından bir ayet beni çok etkiledi’: “iman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar…” Bunun üzerine Selman (Allah ondan razı olsun) `Burada kastedilen Allah’a ortak koşmaktır’ dedi. Zeyd, `Bunu senden duymamış olsaydım hiçbir zaman sevinmeyecektim. Sanki sahip olduğum her şeyi kaybedip yeniden bulmuş gibi oldum’ dedi.

Şu üç rivayet bu seçkin topluluğun Kur’an’ı nasıl algıladıklarını, ruhlarının üzerïnde ne kadar ciddi bir etki bıraktığını göstermektedir. Bunun doğrudan doğruya uygulamaya dönük emirler ve uyulması gereken prensipler olduğunu ve uyulması zorunlu olan hükümler olduğunu bildikleri zaman, nasıl karşıladıklarını göstermektedir. Aynı zamanda sınırlı güçleri ile yerine getirilmesi istenen yükümlülükler arasında büyük bir fark olduğunu sandıkları zaman, nasıl da dehşete kapıldıklarını gözler önüne sermektedir. Yaptıkları ile yükümlülük arasında büyük bir fark olduğu halde, işledikleri her türlü kusurdan ötürü hesaba çekilecekleri düşüncesinin, Allah ve peygamberinden hafifletici bir açıklama gelene kadar nasıl bir panik meydana getirdiğini de göstermektedir.

Bu, aynı zamanda göz kamaştırıcı ve olağanüstü bir sahnedir. Allah’ın kaderine perde olan bir aracı olmuş, O’nun iradesini pratik hayatta uygulayan ve O’nun dininin taşıyıcısı gönüllerin sahnesi…

TEVHİD KERVANI

Bundan sonra ayetlerin akışı, peygamberlerden Nuh, İbrahim ve son Peygamberin (Allah’ın salât ve selâmı üzerlerine olsun) oluşturduğu şerefli topluluğun öncülük ettiği ulu iman kafilesini sunmaya başlıyor. Ayetlerin akışı, birbirine bağlı olarak yol alan bu kafileyi -özellikle İbrahim ve onun soyundan peygamberleri- sunarken, değişik yerlerde göz önünde bulundurduğu tarihsel sıralamayı burada dikkate almıyor. Çünkü güdülen amaç, bir bütün olarak bizzat kafilenin kendisidir, yoksa tarihsel kronoloji değildir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.