sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 13. VE 14. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 13. VE 14. AYETLER
12.03.2021
729
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

13- Yoksa onlar “Muhammed, bu Kur’an’ı kendi uydurdu”mu diyorlar. Onlara de ki, “Öyleyse Kur’an’ın surelerine benzeyen on sure de siz uydurun bakalım. Eğer söylediğiniz doğru ise, bu konuda Allah dışında yardıma çağırabileceklerinizi de yardıma çağırın. “

14- Eğer bu çağrına karşılık vermezlerse anlayınız ki, bu Kur’an Allah’ın bilgisi altında indirilmiştir ve O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl, artık müslüman oldunuz mu?

Bu iddiayı ileri sürenlere daha önce Yunus suresinde Kur’an’ın surelerinden biri gibi bir sure uydursunlar diye meydan okunmuştu.

Şimdi aynı iddiayı ileri sürenlere on sure uydursunlar diye meydan okunu yor. Bunun anlamı nedir?

Klâsik tefsir bilginlerine göre bu konuya ilişkin meydan okuma çoktan aza doğru giden bir sıra izliyor. Yani önce müşriklerden Kur’an’ın tümü büyüklüğünde bir kitap, arkasından onun on sure büyüklüğünde bir bölüm ve son olarak bir tek suresi büyüklüğünde bir bölüm uydurmaları istenmiştir. Ama bu sıralama hiçbir kanıta dayanmıyor. Tersine gördüğümüz şudur ki, sıralamadaki yeri daha önce gelen Yunus suresinde meydan okuma çağrısı bir tek sure ile sınırlandırıldığı halde, Yunus suresinden sonra gelen Hud suresindeki meydan okuma on sureye çıkarılıyor.

Gerçi ayetlerin iniş sırası ile surelerin Kur’an’daki diziliş sıraları her zaman birbiri ile çakışmaz, böyle bir gereklilik yoktur. Nitekim yeni bir ayet inince bu bazen eskiden inen bir sureye, bazen de sonra inen bir sureye ekleniyordu. Fakat böyle bir uygulamanın olup olmadığının somut biçimde kanıtlanması gerekir. Oysa iniş sebeplerine ilişkin bilgi veren kaynaklarda Yunus suresindeki meydan okuma ayetinin Hud suresindeki benzer ayetten daha sonra indiğini gösteren bir kanıta rastlanmamıştır. Böyle durumlarda hiçbir delile dayanmaksızın zorlamalı ve yakıştırmaca bir sıralama yapmak da caiz değildir.

Reşid Rıza, “Menar” adlı tefsir kitabında bu ayette geçen “on” rakamın bir sebebe bağlamaya çalıştı. Bu uğurda kendini bir hayli yordu, yaptığı açıklamada şöyle diyor; “Bu ayetteki meydan okuma çağrısı peygamber hikâyelerine ilişkindir. Araştırırsak görürüz ki, Hud suresinden önce inen ve içinde uzun peygamber hikâyesi anlatılan surelerin sayısı ondur. Bu yüzden karşı tarafa on surelik bir bölüm için meydan okunmuştur. Çünkü içinde peygamber hikâyesi anlatılan bir sure uydurmaları yolunda kendilerine meydan okumaktansa, bu türden on sure uydurmaları yolundaki meydan okuma müşrikleri daha çok zor durumda bırakır. Çünkü anlatılan hikâyeler farklı ve üslupları değişik olduğu gibi meydan okunan taraf, içinde hikâye anlatılan sureye benzer on tane sure uydurmak zorundadır. Eğer Kur’an ile boy ölçüşmek istiyorsa, ancak o zaman boy ölçüşmüş olur…”

Gerçi doğrusunu Allah bilir ama, bizim görüşümüze göre mesele son derece basittir, bu tür karmaşık ve zorlamalı yorumlara başvurmak gereksizdir. Şöyle ki, bu konudaki meydan okumalar, iddiayı ortaya atanların durumunu ve söylenen sözü çevreleyen şartları gözetiyordu. Çünkü Kur’an, pratik ve belirli durumlara karşılık verir, pratik ve belirli şartlara cevap getirir. Bunun sonucu olarak bir keresinde “Bu Kur’an’ın bir benzerini uydurunuz”, başka bir keresinde “Bu Kur’an’ın bir tek suresinin benzerini ortaya getiriniz”, bir başka kez de “Bu Kur’an’ın on suresinin benzerini ortaya getiriniz” diyor. Bu meydan okumalar arasında herhangi bir kronolojik sıralama yoktur. Çünkü amaç bu Kur’an’ın herhangi bir bölümünün uydurulması yolunda girişilen meydan okumanın kendisidir. Yoksa sözkonusu olan Kur’an’ın tümü olmuş, bir bölümü olmuş ya da bir suresi olmuş, farketmez. Meydan okuma, bu Kur’an’ın türüne ilişkindir, yoksa miktarına değil. Karşı tarafın bu konudaki yetersizliği de Kur’an’ın uydurulacak bölümünün miktarı ile değil, ifadesinin türü ile ilgilidir. Böyle olunca Kur’an’ın tümü ile bir bölümü, ya da bir tek suresi arasında fark yoktur. Ayrıca meydan okunurken herhangi bir sıralama gözetilmesi de gerekmez. Önemli olan Kur’an’ın uydurma olduğunu iddia edenlerin içinde bulundukları durumun ne demeyi gerektirdiği ve o durumda Kur’an hakkında ne tür bir iddia ileri sürdükleridir. Meydan okunurken bir surenin mi, on surenin mi, yoksa Kur’an’ın tümünün mü sözkonusu edileceği bunlara bağlıdır. Biz bugün sözkonusu şartların ne olduğunu bilemeyiz. Çünkü Kur’an bize bu konuda ayrıntılı bilgi vermemiştir. Ayeti okumaya devam edelim:

“Eğer söylediğiniz doğru ise,.bu konuda Allah dışında yardıma çağırabileceklerinizi de yardıma çağırınız.”

Eğer bu Kur’an’ın Allâh sözü olmadığı, O’nun dışında bir başkası tarafından uydurulduğu biçimindeki iddianızda haklı iseniz, yüce Allah’a koştuğunuz ortakları, edebiyatçılarınızı, söz ustalarınızı, şairlerinizi, cinlerinizi ve insanlarınızı yardıma çağırınız da bu Kur’an’ın on suresine benzer bir yazı dizisi de siz uydurunuz bakalım! Şimdi de bir sonraki ayetin cümlelerini inceliyoruz:

“Eğer onlar bu çağrınıza karşılık vermezlerse…”

Yani Kur’an’ın on suresine benzer bir başka on sure uydurmayı başaramazlarsa. Böylece bu imkânsız işte size yardım edemeyecekleri, bu konuda ellerinden hiçbir şey gelmediği ortaya çıkarsa. Sizin de bu işte başarısız olduğunuz bellidir. Çünkü zaten başarısızlığınız ortaya çıkmasaydı, onları yardıma çağırmazdınız. Devam ediyoruz:

“Anlayınız ki, bu Kur’an, Allah’ın bilgisi altında indirilmişti.”

Onu indirmeye gücü yeten, sadece O’dur. Sadece Allah’ın bilgisi, onu size indiği şekli ile indirmeyi gerçekleştirebilir. Evrensel yasalara, insanın değişik durumlarına, geçmişlerine, şimdiki zamanlarına, geleceklerine, şahıslarının ve yaşama tarzlarının yararına ilişkin kapsamlı bilgi birikimi içeren bu Kur’an, ancak Allah katından indirilmiş olabilir. Devam ediyoruz:

“O’ndan başka ilah yoktur.”

Bu ilke, yüce Allah’ın indirdiklerine benzer bir başka on sure uydurma konusundaki çağrınıza cevap veremeyen, sahte ilahlarınızın başarısızlıklarının doğal bir sonucudur. Öyleyse tüm evrenin mutlaka bir tek ilahı vardır ve bu Kur’an’ı indirmeye sadece O’nun gücü yeterlidir.

Onaylanması, kabul edilmesi kaçınılmaz olan bu açıklamayı bir soru izliyor. Öyle bir soru ki, gerçek karşısında burun kıvırarak kaçanlardan, keçi inatlılardan başka herkes ona aynı cevabı verebilir, başka hiç kimse ona değişik cevap vermeye kalkışmaz. Okuyalım:

“Nasıl, artık müslüman oldunuz mu?”

Yani size meydan okundu ve bu meydan okuma karşısında başarısız kaldınız, yenik düştünüz. Böyle bir sonuca teslim olmaktan başka türlü göğüsleyebilir misiniz?

Fakat onlar, bundan sonra da gerçek karşısında burun kıvırmaya, kaçamak aramaya devam ediyorlar!

Aslında gerçek apaçık ortada idi. Fakat onlar dünya hayatında yararlandıkları çıkarlarının ve saltanatlarının ellerinden kaçmasından korkuyorlardı. Bu endişe ile insanların özgürlüğe, onurluluğa, adalete, şerefliliğe, kısacası “lâilâhe illellah (Allah’dan başka ilah yoktur)” ilkesine çağıranların sesine kulak vermelerinden ödleri kopuyor, insanlar bu çağrıya olumsuz karşılık vermesinler diye vicdanlarını baskı altında tutuyor, onları kendilerine kul-köle ediyorlardı. Bundan dolayı, bundan sonraki ayetler onların tutumlarına uyan bir değerlendirme yapıyor, sonlarının nasıl olacağını canlı bir tablo halinde gözlerinin önüne seriyor.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.