SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 91. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
91- Bir de hem sizden ve hem de tuttukları gruptan yana güven içinde olmak isteyen başka birtakım kimselere rastlayacaksınız. Bunlar ne zaman fitneye, bozgunculuğa itilseler ona balıklama dalarlar. Eğer bunlar sizden uzak durmaz size barış teklifi getirerek savaştan el çekmezlerse onları yakalayınız ve nerede bulursanız öldürünüz. Onlara karşı size apaçık bir yetki verdik.
İbn-i Cerir Mücahit’ten şöyle nakleder: Bu ayet Mekkeli bir topluluk hakkında inmiştir. Resulullah’a (salât ve selâm üzerine olsun) gelip görünürde Müslüman olduklarını söylerlerdi. Sonra da Kureyşlilerin yanına dönüp tekrar putlara taparlardı. Bu şekilde hem burada hem de orada kendilerini güvenceye almak istiyorlardı. Şayet vazgeçip ıslah olmazlarsa öldürülmeleri emredildi. Bunun için yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Eğer bunlar sizden uzak durmaz size barış teklifi getirerek savaştan el çekmezlerse onları yakalayınız ve nerede bulursanız öldürünüz. Onlara karşı size apaçık bir yetki verdik.”
Böylece hoşgörü ve bağışlamanın yanında İslâm’ın kesinlik ve ciddiyetten oluşan bir diğer yönünü de görmüş oluyoruz. Tabii ki, bunun yeri ayrı diğerinin yeri ayrıdır. Bunu belirleyecek olan durumun özelliği ve realitesidir.
İslâm’ın bu iki özelliğini bu şekilde görmek, Müslümanın duygusunda olduğu kadar İslâm düzeninde de bir denge meydana getirmek için bir güvencedir. (Zaten İslâm düzeninin temel ve başlıca özelliği budur). Bazı katı kimseler çıkıp olayı sertlik, yiğitlik, şiddet ve heyecan olarak algılarsalar kuşkusuz bu İslâm değildir. Aynı şekilde, laubali, cılız ve İslâm için cihad etmekten kaçınan bazı kimseler çıkıp sanki İslâm töhmet kafesindeymiş onlar da tehlikeli ithamları bertaraf ediyorlarmış gibi tavır takınırlar. İşi; hoşgörü, barışı görmezlikten gelme, bağışlama ve salı İslâm yurdunu ve Müslüman toplumu savunmak olarak algılarlar. Davanın hiçbir engelle karşılaşmadan yeryüzünün her tarafına duyurulma özgürlüğünün ve yeryüzünün herhangi bir köşesinde İslâm inancını kabul etmek isteyen bir kişinin güvenliğinin sağlanması ve İslâm inancını benimseyen -benimsemeyen tüm insanların gölgesinde güvencede olduğu üstün düzenin ve kanunun egemen olması olarak düşünmemeleri de İslâm değildir.
Uluslararası ilişkilere ilişkin hükümlerin bir kısmı duyurulup açıklanmış oldu böylece.
ÖLDÜRME HUSUSU
Bunlar, Müslümanların diğer kamplarla ilişkilerinde söz konusu olan hükümlerdir. Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerine gelince; ülkeleri farklı da olsa -nitekim her zaman Müslümanların farklı ülkelerde yaşaması mümkündür- aralarında öldürme ve savaş söz konusu olamaz. Öldürme; ancak hadd veya kısas cezaları nedeniyle olabilir. Çünkü Müslümanla başka bir Müslüman arasındaki inanç bağına baskın çıkacak hiçbir neden olamaz. Bu yüzden, aralarında bu kadar sağlam bir bağ varken Müslümanın Müslümanı öldürmesi düşünülemez. Olsa olsa yanlışlıkla olabilir. Ancak yanlışlıkla adam öldürmek için birtakım kanunlar ve hükümler belirlenmiştir. Bilerek adam öldürmenin telafisi yoktur. Çünkü bu, hesapların ötesindedir. İslâm’ın sınırlarının dışında bir olaydır.