sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 20. VE 23. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 20. VE 23. AYETLER ARASI
08.02.2021
554
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

20- Bir de “Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!” diyorlar. De ki: “Gaybı bilmek ancak Allah’a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz.”

21- İnsanların başlarına gelen sıkıntılardan sonra kendilerine bir rahmet, bir rahatlık tattırdığımızda bakarsın ki, ayetlerimize karşı hemen tuzak kurarlar. Onlara de ki; “Allah sizden daha çabuk tuzak kurar, güvenlik elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar. “

22- Sizi karada yürüten ve denizde yüzdüren Allah’tır. Bir gemide olduğunuzu, hoş bir meltemin yolcuları götürdüğünü ve herkesin bunun hazzını yaşadığını düşününüz. Tam o sırada geminin bir kasırga ile karşılaştığını yolcuların her taraftan dalgalarla sarıldıklarını ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları zaman, sırf Allah’ın dinine inanan samimi bir bağlılıkla O’na şöyle yalvarırlar; “Eğer bizi bu tehlikeden kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız. “

23- Fakat Allah kendilerini bu zor durumdan kurtarır kurtarmaz hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara dalarlar. Ey insanlar, yapacağınız taşkınlıklar aslında kendi aleyhinizedir, bu yolla geçici dünyanın yararını elde edersiniz, ancak sonra bize dönersiniz, biz de yaptıklarınızı size bir bir haber veririz. “

İnsan gerçekten tuhaf bir yaratıktır. Ancak dara düşünce Allah’ı hatırlar. Ancak felâket anlarında fıtratına döner, fıtratının etrafını kuşatan pisliklerden ve sapıklıklardan silkinir. Güvene kavuştuğunda yapacağı şey; ya unutmak ya da isyan etmektir… İşte insanın karakteri budur. Ancak, doğru yola girenin fıtratı; her an temiz, canlı, müsbet ve sürekli olarak iman cilası ile pırıl pırıldır.

“İnsanların başlarına gelen sıkıntılardan sonra kendilerine bir rahmet, bir rahatlık tattırdığımızda bakarsın ki, ayetlerimize karşı hemen tuzak kurarlar.”

Firavun’un kavmi de Hz. Musa’ya karşı böyle yapmıştı. Ne zaman başlarına bir felâket gelmişse, O’ndan yardım dilemişler ve içinde bulundukları sapıklıktan vazgeçeceklerine söz vermişler. Allah’ın rahmeti ile bu felâketi atlattıklarında Allah’ın ayetlerine karşı (mucizelerine) oyun oynamışlar ve onları olduğundan başka şekilde yorumlamışlardır. “Ancak şu şu nedenlerden d olayı bu beladan kurtulduk” demişlerdir. Kureyşliler de aynı şekilde davrandılar. Kıtlık geldiğinde yokolmaktan korktular. Hz. Muhammed’e geldiler. Allah’a dua etmesi için yalvardılar. O da, dua etti. Duası kabul oldu. Yağışlar imdada yetişti… Fakat Kureyş yine de, Allah’ın ayetine karşı oyun oynadı. Eski halini sürdürmeye devam etti! İman insanı korumadığı sürece, bu her zaman görülebilecek bir olaydır.

“Onlara de ki; “Allah sizden daha çabuk tuzak kurar, koruyucu elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.”

Yüce Allah onların bu tutumlarına karşı önlem alabilir ve onların oyunlarını boşa çıkarabilir. Onların oyunları Allah tarafından bilinmekte ve deşifre edilmektedir. Deşifre edilen bir oyunun bozulacağı ise garantilidir.

“Koruyucu elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.”

Sizin oyunlarınızın hiçbiri ondan gizli değildir. Ve o hiçbir şeyi de unutmaz. Fakat bu elçiler kimlerdir? Nasıl yazarlar? İşte bu, ele aldığımız ayetlerin açıklamaları dışında, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz gayb konularından biridir. Bu ayetlerde bize bildirilen apaçık gerçeğe hiçbir şey ilave yapmadan ve onu başka şekilde yorumlamadan (tevil) kabul etmeliyiz.

Sonra o canlı sahne geliyor. Bu sahne içinde yaşıyor, gözlerimizle seyrediyor, izliyor ve kalbimiz onunla çarpıyormuşcasına sunulmuştur. Sahne, harekete ve durgunluğa egemen olan ve kontrol eden kudreti vurgulayarak başlıyor.

“Sizi karada yürüten ve denizde yüzdüren Allah’dır.”

Zaten bu surenin tamamı evrenin bütün güçlerine egemen olan bu kudreti vurgulamaya çalışmaktadır. Şimdi de kendimizi daha yakın bir sahnenin önünde buluyoruz:

“Bir gemide olduğunu.”

İşte önümüzde gemi. Ortalık rahat içinde.

“Hoş bir meltem yolcuları götürüyor.”

İşte gemidekilerin duyguları! Biz onları anlıyoruz.

“Ve herkesin bunun hazzını yaşadığını düşününüz.”

İşte tam bu güven ve rahat ortamında, bu sevincin her tarafı kuşattığı bir sırada fırtına kopuyor. Refah, güven ve sevinç içinde yolculuk yapanları kıskıvrak yakalayıveriyor:

“Tam o sırada gemi bir kasırga ile karşılaştı.”

Aman Allah’ım ne dehşet şey!

“Yolcuları, her taraftan dalgalarla sarıldı.”

Geminin içi birden matemle doluyor. İçindekileri çalkalıyor, sarsıyor. Dalga, gemiyi sanki tokatlıyor; kaldırıyor, indiriyor. Yerde sürüklenen bir tüy gibi, onu sürükleyip götürüyor… İşte gemideki yolcular! Paniğe kapılmışlar, kurtulma ümitlerini yitirmişler!

“Ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları zaman.”

Kurtuluş yolu yok!

İşte ancak o zaman ve insanı her taraftan kuşatan korku ortamında fıtratları, kendisine bulaşan pisliklerden arınıyor, kalpleri silkinerek etrafını karartan düşüncelerden kurtuluyor. Temiz ve asil olan fıtratları, Tevhid ile yalnız Allah’a samimi bağlılık ile çarpmaya başlıyor:

“Sırf Allah’ın dinine inanan samimi bir bağlılıkla O’na şöyle yalvarırlar: “Eğer bizi bu tehlikeden kurtarırsan, kesinlikle şükredenlerden olacağız.” Fırtına diniyor. Dalga diniyor, deniz duruluyor. Yürekleri ağızlarına gelen

insanlar sakinleşiyor. Hoplayan kalpler sükunete kavuşuyor. Gemi güven içinde sahile yanaşıyor. İnsanlar artık hayata kavuştuklarına, ayaklarının karaya bastığına inanıyorlar. Peki sonra ne oluyor?

“Fakat Allah kendilerini bu zor durumdan kurtarır kurtarmaz, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara dalarlar.”

İşte bu şekilde aniden ve birden bire!

Bu gerçekten mükemmel bir sahnedir. Hiçbir hareketini, hiçbir duygusunu kaçırmış değildir… Bu bir olayın manzarasıdır… Fakat bütün nesiller boyunca insanların çoğunluğunu oluşturan bir insan tipinin, bir karakterin ve bir ruh halinin manzarasıdır… Bu nedenle arkasından gelen değerlendirmede, bütün insanlara uyarıda bulunuluyor:

“Ey insanlar yapacağınız taşkınlıklar aslında kendi aleyhinizedir.”

Bu zulüm, isterse kişinin kendisini tehlikeye atarak, isterse günah, pişmanlık ve hüsrana uğrayan kafilenin içine atılmakla gerçekleşen bir zulüm olsun veya isterse insanlara yönelik bir zulüm olsun farketmez. Bütün insanlar bir tek kişi gibidir. Zalimler ve onların zulümlerine isteyerek katlananlar, kendi kişiliklerinde cezalarını çekeceklerdir.

Zalimliğin, taşkınlığın en çirkini ve iğrenci, yüce Allah’ın uluhiyetine karşı yapılan taşkınlıkta, Rububiyet, otorite ve hakimiyeti gasbetmekde ve insanlar içinde bunu uygulamaya sokmakda somutlaşır.

İnsanlar bu taşkınlığı yaptıklarında, ahiret yurdunda onun cezasını çekmeden önce dünya hayatında cezasını çekerler. Onlar bu zalimliklerinin cezasını, hayatta her şeyin bozguna uğraması ve herkesin O’ndan kötü yönde etkilenmesi şeklinde tadarlar. Öyle ki, ondan zarar görmeyen hiçbir insanlık değeri, hiçbir onur, hiçbir özgürlük ve hiçbir fazilet (değer) kalmaz.

İnsanlar ya samimiyet ile Allah’a boyun eğer, O’na bağlanırlar ya da azgınlar onları kendilerine kul yaparlar. Yeryüzünde yalnız Allah’ın rububiyetini yerleştirme uğrunda verilen mücadele; insanlık, özgürlük, insanın onuru ve erdemi uğrunda verilen mücadelenin kendisidir. İnsanın esaret zincirinden, ataklığın pisliğinden, onurunun kırılmasından, toplumun bozgunculuğundan ve hayatın basitliğinden kurtulmasını sağlayacak bütün kutsal değerler uğruna verilen bir mücadeledir!

“Ey insanlar, yapacağınız taşkınlıklar aslında kendi aleyhinizedir, bu yolla geçici dünyanın yararını elde edersiniz. Daha başka bir şey yapamazsınız.” “Ama sonra bize dönersiniz, biz de yaptıklarınızı size bir bir haber veririz.”

Demek ki, Allah’a bağlı olmamak, öncelikle dünya hayatının bedbahtlığını ve azabını, aynı zamanda ahiretin faturasını ve cezasını arttırmaktan başka işe yaramıyor.

DÜNYA HAYATININ DEĞERİ

“Dünya hayatındaki nimetlerin” değeri nedir? Gerçek mahiyeti nedir? Kur’an’ın akışı bu gerçeği, hareket ve hayat dolu tasvir ağırlıklı bir sahnede gözönüne seriyor. Bununla beraber sözkonusu manzara her gün gerçekleşen ve insanların dikkat etmeden yanından gelip geçtiği manzaralardan biridir:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.