SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 7. VE 10. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
7- Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler, dünya hayatından hoşnut olup bu hayatla yetinenler ve ayetlerimizin farkında olmayanlar var ya;
8- İşte bunların varacakları yer, işlediklerinin karşılığı olarak cehennemdir.
9- İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, Rabbleri onları imanları sayesinde doğru yola iletir, nimet cennetlerinde onların altlarından nehirler akar.
10- Onların oradaki çağrıları, “Allah’ım, sen noksan sıfatlardan uzaksın ” birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, “selâm ” ve son çağrıları da, “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” sözleridir.
Evrenin etkileyici düzeni üzerinde durarak, bu evrenin yaratan ve idare eden bir sahibi olduğunu düşünmeyenler, ahiretin, bu düzenin kaçınılmaz zaruretlerinden biri olduğunu, orada hakkın yerini bulacağını ve adaletin gerçekleşeceğini, ayrıca insanların orada en yüce ufuklarına kavuşacaklarını anlayamazlar. Bu nedenle onlar, Allah’ın huzuruna çıkarılmayı da beklemezler. Bu temel yanlışlıklarının sonucu olarak eksikliklerine ve basitliğine rağmen dünya hayatına takılıp kalırlar, ona razı olurlar. Dünya hayatına bütünü ile dalarlar, bu hayatın hiçbir eksikliğine karşı çıkmazlar. İşledikleri iyiliklerin ödülünü almadan ve kötülüklerinin cezasını tam olarak çekmeden, bir insan olarak varmaları planlanan olgunluğa ulaşmadan bırakıp gidecekleri bu dünya hayatının insan için son amaç olmaya elverişli olmayacağını anlayamazlar. Dünyanın sınırlarına takılmak ve onları benimsemek, insanları sürekli olarak uçuruma doğru sürükler. Çünkü bu durumda onlar, başlarını yukarı kaldıramazlar. Göklerini ufuklara dikemezler. Allah’ın kalbi uyaran, duyarlılığı arttıran, öğrenmeye ve olgunluğa hazırlayan evrensel ayetlerinden habersiz olarak sürekli biçimde başlarını ve gözlerini bu yeryüzüne ve onun üzerindeki değerlere dikerler!
İşte bunların varacakları yer, işlediklerinin karşılığı olarak cehennemdir.”
Ne kötü bir sığınak, ne kötü bir varış yeri! Karşı tarafta, iman edenler ve iyi işler yapanlar yeralmaktadır. İman edenler ve bu dünya hayatından daha önemli, daha değerli bir hayatın olduğunu kavrayanlar… Bu imanın gereği olarak iyi işler yapanlar… Allah’ın iyi işlerin yapılmasına ilişkin emrini olduğu gibi yerine getirenler… Güzel olan ahireti bekleyenler… Ki, bu güzel ahiretin yolu da, iyi işler yapmaktır… Evet işte bunlar:
“Rabbleri onları imanları sayesinde doğru yola iletir.”
Kendilerini Allah’a bağlayan bu imanları nedeniyle, onları iyi işlere yöneltecektir. Doğru yolu görmelerini sağlayacaktır. Vicdanlarının duyarlılığından ve takvasından bir ilham ile, onları iyi şeylere iletecektir. İşte bunlar cennete gireceklerdir:
“Onların altlarından nehirler akar.”
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da su bereketin, kana kana içmenin, gelişmenin ve hayatın sembolü olarak kabul edilecektir.
Bu cennette onların arzuları nelerdir? Uğraşları nedir? Gerçekleşmesini istedikleri dilekleri nelerdir? Onların arzuları, mal elde etmek ve meşhur olmak değildir. Uğraşları, rahatsız eden şeyleri başlarından savmak, bir menfaat elde etmek değildir. Onlar, tüm bunların kötülüklerinden kurtulmuşlardı ve bununla yetinmişlerdir. Onların bu tür bir ihtiyaçları yoktur. Allah’ın kendilerine bahşettiği şeyler onlara yetmiştir. Onlar bu tür uğraşların ve arzuların çok üstüne çıkmışlardır. En belirgin nitelikleri haline gelen başlıca uğraşları, `dualarıdır.’ Bu da başta, Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih etmeleri, işin sonunda Allah’a şükretmeleridir. Bu ikisi arasında, ya birbirlerine ya da kendileri ile Rahman’ın melekleri arasında gerçekleşen selamı yeralmaktadır:
“Onların oradaki çağrıları, “Allah’ım sen noksan sıfatlardan uzaksın” birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, “selâm” ve son çağrıları da, “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” sözleridir.
Bu dünya hayatının arzularından ve uğraşlarından kurtuluştur. Bu hayatın zaruretlerinin ve ihtiyaçlarının üzerine çıkmaktır. Allah’ı razı etmenin, O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmenin, O’na övgüler düzmenin ve O’nun himayesinde huzura ermenin ufuklarında kanat çırpmaktır. İşte insanların olgunluğuna lâyık olan ufuklar bunlardır.
AZABIN GECİKMESİ VE İNSAN TABİATI
Bundan sonra Kur’an’ın devam eden akışı, müşriklerin Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- meydan okumaları, Peygamber’den kendilerini tehdit ettiği cezayı hemencecik getirmesini istemelerini ele alıyor. Kur’an, bu cezanın belirlenmiş bir süreye kadar ertelenmesinin Allah’ın bir hikmeti ve rahmeti olduğunu açıklıyor. Bir musibet başlarını sardığında onların nasıl hareket ettiklerini gözlerinin önüne seriyor. Orada fıtratlarının cahili tortulardan arındığını ve yüce yaratıcılarına yöneldiğini, başlarını saran bu beladan kurtulduklarında aşırı gidenlerin tekrar eski aldırmazlık haline dönüş yaptıklarını belirtiyor. Kendilerine varis oldukları milletlerin acı akıbetlerini de hatırlatıyor onlara. Kendilerinin de bu acı akıbete benzer bir cezaya çarptırılabileceklerini gösteriyor. Dünya hayatının ancak bir sınav olarak yaşandığını, bu hayattan sonra cezası veya ödülünün verileceğini açıklıyor: