SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHKAF SURESİ 23 VE 25. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
23- De ki: “Azabın ne zaman geleceğine dair bilgi, ancak Allah katındadır. Ben görevlendirildiğim şeyi size duyuruyorum; fakat sizi cahillik eden bir kavim görüyorum.”
24- Nihayet azabın ufukta geniş bir bulut halinde vadilerine doğru geldiğini görünce “Bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur”dediler. Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şey, içinde acı azab bulunan bir rüzgardır.
25- Rabb’inin emriyle herşeyi yıkar, mahveder. Derken onlar o hale geldiler ki evlerinden başka birşey görünmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırınız.
Sizi, uyarmaya sorumlu tutulduğum gibi uyarıyorum sadece. Size haber verilen azabın ne zaman nasıl olacağım bilmiyorum. Ben sadece Allah’ın görevlendirdiği bir elçiyim. Allah la birlikte bilgi ve kudret sahibi oldu umu da söylüyor değilim, “fakat sizi cahillik eden bir kavim görüyorum” ahmaklık ediyorsunuz. Öğüt veren, uyarıcı yakın kardeşi; böyle yalanlama ve meydan okuma ile karşılamaktan hangi cahillik hangi ahmaklık daha ileri olabilir?
Anlatım, bu konuda asıl gözetilen son yönünde ilerlemek için, meydan okuma ve azabı acele isteme tutumlarına cevap olmak üzere Hud’la kavmi arasındaki uzun mücadeleyi özet olarak veriyor:
Rivayetler, olayı; sıcaklığın artıp yağmurun kesilmesiyle havanın kirlenmesi biçiminde geliştiğini, ardından Allah üzerlerine bir bulut gönderdiğinde, yağmur yağacağı samsıyla sevinerek onu vadilerinde karşılamaya çıkıp “Bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur” dediklerini bildiriyorlar.
Onlara cevap olgunun diliyle geliyor: “Hayır o, sizin acele gelmesini istediğiniz şey, içinde acı azab bulunan bir rüzgardır. Rabb’inin emriyle herşeyi yıkar, mahveder.” O, başka bir surede sözü edilen uğultulu azgın kasırgadır. Nitekim niteliğine ilişkin gelen ayetten de anlaşılmaktadır: “Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu çürütüp kül gibi ediyor.” (Zariyat, 42)
Kur’an metni rüzgarı, yıkmakla emrolunmuş akıllı bir canlı gibi tasvir ediyor; “Rabb’inin emriyle herşeyi yıkar, mahveder”. Bu, Kur’an’ın insana göstermeye özendiği varlığın durumuna ilişkin gerçektir. Bu varlık canlı olup, tüm güçleri aklı selim sahibidir. Hepsi Rabb’ini idrak etmekte ve O’nun tarafından yükümlü tutulduğuna yönelmektedir. İnsan da bu güçlerin biridir. Gerçekten inanıp kalbi hedefe ulaştıran bilgiye açıldığında; çevresindeki varlığa ilişkin güçleri anlayabilmekte ve onlarla, hayat ve kavrayışa ilişkin insanların bildiği, dışarıdan görünen biçimin dışında başka bir yolla, akıllı canlıların gerçekleştirdiği iletişime girebilmektedir. Her şeyde ruh ve hayat vardır. Fakat biz dış görünüş ve şekillerce, içler ve gerçeklerden engellenmiş olduğumuzdan bunu anlayamıyoruz. Çevremizdeki varlık, açık gözlerin görüp sıradan gözlerin görmediği örtülerle örtülen sırlarla doludur.
Rüzgar emrolunduğunu yerine getirerek herşeyi yıkıyor. Bunun sonucu Ad kavmi “Evlerinden başka bir şeyin görülmediği bir ortada kalıyorlar”. Ne kendileri, ne hayvanları, ne eşyaları hiçbir şey görünmüyor; ne bir kimse ne de tüten bir ocağın bulunmadığı ürperti veren boş evleri ayakta, sadece: “İşte biz suçlu“ları böyle cezalandırırız.” Suçlularda hükmünü yürüten, istisnaya yer vermeyen bir yasa ve yazgı.
Yıkım ve harabeye uğrayanların görünümünü içeren tablodan, şimdiki benzerlerine dönerek iç dünyalarına, kalpleri titreten bir değini de bulunuyor: