sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ANKEBUT SURESİ 46. AYET

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ANKEBUT SURESİ 46. AYET
29.12.2022
534
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

DAVETTE HOŞGÖRÜ

46- Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim olanları dışında kalanları ile tartışırken olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil kullanınız. Onlara deyiniz ki, “Bizler hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz. “

Hz. Nuh’dan itibaren son peygamber Hz. Muhammed’e kadar gelmiş-geçmiş tüm peygamberlerin insanlara sunmak üzere yüklendikleri mesaj tek bir ilah tarafından gönderilmiş değişmez bir çağrıdır. Bu davanın tek hedefi vardır. O da sapıtmış insanlığı gerçek Rabb’ine döndürmektir, O’nun yoluna iletmek ve O’nun belirlediği yöntemle eğitmektir. Allah tarafından gönderilmiş bütün peygamberlerin sundukları mesaja inanan mü’minler, önceki peygamberlere inanan diğer mü’minlerle kardeştirler. Çünkü bütün mü’minler tek ilaha kulluk sunan bir ümmetin bireyleridirler. Gelmiş-geçmiş tüm kuşaklarıyla insanlık iki sınıfa ayrılır! Birincisi, Allah’ın taraftarlarını (Hizbullah’ı) oluşturan mü’minler, ikincisi de şeytanın taraftarlarını (Hizbuşşeytan’ı) oluşturan Allah karşıtları… Bu sınıflandırma her türlü zaman ve mekân sınırlandırmasının dışında insanlığın tüm kuşaklarını içine alan genel bir durumdur. Buna göre mü’minlerin her bir kuşağı yüzyıllar boyunca uzanan bu silsilenin bir halkasıdır.

Bu, İslâm’ın dayandığı temel ilkeyi oluşturan ve bu Kur’an ayetinde ifadesini bulan büyük, üstün ve yüce gerçektir. Bu gerçek insanlar arasındaki ilişkiyi sadece kan, soy, ırk, vatan; alış-veriş veya ticarete bağlı kalmanın düzeyinden daha yukarılara çıkarır. İnsanlar arasındaki ilişkiyi tek bir inanç sistemine bağlılık şeklinde somutlaştırarak yüce Allah’a ulaştırır. Bu inanç sisteminde bütün ırklar ve renkler kaynaşır gider, kavim ve ülke farklılıkları ortadan kalkar. Zaman ve mekân değişikliği, kardeşlik noktasında hiçbir anlam ifade etmez. Orada her şeyi boyunduruğu altına alan yüce yaratıcının kopmaz ipinden başka hiçbir şey kalmaz.

Bu yüzden müslümanlar Ehl-i Kitap’la tartışırken, olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil kullanmaya teşvik ediliyorlar. Amaç, yeni gönderilen risaletin geliş hikmetini açıklamaktır. Bu yeni risaletle önceki risaletler arasındaki bağı ortaya koymaktır, bir de kendisinden önceki davetlerle uyuşan, yüce Allah’ın hikmeti ve insanların ihtiyaçlarına ilişkin eksiksiz bilgisi doğrultusunda onları bütünleyen Allah’ın gönderdiği mesajlardan bu sonuncusuna uymanın zorunluğuna inandırmaktır. Ancak “Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim olanları” bu genellemenin dışındadırlar. Çünkü onlar, kalıcı inanç sisteminin temel kuralı olan Tevhid, yani Allah’ın ilahlıkta ve Rabb’lıkta birliği ilkesinden sapmışlardır. Allah’a birtakım düzmece ilahları ortak koşmuşlardır, O’nun hayat sistemini bir kenara bırakıp insan aklının ürünü başka sistemlere uymuşlardır. Bu yüzden böyleleri ile tartışılmaz, iyi ilişkiler içine girmek gerekmez. Nitekim İslâm Medine’de bir devlet kurar kurmaz böylelerine savaş ilan etmiştir.

Bazıları, Peygamber efendimizin Mekke’de müşrikler tarafından dışlanmışken Yahudi ve Hıristiyanlara hoş göründüğünü, onlarla iyi ilişkiler içine girmeye özen gösterdiğini, fakat daha sonra Medine’de belli bir güç elde edilince Mekke’deyken onlarla ilgili olarak söylediği tüm sözleri unutarak kendilerine savaş açtığını söyleyerek Hz. Peygambere büyük bir iftira atarlar. Hiç kuşkusuz Mekke’de inen bu ayet, onların bu sözlerinin açık bir iftira olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü Ehl-i Kitap’la tartışırken olabildiğince gönül alıcı ve yumuşak bir dil kullanmak, sadece onların zalim olmayanları ile, Allah’ın gerçek dininden sapmayanları ile, bütün peygamberlerin sunduğu risaletlerin içerdiği katışıksız Tevhid, yani Allah’ın ilahlıkta ve Rabb’lıkta birliği ilkesinin dışına çıkmayanları ile sınırlıdır.

“Onlara deyiniz ki; `Bizler hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz.”

Şu halde çekişmeye, bölünmeye gerek yoktur. Tartışmak, münakaşa etmek yersizdir. Hepsi de bir ilaha inanıyor. Müslümanlar da hem kendilerine hem . , de kendilerinden önceki toplumlara indirilen kitaplara inanırlar. Bu kitaplar özleri itibariyle birdirler. İlahi sistemin tüm halkaları birbirine bağlıdır.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.