sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA DUHAN SURESİ 9 VE 16. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA DUHAN SURESİ 9 VE 16. AYETLER
13.12.2023
227
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

9- Fakat onlar şüphe içinde eğlenip duruyorlar.

10- Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.

11- Duman, insanları bürüyecektir. Bu, acı bir azabtır.

12- “Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz”derler.

13- Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.

14- Ondan yüz çevirdiler “Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir” dediler.

15- Bit sizden azabı birazcık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz.

16- O gün büyük bir şiddetle çarparız; zira Biz öç alıcıyız!

Kur’an-ı Kerim şöyle diyor: Onlar böylesine önemli bir mesele karşısında eğleniyorlar. Bu değişmez ayetlerden kuşku duyuyorlar. Şu halde onları o dehşet verici, o zorlu gün gelip çatana kadar kendi hallerine bırak:

“Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.” “Duman insanları bürüyecektir. Bu acı bir azaptır.”

İlk kuşak müslümanlar duman ayetini farklı biçimlerde yorumlamışlar. Bazısına göre, bu ayette sözkonusu edilen, kıyamet günü göğü kaplayacak dumandır. Bu dumanın ortaya çıkışını beklemeye ilişkin tehdit de Kur’an’da sık sık tekrarlanan türden bir kıyamet tehdididir. Çünkü kıyamet hem onların hem de Peygamber efendimizin gözlediği bir gelecektir. Bazısı ise şöyle demiştir: Hayır, söylendiği gibi dumanın göğü bürümesi gerçekleşmiştir. Sonra Peygamber efendimizin duası sonucu bu azap müşriklerin üzerinden kaldırmıştır. Şimdi bu iki görüşün bir özetini ve dayanaklarını sunuyoruz. Ardından yüce Allah’ın yolumuzu aydınlattığı oranda bunları değerlendirip bir sonuç çıkaracağız ve Allah’ın izniyle bunu doğru kabul edeceğiz.

Süleyman b. Mihran el-A’meş, Ebu’d-Duha Müslim b. Subayh’a dayanarak Mesruk’un şöyle dediğini anlatır: “Bir ara Kinde kapılarının yanındaki Kufe mescidine girdiğimizde gördük ki bir adam arkadaşlarına “O gün gök gözle görülür bir duman getirecek…” ayetini anlatıyor. Şöyle diyordu adam: Biliyor musunuz bu duman nedir? Bu, kıyamet günü göğü bürüyecek dumandır. Bu duman münafıkların kulaklarını ve gözlerini tıkayacak, mü’minleri de nezleye benzer bir şekilde etkileyecektir… Kalkıp Abdullah ibni Mes’ud’un Allah ondan razı olsun yanına gittik ve adamın sözlerini kendisine anlattık. İbni Mes’ud yanı üzere uzanmıştı, söylenenleri duyunca dehşet içinde kalkıp oturdu ve şöyle dedi: Allah sizin peygamberinize şöyle buyurmuştur: “De ki: `Ben sizden bir ücret istemem. Ve ben zorlayıcılardan değilim.” (Sad suresi, 86) Hiç kuşkusuz kişinin bilmediği bir konuda “Allah herkesten daha iyi bilir” demesi ilmin gereğidir. Şimdi ben size olayı anlatayım. Kureyşliler müslüman olmakta gecikince ve Peygamber efendimize karşı çıkınca, Peygamberimiz de onların tıpkı Hz. Yusuf dönemindeki gibi kıtlığa uğramaları için bedduada bulundu. Bunun üzerine bir kuraklık, bir kıtlık başgösterdi, insanlar aç kalmaya başladılar. Öyle ki kemik ve leş bile yediler. Başlarını kaldırıp göğe bakıyor, dumandan başka birşey göremiyorlardı. -Bu hadisi onlardan bir başkası da burada şu ifadeyi kullanmıştır: Adam başını kaldırıp göğe bakıyor, ama açlıktan gözleri kararıyor ve dumana benzer bir kütleden başka birşey göremiyordu-. Yüce Allah “Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle. Duman insanları bürüyecektir. Bu, acı bir azaptır” buyurdu. Bunun üzerine Peygamber efendimize gidip “Ya Resulallah Mudaroğulları için Allah’tan yağmur iste. Çünkü onlar yok olmak üzeredirler” dediler. Peygamberimiz Allah’tan yağmur istedi ve yağmur yağdı. Yüce Allah bunun üzerine şöyle buyurdu: “Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz. ” Abdullah ibni Mes’ud şöyle dedi: Kıyamet günü müşriklerin azabı kaldırılacak mı? Ama onlar tekrar refaha kavuşunca eski hallerine döndüler. Bunun üzerine yüce Allah şu ayeti indirdi: “O gün büyük bir şiddetle çarparız, zira biz öç alıcıyız.” Sözkonusu gün, Bedir savaşıdır. İbn-i Mes’ud derki şu beş olay da gerçekleşmiştir: Göğün gözle görülür bir duman getirmesi, Bizanslıların galip gelmesi, ayın yarılması, kafirlerin şiddetle çarpılmaları ve kafirlerin yokedilmeleri… Bu hadis Buhari ve Müslim’de yeralır. İmam Ahmed Müsned’inde yer verir. Tirmizi ve Nesai tefsirlerinde, İbn-i Cerir, İbn-i Ebu Hatem değişik kanallardan A’meş’ten aktarırlar. Mücahid, Ebu Ali’ye, İbrahim en-Nehai, Dahhak, Atiyye el-Avfi gibi bir grup ilk kuşak müslüman alim İbn-i Mes’ud’un bu ayette işaret edilen göğün duman kaplamasının geçtiğine ilişkin yorumuna katılmışlar. İbn-i Cerir de bu yönde görüş belirtmiştir.

Ötekiler ise şöyle diyorlar: Göğün duman kaplaması henüz yaşanmamıştır. Bu olay kıyametin ön belirtilerinden biridir. Nitekim Ebu Serihe Huzeyfe b. Useyd el-Gifarî -Allah ondan razı olsun- şöyle der: Biz Arafa’da oturmuş kıyametten söz ediyorken birden Resulullah çıkageldi ve şöyle buyurdu: On ön belirti ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmaz: Güneşin battığı yerden doğması, duman, yerden çıkan bir hayvan, Ye’cuc ve Me’cuc’un çıkması, Meryemoğlu İsa’nın ortaya çıkışı, Deccal, biri doğuda, biri batıda ve biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer batması, bir ateşin Aden içlerinden çıkarak insanları önüne katması -veya topluca sürüklemesi- bu ateş insanlarla birlikte geceleyerek, onların öğlen uykusuna daldıkları yerde bekleyecektir.” Bu hadise sadece Müslim yer vermiştir.

İbn-i Cerir şöyle der: Bana Muhammed b. Avf anlattı, ona da Muhammed b. İsmail b. Ayyaş babasının şöyle dediğini anlatmış: Bana Damdam b. Zer’e anlattı, o da Şureyh b. Ubeyd’den duymuş, ona da Ebu Malik el Eş’arî anlatmış: Resulullah şöyle buyurdu: Rabbiniz üç şeye karşı sizi uyardı: Mü’mini nezleye yakalanmış gibi tutan, kafiri de vücudundaki her delikten dışarı taşana kadar şişiren duman. İkincisi yerden çıkan hayvan, üçüncüsü deccal. Taberanî bu hadisi aynı ifadelerle Haşim b. Zeyd’den, o da Muhammed b. İsmail b. Ayyaş’tan rivayet etmiştir. (İbn-i Kesir, tefsirinde bu hadisi aktaranların sağlam olduğunu söyler.)

Yine İbn-i Cerir şöyle der: Bana Yakub anlattı. Ona da İbn-i Aliye anlatmış, o da İbn-i Cüreyc’den Abdullah b. Ebu Melike’nin şöyle dediğini duymuş: Bir gün erkenden Abdullah İbn-i Abbas’ın -Allah ondan razı olsun- yanına gittim. Bana şöyle dedi: Bu gece sabaha kadar uyumadım. “Niçin?” dedim. “Kuyruklu yıldız doğdu, dediler, ben de dumanın her tarafı kaplamasından korktum. Bu yüzden sabaha kadar uyuyamadım” dedi. İbn-i Ebu Hatem de babasından o da İbn-i Ömer’den, o da Süfyan’dan, o da Abdullah b. Ebu Yezid’den, o da Abdullah b. Ebu Melike’den, o da İbn-i Abbas’tan rivayet etmiştir.

İbn-i Kesir tefsirinde derki: “Ümmetin alimi, Kur’an’ın tercümanı İbn-i Abbas’a kadar uzanan bu aktarıcı sıralaması doğrudur. İbn-i Abbas’ın görüşünü paylaşan sahabe ve onlardan sonraki kuşağa mensup müslüman alimlerden de benzeri sözler duyulmuştur. Bunların yanısıra sahih ve hasen hadislere yer veren kitaplarda bu konuda merfu hadisler rivayet edilmiştir. Bunlar da gösteriyor ki duman ileride gerçekleşmesi gözetlenen bir önbelirtidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in ifadesi de bu görüşü desteklemektedir: “Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.” Yani bu duman herkesin görebileceği şekilde açık seçik olacaktır. İbn-i Mes’ud’un yorumuna göre de, sözkonusu duman açlığın ve bitkinliğin şiddetinden gözlerin gördüğü bir hayaldîr. Yüce Allah’ın “Duman, insanları bürüyecektir” sözü de dumanın açık seçik olacağını, onları bürüyüp görüş alanlarını sınırlayacağını, yok edeceğini ifade ediyor. Şayet bu olay sırf Mekkeli müşrikleri ilgilendiren hayali bir durum olsaydı şöyle bir ifade kullanılmazdı: “Duman insanları bürüyecektir.” Yine yüce Allah’ın “Bu, acı bir azaptır” sözü de bu görüşü pekiştiriyor. bu söz onları yermek ve aşağılamak için söylenmiştir. Tıpkı şu ayette olduğu gibi: “O gün cehennem ateşine çağrılır ve `buyrun sizin yalanladığınız ateş budur’ denir.” (Tur suresi, 13) Belki de bu sözü kendi aralarında birbirlerine söylerler. Yine, yüce Allah buyuruyor ki: “Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz.” Kafirler Allah’ın azabını gözleriyle gördüklerinde, onun verdiği dehşetli cezayı seyrettiklerinde azabın kaldırılmasını, cezanın sona ermesini isterler. Tıpkı yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi: “İnsanları azapla yüzyüze gelecekleri gün konusunda uyar. O gün zalimler `Ey Rabbimiz, bizimle hesaplaşmayı yakın bir sürenin sonuna ertele de senin çağrına olumlu cevap verip, peygamberlere uyalım’ derler. Peki vaktiyle sürekli yaşayacağınıza, hiç ölmeyeceğinize yemin edenler sizler değil miydiniz?” (İbrahim suresi, 44)

Yüce Allah bu surede de şöyle buyuruyor: “Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti. Ondan yüz çevirdiler. `Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir’ dediler.” Yüce Allah diyor ki; onlar nasıl öğüt alacaklar? Biz daha önce onlara bir peygamber göndermiştik. Bu peygamber onlara ilahi mesajı duyurmuş, onları ileride karşılaşacakları korkunç azap konusunda uyarmıştı. Buna rağmen onlar uyarılara kulak tıkamış, peygamberin sunduğu mesaja burun kıvırmışlardı. Peygamberi onaylamamış, tersine yalanlamışlardı. “Bu adam eğitilmiş bir delidir” demişlerdi. Bu ta tıpkı şu ayet gibidir: “O gün insan düşünüp öğüt alır ama bunun kendisine bir yararı olmaz.” ( Fecr suresi, 23) Şu ayet de aynı anlama geliyor: “Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur; cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, `Allah’a inandık’ derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?” (Sebe suresi, 51-54.) Yüce Allah’ın “Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız. Fakat siz yine inkara döneceksiniz.” sözü şu iki anlama da gelebilir. Birincisi şöyledir: Yüce Allah diyor ki; Eğer üzerinizdeki azabı kaldırsak, sizi dünyaya geri göndersek tekrar eskiden olduğu gibi kafirliğe dönersiniz, Allah’ın peygamberlerini yalanlarsınız. Tıpkı yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi: “Eğer biz onlara acısak da başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine azgınlıkları içinde debelenmeye ısrar ederler.” (Mü’minun suresi, 75) Yüce Allah’ın şu sözü de aynı anlama geliyor: “Eğer dünyaya geri gönderilseler yine sakındırıldıkları yola dönerler. Onlar gerçekten yalancıdırlar.” (En’am suresi, 28) İkinci anlamı ise şudur: Biz uğrayacağınız azabı sebeplerinin gecikmesinden sonra bir süre ertelesek, size ulaşmasını bir vakit bekletsek, siz yine de eski azgınlığınızı, sapıklığınızı sürdürürsünüz. Dolayısıyle azabın kaldırılması, bir süre geciktirilmesi, mutlaka onların azap içinde olmalarını gerektirmez. Tıpkı yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi: “Yalnız Yunus’un soydaşları hariç, onlar iman edince dünya hayatında burun buruna geldikleri perişan èdici azabı başlarından kaldırdık ve kendilerine belirli bir süre daha yaşama fırsatı tanıdık.” (Yunus suresi, 98) Yani Yunus’un soydaşları azaba çarptırılmadılar, onlara ulaşmadı azap. Onların azaba uğratılmalarını gerektiren sebepler askıya alındı. Katade diyor ki: Siz tekrar Allah’ın azabına döndürüleceksiniz denmek isteniyor. “O gün büyük bir şiddetle çarparız; zira biz öç alıcıyız” ayetini İbn-i Mes’ud Bedir savaşı olarak yorumlamıştır. İbn-i Mes’ud’u destekleyen bir grup ta aynı doğrultuda görüş belirtmiştir. Biraz önce de değinildiği gibi duman konusunda da bu grup onu desteklemiştir. Yine İbn-i Abbas’tan Avfi ve Ubey b. Ka’b kanalıyle gelen rivayet ihtimal dışı değildir. Burada sözkonusu olan günün kıyamet günü olduğu açıktır. Gerçi Bedir savaşı da kafirlerin şiddetle çarpıldıkları bir gündür. İbn-i Cerir der ki: Bana Yakup anlattı. O da bir grupla birlikte İbn-i Aliye’den duymuş, o da Halid b. Heza’nın İkrime’nin şöyle dediğini duymuş: İbn-i Abbas ve İbn-i Mes’ud büyük çarpmanın Bedir günü olduğu düşüncesindedirler. Ben de diyorum ki, bu kıyamet günüdür. Ona kadar uzanan aktarıcılar zinciri doğrudur. Hasan el-Basri ve İkrime bu iki rivayetin en sahihi doğrultusunda görüş belirtmişlerdir. En doğrusunu Allah bilir. İbn-i Kesir’in sözleri burada sona erdi.

Biz, ayette sözü edilen dumanın kıyamet günü görüleceğine ilişkin İbn-i Abbas’ın tefsirini ve İbn-i Kesir’in yorumunu tercih ediyoruz. Buna göre duman, benzeri durumlarda Kur’an-ı Kerim’de sık sık rastlanan bir tehdittir. Anlamı ise şudur: Onlar senin sunduğun mesajın doğruluğundan kuşku duyuyorlar ve eğleniyorlar. Şu halde bırak onları ve o korkunç günü bekle. O gün gökte bütün insanları bürüyen açık seçik bir duman belirecektir. Bu duman acı bir azap olarak nitelendiriliyor. Onların azaptan burun buruna gelirken yardım istekleri de şöyle tasvir ediliyor: “Rabbimiz! Bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz.” Yüce Allah vaktin geçtiğini vurgulayarak istedikleri yardımın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını belirtiyor: “Onlar nasd düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti. Ondan yüz çevirdiler. `Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir’ dediler.”

Onu o yabancı çocuk eğitiyor ve (iddialarına göre) o bir delidir… Azabın kaldırılmasını istedikleri ama olumlu cevap alamadıkları bu sahnenin gölgesinde onlara şöyle deniyor: Önünüzde bir fırsat var ve henüz vakit geçmiş değildir. Sahnede gördüğümüz bu azabın size ulaşması bir süre için askıya alınmıştır ve siz şu anda dünyadasınız. Yani, şimdilik üzerinizden azap kaldırılmıştır. Öyleyse, kıyamet günü söz verip de olumlu karşılık alamadığınız zaman-ki gibi Allah’ın peygamberine, O’nun sunduğu dine inanın. Su anda sağlığınız yerindedir. Ama bu durum sonsuza kadar sürmeyecektir. Çünkü birgün bize döneceksiniz: “O gün büyük bir şiddetle çarparız.” O gün her tarafı, Kur’an’daki tasvirini seyrettiğiniz bir duman kaplayacaktır. “Zira biz öç alıcıyız.” Allah’ın ayetlerini alaya alıp eğlenmenizden, Allah’ın peygamberine “eğitilmiş bir deli” diyerek iftira atmanızdan öç alacağız. Oysa sizin suçladığınız peygamber, doğru sözlü ve güvenilir bir elçidir…

Bize göre bu ayetleri bu şekilde tefsir etmek daha doğrudur. Ama burada neyi kastettiğini en iyi Allah bilir.

Bundan sonra surenin akışı onlarla birlikte Hz. Musa’nın kıssası ile bir başka gezintiye çıkıyor. Kıssanın bir özeti sunuluyor ve olaylar şu yeryüzünde gerçekleşen büyük çarpma sahnesiyle son buluyor. Göğü açık seçik bir dumanın kaplayacağı gün gerçekleşen büyük çarpmayı gösterdikten sonra Firavun hanedanının başına gelenleri dikkatlere sunuyor:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.