SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 105. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
105- Andolsun ki, nezdimizdeki saklı belgelerden sonra peygamberlere indirdiğimiz kutsal kitaplara da “Ancak salih, yapıcı kullar yeryüzünün varisleri olabilirler” diye yazdık.
Ayetin orjinalinde geçen Zebur, bizzat Hz. Davud’a gelen kitaptır. Ki bu durumda da zikirden maksat, Zebur’dan önce indirilen Tevrat olur. Ya da her kitap için kullanılan bir niteliktir. Çünkü Zebur asıl kitabın bir bölümü anlamına gelir. Eksiksiz sistemi, kusursuz mercii, yüce Allah’ın varlık alemine egemen kıldığı tüm yasaları kapsamına alan zikrin, levh-i mahfuzun bir bölümü anlamına gelir.
Her neyse, yüce Allah’ın “Andolsun ki, nezdimizdeki saklı belgelerden sonra peygâmberlere indirdiğimiz kutsal kitaplarda da yazmıştık.” sözünün amacı , yüce Allah’ın yeryüzüne varis olmaya ilişkin olarak belirlediği kanunu açıklamaktır.
“Ancak, salih, yapıcı kullar yeryüzünün varisleri olabilirler.”
Şu halde nedir bu varislik? Allah’ın salih kulları kimlerdir?
Yüce Allah Hz. Adem’i -selâm üzerine olsun- yeryüzünü imar etmesi, islah etmesi, geliştirmesi, kalkındırması, içindeki değerli madenleri ve enerji kaynaklarını kullanması, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çıkarması ve bunlar aracılığı ile yüce Allah’ın kendisi için belirlediği olgunluk derecesine ulaşması için halife tayin etmiştir.
Yüce Allah, bu dünyada onun doğrultusunda hareket etmesi amacı ile insan için eksiksiz bir hayat sistemi belirlemiştir. Bu sistem iman ve salih amel temeline dayanır. İnsanlara gönderilen söz ilahi mesaj da bu sistemin ayrıntılı şeklidir. Yüce Allah insana değer kazandıran, saygınlığını koruyan kanunlar koymuştur. Böylece adamları arasında denge ve ahenk sağlamıştır.
Bu sistemde sırf yeryüzünün imarı, zenginlik kaynaklarının çıkarılması ve enerji kaynaklarından yararlanılması hedeflenmez. Bunun yanısıra insanın bu dünya hayatında kendisi için takdir edilen kemal (olgunluk) noktasına erişmesi için insanın iç dünyasının da gözetilmesi bir hedeftir. Böylece insan, materyalist dış görünüşe önem veren uygarlığın kıskacında hayvanlık düzeyine inmekten, insanlığından ödün vermekten kurtulur. Aynı zamanda yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarından da en iyi şekilde yararlanır.
Bu dengeli ve uyumlu hayata ulaşmak için yol alındığında, terazinin kefelerinden biri ağır basarken, biri hafif kalabilir. Yeryüzüne zorbalar, zalimler ve tağutlar egemen olabilirler. Kan emiciler, barbarlar ve saldırganlar yeryüzünü istila edebilirler. Kimi zaman yeryüzünün enerji kaynaklarını ve güçlerini maddi açıdan iyi kullanan kâfirler, günahkârlar üstünlük sağlayabilirler. Ama bunlar, yolda karşılaşılan deneyimlerden başka bir şey değildirler. En sonunda yeryüzünün egemenliği iman ile salih amele birlikte sahip bulunan salih kulların eline geçecektir, yeryüzüne onlar varis olacaklardır. Onlar iç dünyalarında olsun, yaşayışlarında olsun iman ile salih amel unsurlarını birbirinden ayırmazlar.
Tarihin hangi döneminde olursa olsun kalpte yer eden iman ile onun dışa yansıması olan pratik hareket bir millette birlikte bulununca o millet yeryüzünde önderliği elde eder, şu yeryüzüne varis olur. Ama bu iki temel unsur birbirinden ayrılınca terazi sarsılır, denge bozulur. Maddi. araçları ellerinde bulunduranlar kimi zaman yeryüzünde üstünlük sağlayabilirler. Bu durum, mü’min görünenlerin maddi araçları ellerine geçirmeye eğilimli olmadıkları, mü’minlerin kalplerinin insànı salih amel işlemeye, yeryüzünü kalkındırmaya ve yüce Allah’ın insana yüklediği halifelik görevinin gereklerini yerine getirmeye iten gerçeklerden yoksun oldukları zamanlarda sözkonusu olur.
İman sahiplerinin imanlarının gereklerini yerine getirmekten başka seçenekleri yoktur. Bu da salih amel işlemektir. Allah’ın vaadini gerçekleştirmek ve O’nun konumunu uygulamak için halifeliğin gereklerini yerine getirmektir. Yüce Allah’ın konumu şudur.
`’Ancak salih, yapıcı kullar yeryüzünün varisleri olabilirler.”
“İman edenler, imanlarının gereği olan davranışları sergileyenler. İşte onlar salih kullardır.