sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FATIR SURESİ 23 VE 26. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FATIR SURESİ 23 VE 26. AYETLER
26.05.2023
298
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

23- Sen sadece bir uyarıcısın.

24- Biz seni gerçeğin müjdecisi ve uyarıcısı (korkutucusu) olarak gönderdik. Her millete mutlaka 6ir uyarıcı gönderilmiştir.

25- Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa bil ki, daha önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara açık kanıtlar, kutsal sayfalar ve yık saçan kitap getirmişlerdi.

26- Sonra ben kâfirlerin yakalarına yapıştım. Benim karşı darbem nasıl oldu?

Hem evrenin doğasındaki hem de insan psikolojisinin doğasındaki farklılıklar köklüdür. İnsanlar arasındaki yapısal ve Allah’a yönelik çağrıya verecekleri karşılıkların arasındaki nitelik farklılıkları, tıpkı evrenin yapısında görülen farklılıklar gibi köklüdürler. Görebilirlik ile körlük, gölge ile kavurucu sıcaklık, karanlıklar ile aydınlık, hayat ile ölüm, söz konusu evrense1 farklılıklara örnektirler. Bütün bunların gerisinde yüce Allah’ın planı, hikmeti ve dilediğini yapan sınırsız gücü vardır.

Buna göre peygamber sadece bir uyarıcıdır. Onun insan olarak gücü bu sınırda biter. O ne mezarlıktaki ölülere ve ne de ölü kalpler ile yaşadıkları için mezardakilerden farksız olanlara sesini işittiremez. Sadece yüce Allah, dilediklerine, dileği uyarınca, dilediği gibi ses işittirebilir, buna sadece O’nun gücü yeter. Peygamber görevini yerine getirdikten, taşıdığı mesajı duyurduktan ve bunun sonucunda Allah’ın dilediği kimseler sözlerini dinledikten ve dilediği kimseler de çağrısına sırt döndükten sonra, sapıtanlar ve yüz çevirenler için ne yapabilir ki?

Bu surenin önceki bir ayetinde yüce Allah, Peygamberimize şöyle buyurmuştu:

“Sakın onlar için hayıflanma.”

Yüce Allah, Peygamberi hak mesaj eşliğinde müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. O’nun bu açıdan durumu, çok sayıdaki diğer peygamberlerin durumu gibidir. Çünkü her millete mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Okuyalım:

“Her ümmete mutlaka bir uyarıcı gönderilmiştir.”

Eğer Peygamber, hemşehrilerinin yalanlayıcı reaksiyonu ile karşılaştı ise, bu tepki toplumların peygamberlerin çağrılarını karşılama biçimlerinin değişmez özelliğini yansıtır. Yoksa peygamberlerin yetersizliğinden ya da delil eksikliğinden kaynaklanmaz. Okuyoruz:

“Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa bi1 ki, daha önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara açık kanıtlar, kutsal sayfalar ve ışık saçan kitap getirmişlerdi.”

Ayetin orjinalindeki “Beyyinat” sözcüğü sayıca çok olan değişik türden deliller demektir. Müşriklerin istedikleri ya da peygamberlerin meydan okuma amacı ile ortaya koydukları olağanüstü olaylar, gösterdikleri mucizeler de bu kavramın kapsamına girer. Yine ayette geçen “Zubur” sözcüğü çeşitli öğütler, yönlendirmeler, yükümlülükler ve direktifler içeren kitaplaşmamış kutsal sayfalar anlamına gelir. “Kitab-ı Munir” deyimi ile en yaygın yoruma göre, Hz. Musa’ya indirilen Tevrat kastedilmiştir. Eski milletler bütün bu açık kanıtları, kutsal sayfaları ve ışık saçan Kitab’ı yalanlamışlardı.

İşte eski milletlerin birçoğu peygamberlerini ve peygamberlerin sundukları doğru yola iletici delilleri böyle karşılamışlardı. Buna göre Peygamberimize karşı gösterilen reaksiyon yeni bir şey, benzeri görülmemiş bir tutum değildi. Tersine yüce Allah’ın insan doğasına ilişkin yasalarına uygun bir gelişmeyi yansıtıyordu.

Ayetin bu noktasında müşriklere eski yalanlayıcıların acı sonları sunuluyor. Belki çekinirler diye. Okuyoruz:

“Sonra ben kâfirlerin yakalarına yapıştım.”

Ayetin sonunda şaşkınlık uyandırma amacına yönelik dehşet dolu bir soru ile karşılaşıyoruz. Okuyalım:

“Benim karşı darbem nasıl oldu?”

Bu karşı darbe şiddetli oldu. Yakalarına yapışılanlar toptan yok edildi. Buna göre eskilerin yolundan gidenler, aynı acı sonla karşılaşmaktan korkmalıdırlar!

Kur’an’a özgü bu dokunaklı uyarı ile surenin bu kesiti, aynı zamanda bu kesitte çıkılan gezi noktalanıyor. Sonraki ayetlerde yeni bir vadide yeni bir geziye çıkılıyor.

Surenin bu kesitinde gerek evren kitabının ve gerekse insanlara indirilen Kutsal Kitab’ın bazı sayfalarını okumak için geziye çıkılıyor. Önce evren kitabının sayfaları okunuyor. Bu sayfalar şaşırtıcı, hatta çarpıcıdır. Okuyucuya açılan görüntülerin renkleri, türleri, cinsleri değişiktir. Meyveler değişik renktedirler, dağ yolları rengârenktir; insanlar, diğer canlılar, hayvanlar çok sayıda ve farklı renktedirler. Evrenin açık Kitab’ının çarpıcı sayfalarına yönelik şaşırtıcı bakış böyle gerçekleşiyor.

Sonra insanlara indirilen Kutsal Kitab’ın okuma parçalarına geçiliyor. Bu Kitap gerçeği içeriyor ve daha önce inmiş kutsal kitapları onaylıyor. Bu Kitap müslüman ümmete miras olarak geçmiştir. Bu varislerin dereceleri farklıdır. Fakat yüce Allah’ın günahkârların günahlarını bağışlamasından sonra hepsini mutlu bir son bekliyor. Nitekim “nimet yurdu” olan cennetteki sahneleri gözlerimizin önündedir. Bu sahnenin karşısında kâfirlerin acıklı sahnesi ile yüzyüze geliyoruz. Bu uzun ve rengârenk gezi, bütün bunların yüce Allah’ın kalplerin özündeki gizli sırları aydınlatan bilgisine göre gerçekleştiklerini belirtir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.