SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 10. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
10- Peygamberleri, onlara “Göklerin ve yerin yoktan varedicisi olan Allah hakkında şüphe olur mu hiç? O bazı günahlarınızı bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor, bu konuda size belirli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor” dediler.
Gökler ve yer, bozulmamış fıtratla kendilerini yoktan varedenin, yeniden inşa edenin yüce Allah olduğunu söyledikleri halde Allah hakkında şüphe olur mu hiç? Peygamberleri böyle söylemişlerdi çünkü. Göklerle yer insanı ürperten, görkemli ve apaçık iki kanıttırlar. Bunlara yalnızca işaret etmek bile çarçabuk doğruyu kabul etmeye yöneltir. Burada bu iki kanıta işaret etmenin ötesinde bir şey yapılmıyor. Sonra peygamberler, yüce Allah’ın insanları imana çağırmakla, düşünmeleri ve azaptan sakınmaları için onlara belli bir süre tanımakla bahşettiği nimetleri sayıyorlar:
“Göklerin ve yerin yoktan varedicisi olan Allah hakkında şüphe olur mu hiç? O bazı günahlarınızı bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor” dediler.”
Aslında yüce Allah onları imana çağırmaktadır. Bağışlanma bunun sonu cunda gerçekleşir. Âma ayetin akışında çağrı doğrudan doğruya bağışlanmaya yapılan çağrı olarak ifade ediliyor. Allah’ın nimetini ve insanlara yönelik iyiliğini iyice vurgulamak için. Bu durumda bağışlanmaya çağrılan bir kavmin tepkisinin bu olması hayret verici bir davranış olarak belirginleşiyor:
“O bazı günahlarınızı bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor.” “Bu konuda size belli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor.”
Yüce Allah sizi bağışlanmaya çağırmakla beraber, daveti duyar duymaz inanmanızı veya yalanlar yalanlamaz sizi cezalandırmayı dilemiyor. O size bir diğer iyilikte de bulunuyor, size belli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor. Bu mühlet ya dünyada dolar, ya da hesaplaşma gününe kadar uzar. Bu süre içinde kendi kendinizle başbaşa kalın. Allah’ın ayetlerini ve peygamberlerinizin açıklamalarını düşünme imkânını bulursunuz. Mühlet tanıma nimetler sınıfına dahil edilmesi gereken rahmet ve hoşgörüdür. Kullarına merhamet eden, onlara sayısız iyiliklerde bulunan yüce Allah’ın çağrısına verilecek cevap bu mudur?
Burada topluluk koyu cahiliye bataklığında yüzdüğünden dolayı şu cahiliye itirazda bulunuyor:
“Fakat onlar peygamberlerine dediler ki; “Siz de tıpkı bizim gibi birer insansınız, başka hiçbir özelliğiniz yok, bizi atalarımızın öteden beri taptıkları ilahlara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsunuz.”
İnsanlar, yüce Allah’ın kendilerinden birini mesajının taşıyıcısı olarak seçmesi ile iftihar edeceklerine, bilgisizliklerinden dolayı bu seçimi tuhaf buluyorlar. Seçilmiş peygamberler hakkında bu özelliklerini, kuşkuları için dayanak yapıyorlar. Peygamberlerinin davetini öteden beri atalarının taptıkları sahte tanrılardan kendilerini vazgeçirme isteğine bağlıyorlar. Ama peygamberlerinin neden kendilerini bu tanrılara kulluk yapmaktan vazgeçirmeye çalıştıklarını düşünmüyorlar. Putperestliğin neden olduğu akli donukluğun doğası gereği atalarının taptıkları sahte tanrılar hakkında düşünmüyorlar. Bunların ne gibi bir değerleri vardır? Nedir gerçek mahiyetleri? Eleştiri ve düşünce süzgecinden geçirildiklerinde düzeyleri nedir bunların? Yine putçuluğun neden olduğu akli donukluğun doğası gereği yeni daveti de düşünmüyorlar. Tersine kabul etmek için mucize istiyorlar.
“Öyleyse bize apaçık bir delil getiriniz’ dediler.”
Peygamberler cevap veriyor… Birer insan olduklarını inkâr etmiyorlar, aksine bu özelliklerini vurguluyorlar.,Ama dikkatleri yüce Allah’ın peygamberlerini insanlardan seçmekle ne büyük iyilikte bulunduğuna, onları bu büyük emaneti yüklenebilecekleri yeteneklerle donatması suretiyle insanlara bahşettiği büyük lütfa çekiyorlar.