SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 9. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
9- “Daha önce yaşamış Nuh, Ad, Semud kavimlerine, ayrıca bunlardan sonra gelen ve haklarında Allah’dan başka hiç kimsenin bir şey bilmediği toplumlara ilişkin bilgi size ulaşmadı mı? Peygamberleri, bu toplumlara açık belgeler ile geldiler. Fakat onlar (sesleri yankılanarak gürleşsin diye) ellerini ağızlarına tutarak “sizin bize getirdiğiniz mesajı reddediyoruz, bizi benimsemeye çağırdığınız ilkeler konusunda koyu bir kuşku içindeyiz ” dediler.
Bu hatırlatmalar Hz. Musa’nın sözleridir, ne var ki ayetin akışı bu andan itibaren Musa’yı sahneden çekiyor. Peygamberler ve taşıdıkları mesajların hikâyesini tüm zamanları kapsayacak şekilde sunmak için buna başvuruluyor. Cahiliye karşısında peygamberler, taşıdıkları mesajlar ve bunların gerçek mahiyetlerinin, zaman ve mekân farklılığına rağmen, bu mesajları yalanlayan cahiliye toplumlarının uğradığı akıbetin hikâyesidir bu. Sanki Hz. Musa, hikâye anlatan birisi gibi. Önce hikâyede geçen önemli olaylara şöyle bir işaret ediyor, sonra da kahramanların kendi başlarına konuşmaları, hareket etmeleri için bir kenara çekiliyor. Kur’an’da hikâyeleri sunmak için başvurulan bir yöntemdir bu. Böylece anlatılan hikâye, şu anda geçen bir olaya dönüşür. Nitekim az önce buna işaret etmiştik. Burada iman kafilesindeki seçkin peygamberleri cahiliye hayatı yaşayan tüm insanlığa karşı koyarken seyrediyoruz. Burada nesiller ve kavimler arasındaki tüm mesafeler ortadan kaldırılmıştır. Büyük gerçek, zaman ve mekân kavramlarından soyutlanmış olarak, zaman ve mekân engellerinin ötesinde, gerçekte olduğu şekliyle ön plana çıkmaktadır:
“Daha önce yaşamış Nuh, Ad, Semud kavimlerine, ayrıca bunlardan sonra gelen ve haklarında Allah’dan başka hiç kimsenin bir şey bilmediği toplumlara ilişkin bilgi size ulaşmadı mı?”
O halde bunların sayısı oldukça fazladır. Ve Kur’an’da anlatılanların dışında Semud kavmi ile Hz. Musa’nın kavmi arasında bu durumda olan çok kavim vardır. Ayetlerin akışı burada onların durumlarını ayrıntılı olarak anlatmayı amaçlamıyor. Çünkü her peygamberin yaptığı çağrı ile aldığı karşılık arasında tıpatıp benzerlik olduğu vurgulanmak istenmektedir.
“Peygamberleri bu toplumlara açık belgeler ile geldiler.”
Sağduyu sahibi kimselerin kolaylıkla kavrayacağı şekilde son derece açık belgelerle geldiler.
“Fakat onlar (sesleri yankılanarak gürleşsin diye) ellerini ağızlarına tutarak “Sizin bize getirdiğiniz mesajı reddediyoruz, bizi benimsemeye çağırdığınız ilkeler konusunda koyu bir kuşku içindeyiz” dediler.”
Elini ağzının önünde hareketlendirmek suretiyle sesini uzağa duyurmak için yankılanmasını isteyen birinin yaptığı gibi ellerini ağızlarına tuttular. Eli ağzın önünde ileri geri götürüp getirme hareketi sesin dalgalanıp gürleşmesini sağlar. Surenin akışı yalanlamalarını ve kuşkularını açığa vurma biçimlerini, bu açığa vurmada aşırı gitmelerini, edep ve zevkten yoksun bu çirkin hareketi sergilemelerini iyice vurgulamak için çiziyor bu tabloyu. Küfürlerini açığa vurmada ne denli aşırı gittikleri gözler önüne seriliyor böylece.
Peygamberleri onları Allah’ın tek ve ortaksız ilahlığına; insanlar üzerindeki, kullardan ortak kabul etmeyen Rabblığına inanmaya çağırdıklarına göre… Fıtratça kavranan, evrenin dışına ve derinliklerine serpiştirilen ilahi ayetlerce kanıt oluşturulan ve her yönüyle dile gelen bu gerçekten kuşku duymak, çirkin ve hoş karşılanmayan bir tavır olarak beliriyor. Nitekim peygamberler de bu kuşkuyu yadırgamışlardı. Oysa göklerle yer yüce Allah’ın tek ve ortaksız ilahlığına tanıklık etmektedirler: