sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 31 VE 38. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 31 VE 38. AYETLER
05.03.2024
202
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

31- Cennet Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır, zaten uzak değildir.

32- İşte size vaadedilen budur. Daima tevbe ile Allah’a dönen, O’nun buyruklarını koruyan.

33- Görmediği Rahman’dan korkan ve Allah’a yönelmiş bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir.

34- “Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur” denir.

35- Orada istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.

Her kelimede ve her harekette ağırlama ve müttakileri şereflendirme göze çarpıyor. Cennet takva sahiplerine yaklaştırılıyor, ayaklarına getiriliyor. Cennete yürümek zahmetine katlanmıyorlar. Aksine onlar cennete değil, cennet onlara geliyor. “Zaten uzak değildir.” Cennetle birlikte Allahu Teala’nın hoşnutluğu da karşılıyor onları.

Yüceler yücesi tarafından böyle niteleniyor onlar. Ve Allah’ın ölçüsünde, Allah’a dönen, O’nun koyduğu sınırları aşmayan, Rahmandan görmedikleri halde korkanlar, Rabb’lerine itaat edip boyun eğen kimseler olduklarını öğreniyorlar.

Sonra onların esenlikle bir daha çıkmamak üzere cennete girmelerine izin veriliyor.

“Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur.”

Sonra onların durumlarını yüceltmek ve Rabb’lerinin katında sınırsız nasipleri olduğunu açıklamak için yüceler yücesinden izin çıkıyor.

“Orada istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.” Onlar ne kadar isterlerse istesinler asla kendilerine hazırlanmış olan nimetleri sıralamış olamazlar. Rabb’lerinden gelecek fazlalığın bir sınırı yoktur.

Ve artık surenin son kesiti geliyor. Sanki bu son bölüm surenin müziğinin de son vurgusu olmakta, en güçlü namelerini çok hızlı dokunuşlarla tekrarlamaktadır sure. Bu son bölümde tarihe ve geçmişlerin akıbetlerine değiniliyor. Açık olan kainat ve onun gözler önündeki kitabı ele alınıyor. Ve bu son bölümde, yeni bir tablo içinde, yeniden dirilme ve mahşere gelme ve bu dokunuşların yanı sıra, kalplere ve duygulara derin ilhamlar veren yönlendirmeler de yer alıyor.

36- Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte onlar bunlardan daha güçlü idiler. Buna rağmen ölümden kurtulmak için memlekette delikler aradılar. Kurtuluş var mı?

37- Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır.

38- Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.

Bu dokunuşların tümü her ne kadar surenin başında geçmişse de, sonunda bir kez daha sunulunca bu hız ve bu yoğunlukla yeni bir etki ve yeni bir dokunuş kazanıyor. Ve bu dokunuşlar insanın his ve duygularına surenin başında etraflıca anlatıldığında bıraktığı tatdan daha başka bir tad veriyorlar. İşte bu Kur’an-ı Kerim’in hayret verici bir özelliğidir. Kur’an’da daha önce buyurulmuştu ki: “Onlardan önce Nuh kavmi, Ras halkı ve Semud kavmi de yalanlamıştı.” “Ad, Fir’avn ve Lut’un kardeşleri de.” “Eyke halkı ve Tubba’ kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu.” (Kaf Suresi, 12,13,14)

Burada ise şöyle buyurmaktadır: “Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte onlar bunlardan kurtulmak için memlekette delikler aradılar. Kurtuluş var mı?”

Kur’an-ı Kerim’in her iki yerde de işaret ettiği gerçek aynı gerçektir. Fakat bu ayette birinci ayetteki şeklinden bambaşka yeni bir biçimdedir.

Sonra Allah Teala bu şekle geçmiş nesillerin hareketlerini eklemektedir. Nesiller diyar diyar yürümekte, hayat ve geçim araçlarını araştırmaktadırlar. Ve sonra bu nesilleri, içinden hiçbir kimsenin sıyrılıp kurtulamıyacağı, hiçbir kaçış ve kurtuluşun olmadığı kutsal kudret elinin avucu içinde tutuklanmış görmekteyiz. “Kurtuluş var mı?”

Bunun ardından ciddiyet ve canlılığı daha da artıran bir ifade yer almaktadır: “Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır.”

Geçmiş nesillerin başına gelenlerde elbette öğüt vardır. Ama bu öğüt kalbi olanadır. Bu dokunuşlardan ibret almayan kimsenin ya kalbi ölüdür ya da oldum olası hiç kalbi yoktur. Hayır hayır buna da gerek yoktur. Öğüt ve ibret almak için, surede yer alan hikayeye can-ü gönülden ve uyanık olarak kulak vermek yeterlidir. O zaman hikaye gönüllerde gereken etkisini gösterecektir. Çünkü bu haktır ve gerçektir. Gerçekten insan ruhu, geçmişlerin acı akıbetleri konusunda son derece hassastır. En küçük bir uyanıklık ve en ufak bir dikkat, bu gibi etkileyici ve coşturucu yerlerde ruhlara ilham veren duyguların ve hatıraların coşması ve harekete geçmesi için yeterlidir.

Allah Teala daha önce kainat kitabından bazı sayfalar sunmuştu. “Üzerlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak ta yoktur.” “Yeryüzünü de yaydık, ona sağlam dağlar yerleştirdik, onda her güzel çifti bitirdik.”(Kaf Suresi, 6-7)

Burada ise şöyle buyurmaktadır: “Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.” Allah Teala burada birinci dokunuşa şu gerçeği ekliyor: “Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı” gerçeğini. Bu ifade, şu hayret verici mahlukat içinde yaratmanın ve yoktan var etmenin kolaylığını ifade etmektedir. O halde ölüleri diriltmek ne kadar kolaydır? Çünkü bu göklere ve yeryüzüne oranla çok basit ve çok önemsiz bir şeydir. Ve bunun arkasından da yine yeni bir ilham ve yeni bir duygu yüklü ifade gelmektedir:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.