sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 30. ve 31. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 30. ve 31. AYETLER
22.11.2021
571
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

30- İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, biz iyilik yapanları kesinlikle ödülsüz bırakmayız.

31- Onlar için altlarından çeşitli ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Kolları altın bileziklerle süslüdür. Orada ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerek koltuklara kurulurlar. O ne güzel bir ödül ve orası ne güzel bir barınaktır.

O ateşi yakıp hazırlamışız. Tutuşturmak için yeni bir çabaya gerek yok. O ateşin hazırlanması da zaman almaz. Herhangi bir şeyin yaratılması, “ol” sözünün söylenmesi, onun da “oluvermesi” dışında bir çabayı gerektirmemekle beraber ayette kullanılan “hazırladık” kelimesi çabukluk, hazırlama, ortamı oluşturma ve gelecek için hazırlanan, tutuşturulan ateşle direkt karşılaşma anlamını çağrıştırıyor.

Bu ateşin tutuşturulduğu yerin çevresinde kalın duvarlar vardır ve zalimleri çepeçevre kuşatmıştır. Kaçmak mümkün değildir bu ateşten. Kurtulma, ateşten çıkma ümidi de yok. Bir esintiye yol verecek yahut bir hava akımının geçmesine imkân verecek en ufak bir delik bile yoktur bu duvarlarda.

Ateşin kavurucu sıcağından ve susuzluğun dayanılmaz boyutlara ulaşmasından dolayı su isteyecek olurlarsa, kendilerine su sunulur ama, bir görüşe göre kendilerine kaynamış yağın tortusuna diğer bir görüşe göre de kızartılmış irine benzer bir sıvı sunulur. Bu sıvı yaklaştırılır yaklaştırılmaz yüzleri kavuruyor. Peki bu sıvıyı yutacak boğazlar ve karınlar buna nasıl katlanacak. Ateşten kavrulanların içtiği bu sıvı “ne fena bir içecektir.” Barınmak ve yaslanmak için ateş ve onu kuşatan duvarları ne fena bir yerdir. Ateş ve surlardan barınak olarak söz edilmesinde acı bir olay vardır. Yoksa onlar ateşte barınmıyorlar, tam tersine kavruluyorlar. Ama bu ifade iyi işler yapan mü’minlerin cennetlerde barınmalarına karşılık olarak yer alıyor… Ne var ki, iki barınak arasında korkunç bir fark vardır.

Bunlar, bu durumdayken iyi işler yapan mü’minler de Adn cennetlerinde oturuyorlar… Altlarından çeşitli ırmaklar, tatlı bir esinti ve güzel manzaralar arasında akarlar. Onlar burada gerçek anlamda barınıyorlar. “Koltuklara kurulurlar.” Değişik renklerde, ince, saf, yumuşak ve hafif ipekten giysiler giyerler. Çekici, altın yaldızlı ipek giysiler vardır üzerlerinde. Bunların yanında süs ve zevk amacı ile altın bilezikler takarlar kollarına. “O ne güzel bir ödül ve orası ne güzel bir barınaktır.”

Şu halde kim neyi isterse onu seçsin. İsteyen inansın, isteyen kâfir olsun. Dileyen elbiselerinden ter kokuları gelen yoksul mü’minlerle birarada otursun dileyen bundan kaçsın. Allah’ı anmak suretiyle arınan tertemiz kalpleri bürüyen giysilerden gelen ter kokularından hoşlanmayanlar, ateşten duvarları barınak edinebilirler, kaynamış yağın tortusunu ya da ateşin kavuruculuğu karşısında kendilerine sunulan yakıcı irini afiyetle (!) içebilirler.

Sonra surenin akışı içinde, iki adamın ve iki bahçenin hikâyesi sunuluyor. Bu hikâye geçici ve kalıcı değerlere bir örnek oluşturması amacı ile yeralıyor. Bu amaçla sunulan örnekte dünya hayatının çekici nimetleriyle gururlanan, üstünlük kompleksine kapılan öte yandan sadece Allah’a dayanarak onur duyan iki açık karakter çiziliyor. Bu iki karakterin herbiri insanlardan bir grubu temsil ediyor. Bahçelerin sahibi olan adam varlıklı bir insandır; serveti aklını başından almış, kendisine bahşedilen nimetten dolayı şımarmıştır. Bu yüzden insanların kaderine ve hayatına hükmeden en büyük gücü unutmuştur. Bu nimetin sonsuza kadar süreceğini ve asla yok olmayacağını sanmaktadır. Ne var ki, gücü ve makamı onun sonsuza kadar yaşamasını sağlamaya yetmiyor. Arkadaşı ise, imanı ile onur duyan; Rabb’ini sürekli hatırlayan, nimeti onu verenin varlığına bir kanıt olarak algılayan, bu yüzden nimeti verene hamdederek, şükrederek O’na yönelen, O’na hiçbir zaman karşı gelmeyen, O’nu inkâr etmeyen, mü’min bir insanın örneğidir.

Hikâye bahçelerin verim ve göz alıcılığın zirvesinde oldukları anı yansıtan bir sahneyle başlıyor.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.