SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 89. ve 91. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
89- Arkasından yine bir sebebe sarılarak yola koyuldu.
90- Sonunda güneşin doğduğu yere varınca güneşi, öyle bir toplumun üzerine doğarken buldu ki, bu adamlar ile güneşin ışınları arasında hiçbir engel, hiçbir sütre koymamıştık.
91- İşte böyle, onun serüveni, bütün ayrıntıları ile bilgimizin kapsamı içindedir.
Güneşin battığı yer hakkında söylenenler, doğduğu yer için de geçerlidir. Zaten burada maksat, güneşin doğu ufkundan doğduğu zamanki görünüşüdür. Kur’an-ı Kerim Zülkarneyn’in vardığı ve güneşin doğuşunu gördüğü bu yeri belirlemiyor. Sadece bu yerin özelliğini ve orada bulduğu toplumun durumunu anlatıyor. “Sorunda güneşin doğduğu yere varınca güneşi, öyle bir toplumun üzerine doğarken buldu ki, bu adamlar ile güneşin ışınları arasında hiçbir engel, hiçbir sütre koymamıştık.” Yani dümdüz bir araziye ulaşmıştı. Bu arazide güneş ışınlarının yansımasını önleyecek herhangi bir tepe ya da orman gibi bir şey yok. Bu yüzden güneş doğar doğmaz buradaki insanların üzerine doğuyordu. Bu nitelikler çölleri ve geniş ovaları andırıyor. Çünkü surenin akışı kesin şekilde yer tespitinde bulunmuyor. Bütün söyleyebileceğimiz buranın uzak doğuda herhangi bir yer olabileceğidir. Güneş hiçbir engelle karşılaşmadan direkt bu düz ve engebesiz araziye doğar. Burada kastedilen yerin Afrika’nın doğu sahillerindeki bir yer de olabilir. Aynı şekilde “Bu adamlar ile güneşin ışınları arasına hiçbir engel, hiçbir sütre koymamıştık.” ifadesi ile, bu adamların çıplak dolaştıkları, güneşten korunmak için elbise giymedikleri de kastedilmiş olabilir.
Bilindiği gibi Zülkarneyn bundan önce yönetimde uyacağı prensibi açıklamıştı. Burada bu prensibin tekrar açıklanmasına gerek duyulmuyor. Aynı şekilde Zülkarneyn’in doğu seferindeki uygulamaları da açıklanmıyor. Çünkü bundan evvel yaptığı yolculuğundaki uygulamalardan bunu kestirmek mümkündür. Kuşkusuz yüce Allah, onun sahip olduğu bütün fikirleri ve gerçekleştirmek istediği bütün hedefleri çok iyi biliyordu.
Bu hikâyenin sunuş tarzındaki edebi ahenk üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Surenin akışı içinde sunulan sahne her şeyi ile açık ve ortada olan bir tabiat sahnesidir. Güneş hiçbir engelle, hiçbir sütre ile karşılaşmadan bu toplumun üzerine doğuyor ve öylece yükseliyor. Aynı şekilde Zülkarneyn’in vicdanı ve içinde sakladığı niyetleri bütünüyle Allah’ın kapsamlı bilgisine açıktır. Böylece Kur’ana özgü o incelikli ahenk yöntemi uyarınca tabiat sahnesi ile Zülkarneyn’in vicdanı arasında uyum sağlanıyor.