sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NAHL SURESİ 35. ve 36. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NAHL SURESİ 35. ve 36. AYETLER
25.08.2021
1.001
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun

ASILSIZ KURUNTULAR

35- Allah’a ortak koşanlar “Eğer Allah dileseydi, ne biz ve ne de atalarımız O’nun dışında hiçbir ilaha tapmaz ve O’nun izni olmaksızın hiçbir şeyi yasak saymazdık” derler. Kendilerinden önceki müşrikler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin, ilahi mesajı açıkça duyurmaktan başka bir görevleri mi var ki?

36- Biz her millete “Allah’a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız” diyen bir peygamber gönderdik. Kimini Allah doğru yola iletti, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğunu görünüz.

Onlar ortak koşuşlarını, kendilerinin ve atalarının Allah’tan başka tanrılara ibadet edişlerini, Allah’ın yasalarının dışında bazı hayvanların etlerini ve birtakım yemekleri haram kılarak işlemiş oldukları putperestlikten kaynaklanan kuruntularını Allah’a havale ediyorlar. Anlayışlarına göre eğer Allah onların böyle işleri yapmalarını dilememiş olsa idi, kendilerini bunların yapmaktan alıkoyarmış.

Bu ise, Allah’ın dilemesini yanlış anlamak ve bu konuda kuruntuya kapılmaktır. İnsanı, Allah’ın bu dünya hayatında kullanması için bahşettiği en önemli özelliğinden soyutlamaktır.

Yüce Allah kullarının ortak koşmalarını dilemez. Kendilerine helal kıldığı temiz nesneleri, haram saymalarına razı olmaz. O’nun bu iradesi apaçıktır. Belirlemiş olduğu yasalarda ve hükümlerde net olarak yalnız tebliğ ile görevlendirilmiş, bu görevi üstlenmiş ve onu hakkıyla yerine getirmiş peygamberlerin dili ile ifadesini bulmuştur.

“Biz her millete “Allah’a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız” diyen bir peygamber gönderdik.”

İşte Allah’ın kullarına emrettiği budur. Kulları için dilediği de budur. Hem yüce Allah, insanlara yaradılıştan yapmaları mümkün olmadığını bildiği veya zorunlu olarak tersini yapmak durumunda bıraktığı bir şeyi emretmez. Allah’ın emrine aykırı davranmaya Allah’ın razı olmayacağını gösteren delil de, onun mesajını yalanlayanların cezalandırılmasına dikkat çeken şu ayettir:

“Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğunu görünüz.”

Her şeyi bir hikmete bağlı olarak yaratan Allah’ın iradesi, insanı hem doğru yolu hem de sapıklığı tercih edebilecek bir yetenekte yaratmayı dilemiştir. Onlara iki yoldan birini seçme özgürlüğü vermeyi uygun görmüştür. Ayrıca onlara akıl vermiştir. İki yönelişten birini bununla tercih etsinler diye… Yanısıra evrene, göze, kulağa, duygulara, kalbe ve akla hitap eden ayetler yerleştirdi. Gece ve gündüz boyunca hangi tarafa yönelirse yönelsin insanın bu delillerle karşılaşmasını sağlamıştır. Bütün bunlardan sonra Allah’ın kullarına olan şefkat ve merhameti onları sadece bu akılla başbaşa bırakmayı yeterli bulmadı. Peygamberlerle gönderdiği yasaları ile bu akla değişmez bir kriter belirledi. Nerede işin içinden çıkamaz olursa, orada bu ilkelere dayanmasını, böylece arzu ve isteklere göre şekil almayan bu değişmez kriter ile yapılan değerlendirmenin doğru veya yanlış olduğunu pekiştirmesini istedi. Peygamberler ise, insanların zorla imana boyun eğmelerini sağlayan zorbalar değildir. Onlar sadece uyarırlar. Onların görevi duyurmaktır. İnsanlara yalnız Allah’a kulluk yapmalarını ve bunun dışındaki her şeyin, puta tapıcılıktan, arzu ve isteklere uymaktan, ihtiraslara kapılmaktan ve otoriteye bağlılıktan kaçınmalarını söylerler.

“Biz her millete “Allah’a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız” diyen bir peygamber gönderdik.”

İnsanlardan bir kesim bu çağrıya uymuştur:

“Kimini Allah doğru yola iletti.”

Bir kesim de sapıklığın yolunu seçmiştir:

“Kimi de sapıklığı haketti.”

Sözü edilen her iki grup da Allah’ın dilemesi dışına çıkmış değildir. Her iki kesimi de Allah herhangi bir tarafa; yani ne doğru yola ne de sapıklığa zorla itmiş değildir. Herkes Allah’ın iradesi tarafından kendisine bahşedilen hayatındaki özgün iradesini kullanarak yolunu seçmiş bulunmaktadır. Tabii ki, Allah ona daha bu tercihini yapmadan hem iç dünyasında, hem de dış dünyasında kendisine yol gösterecek işaretler de vermiştir.

İşte bu açıklama ile Kur’an-ı Kerim, müşriklerin tutunmak istedikleri ve pek çok isyankârların ve sapıkların yaslanmak istedikleri “zorlama” kuruntusunu kökten silip atıyor. Bu noktada İslâm inancı apaçık ve nettir. Allah kullarına iyiliği emretmiş ve kötülüğü de yasaklamıştır. Yer yer günahkârları dünyada bile apaçık cezalarla cezalandırmıştır. Bu da Allah’ın onlara öfkelendiğini göstermektedir. Artık bundan sonra: Allah’ın iradesi devreye girerek onları sapmaya zorluyor, sonra da bu sapıklık yüzünden onları cezalandırıyor” denmesinin bir anlamı olmaz. Gerçek odur ki, onlar kendi yollarını seçmekle başbaşa bırakılmışlardır. Allah’ın iradesi de budur. İşlemiş oldukları tüm iyilikler veya kötülükler, izlemiş oldukları doğru yol veya sapık yol açıkladığımız gibi bu anlamı ile Allah’ın iradesine ve dilemesine uygun olarak gerçekleşmektedir.

İşte bu nedenle Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- hitap edilerek yüce Allah’ın doğru yola ve sapıklığa ilişkin yasası belirtiliyor:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.