SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NAHL SURESİ 89. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
89- Her ümmetin aleyhinde kendilerinden bir şahit göstereceğimiz günde seni de onların aleyhinde şahit tutarız. Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir bilge, bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve müslüman/ara yönelik bir müjde olarak indirdik.
Müşriklerin durumunu sergileyen sahnenin ve ortak koşulanların, ortak koşanları yalanlayıp, sapık olan kullarının tüm iddialarından kendilerini temize çıkararak Allah’a teslim oluşlarını tasvir eden korkunç manzaranın gölgesinde surenin akışı her ümmetten bir şahidin seçildiği kıyamet gününde Peygamberimizin Kureyş müşrikleriyle herkesin huzurunda nasıl bir hesaplaşması olacağı açık bir şekilde ortaya konuyor. Böyléce bu dokunuş tam zamanında ve yerli yerinde ortaya konmuş oluyor:
“Seni onların aleyhine şahit tutarız.”
Daha sonra Peygamberimize gönderilen kitaptan söz ediliyor: “Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir belge olarak gönderdik.”
Onun ötesinde delil getirenin hiçbir delili yoktur. Onun dışında bahane gösterenin bahanesi de yoktur.
“Bir doğru yol kılavuzu, bir rahmet kaynağı ve müslümanlara yönelik bir müjde olarak indirdik.”
Doğruluk ve rahmeti isteyen bir kimse, bu korkunç gün gelmeden önce teslim ve müslüman olmalıdır. Çünkü o günde inkâr edenlere izin verilmeyecek ve özürleri de dinlenmeyecektir.
Böylece Kur’an-ı Kerim’de yeralan kıyamet sahneleri konu içindeki bir amaca yönelik olarak bu anlatımın havasına ve ortaya konuş biçimine uygun bir şekilde yeralırlar.
Önceki ders şu ayetle sona ermişti:
“Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir belge, bir doğru yol kılavuzu, bir rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”
Önümüzdeki bu bölümde ise, bu kitapta yeralan rahmet, doğru yola iletme, müjdeleme ve açıklama gibi konulara yer verilmektedir. Bu bağlamda adalet, iyilik, akrabaya yardımda bulunma, fuhuş, kötülük ve azgınlığı engelleme, ayrıca söz verildiğinde sözünde durulması pekiştirildikten sonra yeminleri bozmanın yasaklanışı… gibi konular ele alınmaktadır. Bütün bunlar aynı zamanda bu kitabın öngördüğü yaşam tarzının ana ilkeleridir.
Yine bu bölümde antlaşmayı bozmanın, yeminleri aldatma ve saptırma aracı yapmanın kesin cezası -ki bunun cezası büyük bir azaptır- açıklandığı gibi sabredip, yaptıkları ile en güzel şekilde ödüllendirilen mü’minlerin müjdelenmesi de yeralmaktadır.
Ardından Allah’ın kitabı olan Kur’an’ı okumanın adabına değinilmektedir. Bu adaba göre önce kişi şeytanın gölgesini Kur’an-ı Kerim’in okunduğu meclisten kovması için “kovulmuş olan şeytandan Allah’a sığınırım” demelidir. Bu bağlamda müşriklerin Kur’an’a ilişkin bazı görüşleri de ele alınmaktadır. Çünkü onların bazıları Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- Allah’a iftira atmakla suçlarken bir kesimi de: Ona bu Kur’an’ı öğreten yabancı bir köledir! diyorlardı.
Dersin sonunda, iman ettikten sonra küfre dönüş yapanların cezası açıklanmakta, kalbi iman ile dolu olduğu halde küfre zorlananların durumları, dinleri hususunda işkenceye uğrayıp sonra da hicret eden, sabreden ve cihad edenlerin mükafatları belirtilmektedir… Bütün bunlar birer açıklamadır. Müslümanlar için doğru yol kılavuzu, rahmet ve müjdedir.