sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NAZİAT SURESİ 42. VE 46. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NAZİAT SURESİ 42. VE 46. AYETLER
23.10.2024
12
A+
A-

42- Ey Muhammed! Senden kıyametin ne zaman gelip çatacağını sorarlar.

43- Sen nerede, onun vaktini söylemek nerede?

44- Onun bilgisi Rabbine aittir.

45- Sen ancak, ondan korkacak olanları uyarırsın.

46-Onlar onu gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar.

Müşriklerin inatçı olanları Hz. Peygamberden kıyametin dehşeti ve olaylarına, oradaki hesaba çekilme ve yaptığının karşılığını görmeye ilişkin bir şey duyduklarında hemen bu kıyamet ne zaman kopacak? daha ne kadar var diye sorarlardı. Nitekim burada onların söyledikleri hikaye edilmektedir.

“Ne zaman gelip çatacak?” Onların sorularına cevap şudur: “Sen nerede onun vaktini söylemek nerede?” Bu, kıyametin büyüklüğünü ve dehşetini çağrıştıran bir cevaptır. Bu sorunun saçma ve tutarsız olduğunu, çocuklaşmaktan ve haddini aşmaktan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. İşte bak Hz. Peygambere şöyle deniyor: “Sen nerede onun vaktini söylemek nerede?!” Kıyamet o kadar büyüktür ki ne sen ondan sormalısın ne de onun zamanı sana sorulmalıdır. Onun işi Rabbine havale edilmiştir. Sadece O bilir onu. O senin işin değildir. “Onun bilgisi Rabbine aittir.”

Kıyametin işinin varacağı son merci O’dur. Onun zamanını da ancak O bilir. Oradaki herşeyi düzenleyen de O’dur.

“Sen ancak ondan korkacak olanları uyarırsın.”

Senin görevin budur. Senin sınırların da budur. Uyarmanın kendisine fayda verdiklerini onunla uyarmalısın. Kıyametin gerçek mahiyetini kalbinde hissedecek ondan yana endişe sahibi olacak ve onun için çalışacak olan da O’dur. Takdis edilmiş güce sahibine havale edilen zamanını bekleyecek olan da O’dur.

Ardından kıyametin dehşetini ve büyüklüğünü duygularda ve düşüncelerdeki etkisiyle birlikte tasvir etmektedir. İnsanların duygularında ve değerlendirmelerinde ahireti dünya ile karşılaştırıyor.

“Onlar onu gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar.”

Onların bu halleri kıyametin onların vicdanları üzerindeki büyük etkisinden kaynaklanıyor. Bu dehşetin yanında dünya hayatı, ömürleri, olayları, nimetleri ve eşyası basitleştirmektedir. Bunları yaşayanların kalbinde bir günün belli bir bölümü akşamı ve sabahı gibi görünmektedir.

İnsanların üzerinde çarpıştıkları ve tokuştukları bu dünya hayatı böylece dürülüp gidiyor. insanların kendisini tercih ettikleri ve uğrunda ahiretteki paylarını, nasiplerini unuttukları, onun uğrunda onca suçlar, günahlar ve zulümler işledikleri, bu hayat sona eriyor. Heva ve heveslerinin kendilerine egemen olduğu ve kendisi için yaşadıkları bu hayat, yaşayanların içlerinde dahi dürülüp gidiyor. Bizzat onlar da bu hayatın bir akşam veya sabah vaktinden öte bir şey olmadığını görüyorlar.

İşte dünya hayatı budur Kısadır. Tez gelip geçer. Basittir. Geçicidir. Değersizdir. Önemsizdir. Onlar sırf bir akşam veya sabah vakti için mi ahireti feda ediyorlar? Geçici bir ihtiras için mi karşılık ve sığınak olarak verilecek cenneti bir kenara itiyorlar?

Şüphesiz bu büyük bir aptallıktır. Görebilen gözü, işitebilen kulağı olan hiçbir insanın işlemeye asla yanaşamayacağı bir aptallıktır!

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.