sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 16. AYET

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 16. AYET
12.09.2022
363
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun

16- Süleyman, Davud’un yerine geçince de ki: “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve her şey bol bol verildi, kuşku yok ki, bu apaçık bir lütuftur. “

Hz. Davud’a ilim, peygamberlik ve hükümdarlık verilmişti. Fakat Hz. Davud ve Hz. Süleyman’a Allah’ın verdiği nimetten söz edilirken, hükümdarlıktan söz edilmemiştir. Sadece ilimden söz edilmiştir. Çünkü hükümdarlık bu alanda kendisinden söz edilebilecek kadar büyük bir nimet değildir. “Süleyman Davud’un yerine geçince” Öyle anlaşılıyor ki bu ilim mirasıdır. Zira belirtilmeye değer bir yüceliğe sahip olan nimet ilmidir. Bunu, Hz. Süleyman’ın insanlara açıklaması da pekiştiriyor: “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve her şey bol hol verildi.” Böylece Hz. Süleyman’a kuş dilinin öğretilmesi ön plana çıkarılıyor. Diğer nimetler ise özetleniyor. Yine de hepsi kuş dilini öğreten kaynağa dayandırılıyor. Bu kaynak Hz. Davud değildi. Çünkü o bu ilmi babasından miras almamıştı. Aynı şekilde kendisine verilen her şey, kuş dilini öğreten kaynaktan gelmişti. “Ey insanlar bize kuş dili öğretildi ve her şey bol bol verildi.”

Hz. Süleyman -selâm üzerine olsun- Allah’ın kendisine verdiği bu ilmi insanlara da açıklıyor. Bununla Allah’ın nimetinden söz ediyor ve lütfunu açığa çıkarıyor. Onu bir böbürlenme ve imrendirme aracı olarak kullanmıyordu. Hemen ardından şunu ilave ediyor: “Kuşku yok ki, bu apaçık bir lütuftur.”

Kaynağını açıklayan ve sahibini gösteren Allah’ın lütfu. Allah’ın dışında hiç kimse insanlara kuşların dilini öğretemez. Aynı şekilde hiç kimse bir insana bu kadar geniş imkan sağlayamaz.

Kuşların, hayvanların ve böceklerin kendi aralarında anlaşmalarını sağlayan özel dilleri ve koruma araçları vardır. Nitekim alemleri yaratan yüce Allah şöyle buyuruyor: “Yerde kımıldayan bütün hayvan türleri ve kanatları ile uçan bütün kuş çeşitleri sizler gibi canlılar topluluğudurlar.” (En’am Suresi, 38)

Bunların birer canlılar topluluğu olmaları, yapımlarını düzenleyen, belirlenmiş bağları bulunmalarını ve kendi aralarında anlaşmalarını sağlayan araçların olmasını gerektirmektedir. Bu tür nitelikler ise pek çok kuşların, hayvanların ve böceklerin hayatlarında gözlenebilmektedir. Bu alanlarla ilgilenen bilginler, kesin ve değişmez hükümler olarak değil, tahmin ve varsayım yolu ile hayvanların kendi aralarındaki anlaşma araçlarını ve dillerini anlamak için çaba sarf ediyorlar. Yüce Allah’ın Hz. Süleyman’a kuş dilini öğretmesine gelince, bu ona mahsus bir özellik olup insanlardan alışageldikleri şeylerden farklı mucizevi bir yol ile gerçekleşmiştir. Yoksa Hz. Süleyman bugünkü bilginlerin ve uzmanların çabasına benzer bir çalışma ile talimin ve gözlem metodunu kullanarak, kuşların ve başka varlıkların dillerini anlamak için özel bir çaba harcamış ve çalışma yapmış değildir.

Ben bu noktayı aydınlatmak ve ona açıklık kazandırmak istiyorum. Çünkü modern ilmin başarılarına tutkun olan çağdaş tefsircilerin bazıları Kur’an’da geçen Hz. Süleyman’ın kıssasını yorumlarken diyorlar ki; Hz. Süleyman’ın kuşların, hayvanların ve böceklerin dillerini anlaması bugünkü modern bilimsel araştırmalar yoluyla hayvan dillerini çözmeye çalışmanın bir türüdür. Halbuki böyle bir yorum mucizenin karakterini ve tabiatını değiştirmek anlamına gelir. İnsanın sınırlı olan bilimi karşısında, hayranlık duygusuna kapılmanın ve bu bilim karşısında yenilgiye uğramanın etkilerinden biridir. Çünkü Allah’ın kullarından birine böceklerin, hayvanların ve kuşların dillerini hiçbir çaba sarf etmeden ve hiç yorulmadan katından bir bağış olarak öğretmesi, gerçekten çok basit ve çok kolaydır. Böyle bir şey Allah’ın canlı türleri arasına koyduğu engelleri kaldırmasından ibarettir. Çünkü Allah bu türlerin hepsini yaratandır.

Her şeye rağmen bu Allah’ın, kulu Hz. Süleyman’a bağışlamış olduğu mucizenin sadece bir yönüdür. Kuşlardan ve cinlerden bir grubun onun hizmetine verilmesi, emri altında bulunması ve tıpkı insanlardan oluşan askerlerin itaat ettiği gibi emrine itaat etmeleri de mucizenin diğer bir yönünü oluşturuyor. Onun hizmetine verilen bu kuşların yetenekleri ve anlayışları ise diğer kuşlara oranla bir kat daha gelişmiştir.

Bu durum, Sebe Kraliçesi ve milletinin durumunu en akıllı, ileri görüşlü ve takva sahibi insanların anlayabileceği biçimde kavrayıp onu anlatan Hüdhüd’ün hikâyesinde ortaya çıkıyor. Bu olayda diğeri gibi mucize yoluyla meydana gelmişti.

Şu bir gerçektir ki, Allah’ın yaratma yasasına göre kuşların özel bir anlama yetenekleri vardır. Fakat onlar, bu anlama yetenekleriyle insanların anlama düzeyine yükselemezler. Kuşların bu şekilde yaratmaları kâinattaki genel uyum zincirinin yalnızca bir halkasıdır. Kâinattaki zincirin tüm halkaları gibi bu halkada genel yasaya boyun eğer. Zaten bu halka söz konusu genel yasaya bağlı olarak var olmuştur.

Günümüzde nesilleri devam eden hudhud kuşları, binlerce ve milyonlarca sene yani, hudhudların yaratıldığı günden beri var olan hudhud kuşlarından bir kopyadır. İlahi yasa gereği ile hüdhüd kuşunun hemen hemen tıpkısını meydana getiren özel genetik etkenler vardır. Aralarındaki karşılıklı konuşma en doruk noktaya ulaşsa da onu kendi türünden daha yüksek bir türe çıkaramaz. Görüldüğü gibi bu olay, Allah’ın yaratmadaki kanunlarının evrenin uyumu içinde genel yasaların bir bölümünü oluşturmaktadır.

Yalnız bu değişmez iki gerçek, yasaları, kanunları meydana getiren Allah’ın bir mucize yaratmasına engel olamaz. Hatta mucizenin kendisi de bizzat Allah’ın belirlediği tabiat yasalarından biri olabilir. Zira biz bu genel yasanın bir bölümünü keşfedememiş olabiliriz. Bu genel yasa ancak Allah’ın zamanını bilebileceği bir dönemde insanlar tarafından keşfedilerek genel uyum için belirlenen yaratma yasası tamamlanmış olacaktır.

İşte bu yasa gereği olarak Hüdhüd Süleyman’ı bulmuştur. O zaman Hz. Süleyman’ın emrine verilen tüm kuşların da böyle niteliklere sahip olduğu düşünülebilir.

Bu ara açıklamadan, Hz. Süleyman’ın Hz. Davud’a varis olmasından, Allah’ın kendisine verdiği ilmi, imkânları ve lütufları açıklamasından sonra hikâyenin ayrıntılarına geçebiliriz.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.