SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NUR SURESİ 27. ve 29. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
EVİN FONKSİYONU
27- Ey mü’minler kendi evlerinizin dışındaki evlere izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Böyle davranmak sizin için daha hayırlıdır. Ola ki düşünür sebebini anlarsınız.
28- Eğer kapısını çaldığında evde hiç kimse yoksa size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Eğer size “geri dönün” denirse geri dönünüz. Böylesi, sizin için daha onurlu bir harekettir. Hiç kuşkusuz Allah, ne yaparsanız onu bilir.
29-Şenlik olmayan ve içinde eşyanızın bulunduğu evlere izinsiz girmenizin hiçbir sakıncası yoktur. Allah sizin gerek açığa vurduğunuz ve gerekse gizli tuttuğunuz bütün duygularınızı bilir.
Yüce Allah, evleri, insanları sığındığı, ruhların huzura kavuştuğu nefislerinin tatmin olduğu, ayıp ve görülmesi yasak olan yerlerinin açığa çıkması bakımından güven duydukları sinirleri tahrip eden sakınma ve korunma yükünü üzerlerinden attıkları meskenler kılmıştır.
Herhangi bir kimsenin ancak ev halkının bilgisi ve izni ile, yine onların istedikleri bir zamanda ve insanları karşılamak istedikleri bir durumda girebildiği güvenli ve dokunulmaz yerler olmadıkları sürece evler bu özelliklerini koruyamazlar.
Çünkü yabancı kimselerin izinsiz girip evlerin dokunulmazlıklarını çiğnemeleri, ev halkından bazı kimselerin ayıp yerlerini görmelerine neden olabilir. Şehevi duyguları tahrik eden durumlarla karşılaşabilirler. Bu da;ani karşılaşmalar ve kısa bakışların tekrarlanıp kasıtlı bakışlara dönüşmesinden kaynaklanan günahı işlemek için bir fırsat oluşturur. Beklenmeyen ve kasıtlı olmayan karşılaşmaların uyandırdığı eğilimlerin harekete geçirdiği bu duygular, birkaç adım sonra günahkar ilişkilere ya da psikolojik komplekslere ve sapıklıklara kaynaklık eden yasak şehevi tatmin yollarına dönüşür.
Cahili Araplar döneminde evlere pervasızca ve adeta saldırarak girerlerdi. Bir ziyaretçi eve girer sonra da “Girdim” derdi. O sırada ev sahibi ile eşi başkasının görmemesi gereken bir durumda olabilirlerdi. Kadın çıplak olabilirdi veya ayıp yerleri açıkta olabilirdi: Erkekde öyle. Bu ise, can sıkıcı ve yaralayıcı bir davranıştı. Evlerin güvenliğini ve huzurunu bozardı. Ayrıca baştan çıkarıcı şeyleri görmesi sonucu nefisleri şurda burda fitneye düşürürdü.
Bütün bunlardan dolay yüce Allah, müslümanları bu yüksek edep kuralı ile edeplendirmiştir. İzin isteyerek evlere girmeleri, ev halkına selam verip güven ortamını oluşturmaları; evlere girmeden önce içerdekilerin endişelerini giderme kuralını getirmiştir:
“Ey mü’minler kendi evlerinizin dışındaki evlere izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz.”‘
Ayetin orijinalinde izin isteme ifadesi yerine yakınlık oluşturma ifadesi kullanılıyor. Bu ise, izin istemedeki kibarlığı ve gelenin giriş nezaketini ima etmektedir. Böylece ev halkında ona karşı bir yakınlık ve onu karşılamaya hazırlanma isteği uyanır. Kuşkusuz bu, ruhların durumlarını gözetmeye, insanların kendi evlerindeki koşullarını ve bu koşullara eşlik eden zorunlu durumları değerlendirmeye ilişkin son derece nazik ve kibar bir yaklaşımdır. Çünkü evlerde öyle durumlar olur ki, bu yüzden ev halkının gece veya gündüz gelenler karşısında zor duruma düşmeleri ve mahcup olmaları doğru değildir.
İzin istendikten sonra evde, ev halkından bir kimse bulunabilir de, bulunmayabilir de. Eğer evde kimse yoksa, izin istendikten hemen sonra eve dalmak doğru değildir. Çünkü evlere izinsiz girilmez.
“Eğer kapısını çaldığınız evde hiç kimse yoksa size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz.”
Kapısını çaldığınız evde ev halkından birisi varsa bile sadece kapıyı çalmakla eve girmek doğru değildir. Çünkü kapıyı çalmak, girmek için izin istemektir. Ev halkı izin vermezse yine de girilmez, oyalanmadan ve beklemeden geri dönmek gerekir.
“Eğer size geri dönün’ denirse geri dönünüz. Böylesi sizin için daha onurlu bir harekettir.”
Kırılmadan ve ev halkının size kötü davrandıklarını, sizden nefret ettiklerini düşünmeden geri dönünüz. Çünkü insanların birtakım sırları ve mazeretleri olur. Bu yüzden her zamanki koşulların ve durumların değerlendirilmesi kendilerine bırakılmalıdır.
“Hiç kuşkusuz Allah,ne yaparsanız onu bilir.”
Allah, kalplerin gizli yönlerinden haberdardır, kalplerdeki itici ve tahrik edici duyguları bilir.
Fakat otel; pansiyon ve misafirlere ayrılmış evlere, izin istediğinizde bu sizin ihtiyacınızı gidermenize engel oluşturacaksa, o zaman bu tür yerlere izinsiz girmenizde bir sakınca yoktur.
“Şenlik olmayan ve içinde eşyanızın bulunduğu evlere izinsiz girmenizin hiçbir sakıncası yoktur. Allah sizin gerek açığa vurduğunuz ve gerekse gizli tuttuğunuz bütün duygularınızı bilir.”
Şu halde mesele, yüce Allah’ın gizli açık tüm duygularınızı bilmesi ve, gizli açık sizi gözetmesi ile ilişkilidir. Bu gözetim kalplerin itaatinin ve üstün edep kuralını örnek edinmelerinin garantisidir. Yüce Allah bu kuralı, insanın her eğilimi için eksiksiz bir sistem belirleyen kitabında vurgulamıştır.
Kur’an hayat sistemidir. Bu yüzden sosyal hayatın ayrıntı sayılan bu yönünü de kapsar, özenle ele alır. Çünkü Kur’an insan hayatını hem bütün hemde parça olarak düzenler. Bu düzenleme, hayatın ayrıntıları ile yüce ve bütünsel düşünce arasında bir ahengin oluşması içindir. Evlere izin alarak girmek bir mesken,bir barınak olarak evlerin dokunulmazlıklarını gerçekleştirir. Bu ev halkı üzerinde ani baskına uğrama endişesini, sürpriz gelişlerin meydana getirdiği sıkıntıyı ve ayıp yerlerinin ortaya çıkması ile yaşanacak korkuyu giderir. Hiç kuşkusuz, avret (görünmesi istenmeyen ayıp şeyler) kavramı oldukça geniştir. Bununla, söylenir söylenmez zihinde uyanan olguların dışındaki şeyler de kastedilmiştir. Burada sadece bedensel ayıp kastedilmiyor, bunun yanında ev halkının, hazırlanmadan, süslenmeden, etrafa çeki düzen vermeden insanların sürpriz gelişleri ile görmelerini istemedikleri yiyecek, giyecek ve eşyalara ilişkin ayıplar da kastediliyor. ayrıca insanların gizli kalmasını istedikleri psikolojik duygular ve durumlar da sözkonusudur. Hangi biriniz, etkin bir duygulanmadan dolayı ağlayacak kadar zayıf bir durumdayken ya da tahrik edici bir nedenden dolayı son derece öfkeliyken yahut yabancılardan sakladığı bir demen acı çekiyorken insanların kendisini görmesini ister?
İşte Kur’an’ın belirlediği hayat sistemi bu yüce davranış kuralını, evlere izin isteyerek girme kuralını. koyarken bütün bu incelikleri gözetmiştir. Bunun yanında elde olmayan sürpriz bakışların, ani karşılaşmaların gerçekleşme imkanın da en aza indirmiştir. Çünkü bu, bakış ve karşılaşmalar gizli şehvet ve arzuları uyandırır. İlişkiler ve buluşmalar onlardan kaynaklanır. Hiç kuşkusuz bunları şeytan planlar ve koruyucu gözlerin ve uyanık kalplerin gaflet anında insanı, orada burada bu tür sapık ilişkilere yöneltir.
Bu ayetlerin inmesi ile birlikte ilk defa bu edep kuralına muhatap olan mü’minler bunun bilincine varmış ve en başta da Hz. Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- bu kuralı uygulamıştır.
Ebu Davud ve Nesai, Ebu Amr el-Evzai’nin Kays b. Sâ’d b. Ubade’den rivayet ettiği şu hadisi naklederler: “Resulullah bizi evimizde ziyaret etti ve “Es selamu aleyküm ve rahmetullah” dedi. Sâ’d sessizce selamını aldı. Kays diyor ki: “Resulullah’a izin vermeyecek misin?” dedim. Sâ’d “Bırak bize çok selam versin” dedi. Resulullah tekrar “Es-selamu aleyküm ve rahmetullah” dedi. Sâ’d yine sessizce selamını aldı. Resulullah bir daha “Es-selamu aleyküm ve rahmetullah” dedi ve geri döndü. Sâ’d hemen arkasından koşup “ya Resulullah ben senin selamını duyuyor ve sessizce cevap veriyordum. Amacım bize çok selam vermeni sağlamaktı” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Sâ’d’la birlikte geri döndü. Sâ’d yıkanmasını istedi, Peygamberimiz de yıkandı. Sonra Sâ’d ona zaferan (sarı) ya da Vers (kırmızı) renkli bir elbise verdi. Peygamberimiz elbiseye büründü, sonra ellerini kaldırıp şöyle dedi: “Allah’ım salat ve selamını Sa’d b. Ubade’nin soyu üzerine indir.”
Ebu Davud Huzeyl’den şöyle rivayet eder: Bir adam geleli -Osman diyor ki, “o adam Sâ’d idi”- Resulullah’ın kapısının tam karşısında durdu ve içeri girmek için izin istedi. O sırada kapının karşısında duruyordu. -Osman diyor ki, “kapının tam karşısında dikilmişti”- Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun”Böyle mi yaparsın?” veya “Böyle mi? Asıl bakmak için izin istenir” dedi.
Ebu Davud Rabi’den şöyle rivayet eder: Amiroğullarından bir adam Resulullah’a gelip eve girmek için izin istedi ve “gireyim mi?” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- hizmetçisine “Git şu adama nasıl izin isteyeceğini, “esselamu aleyküm, girebilir miyim?” demesini öğret” dedi. Adam Peygamberimizin sözlerini işitti ve “Esselamu aleyküm, girebilir miyim?” dedi. Peygamberimiz izin verdi o da eve girdi.
Muğire’nin, Muğire de mücahid’in şöyle dediğini anlatır. İbn-i Ömer bir işten geliyordu. Susuzluktan kavrulmuştu. Kureyşli bir kadının çadırının yanına geldi ve “Esselamu aleyküm, girebilir miyim?” dedi. Kadın “güvenle gir” dedi. İbn-i Ömer sözlerini tekrarladı, kadın da aynı cevabı verdi. Bu arada İbn-i Ömer ileri geri gidip geliyordu. Kadına “gir de” dedi. Kadın da “gir”dedi. O da girdi.
Ata b. Rabah İbni Abbas’tan şöyle rivayet eder. Dedim ki: Aynı evde benimle beraber kalan ve aynı odada kalan yetim kız kardeşlerimin yanına girmek için izin istemem gerekiyor mu? “Evet” dedi. Bana ruhsat vermesi için tekrar sordum, kabul etmedi ve “onları çıplak görmek ister misin”? dedi. “Hayr”dedim. “O halde yanlarına girerken izin iste” dedi. Tekrar sordum. Bu sefer “Allah’a itaat etmek ister misin” dedi. “Evet” dedim. “O halde izin iste” dedi.
Bir sahih hadiste Resulullah’ın -salât ve selâm üzerine olsun- erkeğin ansızın evine gelmesini yasakladığı anlatılır. Bir rivayete göre de “Geceleyin haber vermeden evine girmesini yasaklamıştır.”
Bir başka hadiste Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- bir yolculuktan dönerken Medine’ye gündüz geldiği, ama şehre girmeyip dışında konakladığı ve “yatsıya kadar -yani gündüzün sonuna kadar- bekleyin, dağınık saçlar taransın, görünmeyen yerlerdeki kıllar da temizlensin öyle girelim” dediği anlatılır.
İşte yüce Allah’ın kendilerine öğrettiği ve Allah’ın nuru ile aydınlanan parlak ve yüce edep kuralı sayesinde Hz. Peygamberin ve arkadaşlarının duyguları bu kadar kibar, bu kadar ince bir düzeye ulaşmıştı.
Bu gün, biz de müslümanız, ne var ki, bu inceliklere karşı duyarlılığımız kalmamış,kabalaşmıştır. Adam kalkar gündüzün veya gecenin herhangi bir saatinde kardeşinin evine gelir,kapıyı çalar, çalar, çalar. Ev halkı kapıyı açmak zorunda kalana kadar asla geri dönmez. Evde telefon da olabilir. Gelmeden önce, bu yolla izin isteyebilir veya durumun gelmesine uygun olup olmadığını öğrenebilir. Ama o buna aldırmaz, zamansız ve yersiz baskın yapmayı tercih eder. Sonra gelenekler de misafirin geri çevrilmesini hoş karşılamaz. Çünkü gelmiştir artık. Ev halkı bu béklenmeyen ve habersiz gelişten hoşnut olmasalar bile içeri almak zorunda kalırlar.
Bugün biz de müslümanız, ama herhangi bir yemek saatinde kardeşimizin kapısını çaldığımızda, şayet bize yemek verilmeyecek olursa, bozuluruz. Aynı şekilde gece geç saatte kapılarını çaldığımızda eğer yatıya alıkoymazlarsa yine bozuluruz. Hiçbir zaman özürlerini takdir etmeyi, onlara hak vermeyi düşünmeyiz.
Bunun nedeni İslâm edebi ile edeplenmemiş olmamızdır, arzularımızı Hz. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- getirdiği davranış kurallarına uydurmamamızdır, yüce Allah’ın doğruluklarını belgeleyecek hiçbir kanıt indirmediği yalan yanlış geleneklere kul-köle olmamızdır
Bazan bizim dışımızda; İslâm inancını benimsemeyen birtakım insanlar görürüz. Bunlar dinimizin kişisel edep olması, hayat tarzında uyulacak kurallar olması için getirdiği görgü kurallarına benzer davranışları korudukları zaman bu gördüklerimiz bazen hoşumuza gider, bazen de onları yadırgarız. Ama köklü dinimizi öğrenmeye, ona güven içinde sığınmaya çalışmayız.
FİTNENİN YOKEDiLiŞİ
Evlere izin isteyerek girme kuralından sonra -ki bu duyguların arınması ve beklenmeyen fitne nedenlerinden sakınılması için kural haline getirilmiş korunma amaçlı bir uygulamadır- fitnenin önü alınıyor, yolu kapatılıyor. Tahrik edici fitne yerlerine bakmanın ve baştan çıkarıcı anlamlı hareketlerin etkisiyle oluşan fitnenin önüne geçiliyor.