sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 21. ve 22. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 21. ve 22. AYETLER
14.06.2021
742
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

21- Yine onlar, Allah’ın sürdürülmesini emrettiği ilişkileri sürdürürler. Rabblerinden korkarlar ve kötü hesaplaşmadan ürkerler.

22- Yine onlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizlice ve açıkça hayır yolunda harcarlar, kötülüğü iyilikle savarlar. İşte geçici dünyanın ardından gelecek olan mutlu akıbet onları bekliyor.

Bu şekilde genel bir ifadeyle; yüce Allah’ın sürdürülmesini emrettiği bütün ilişkileri sürdürürler. Bu, eksiksiz bir itaat, sürekli bir doğruluk ve eğrilip bükülmeden, sağa sola sapmadan, evrensel yasa uyarınca ve Allah’ın koyduğu kanun doğrultusunda hareket etmek demektir. Kanunun bu şekilde genel bir ifadeyle sunulması ve yüce Allah’ın sürdürülmesini emrettiği ilişkilerin ayrıntılı olarak belirtilmemesi bu yüzdendir. Çünkü ayrıntılar uzun sürer. Oysa amaç da bu değildir. Amaç, sağa sola sapmayan, kesin doğruluğu, gevşemeyen sürekli itaati, kopmak bilmeyen mutlak bağlılığı tasvir etmektir. İşte bu kesintisiz itaatten dolayı, ayetin devamı bu itaatkâr duygularda bir şimşek gibi parlamaktadır.

“Rabblerinden korkarlar ve kötü hesaplaşmadan ürkerler.”

Bu Allah korkusu ve O’nun huzuruna çıkılacak, o korkunç günde karşılaşılacak kötü cezadan duyulan ürpertidir. Onlar hesaplaşma gününden önce hesaplaşacaklarını düşünen akıl sahibi kimselerdir.

“Yine onlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile sabrederler.”

Birçok şekli vardır sabrın. Aynı şekilde sabretmenin bazı kaçınılmaz gerekleri de vardır. Allah için amel etmek, cihad etmek, Allah’ın dinine davet etmek ve bu uğurda çalışmak gibi anlaşmanın getirdiği yükümlülüklere sabretmek gerekir. Hem bollukta hem yoklukta sabır… Şımarmadan nankörlük etmeden bolluk zamanında sabreden çok az kişi vardır. İnsanların can sıkıcı ahmaklıklarına, cahilliklerine karşı sabretmek… sabır… sabır… sabır… Tümü de Allah’ın hoşnutluğu içindir. Ne insanların “korkaktırlar” demelerinden çekinirler. Ne de “sabrediyorlar” demelerini sağlamak için gösteriş yaparlar. Sabretmenin ötesinde bir çıkar beklentisi içinde değildirler. Paniğe kapılmanın sebep olacağı bir zararı bertaraf etmek için de sabretmezler. Sabrederken Allah’ın hoşnutluğunun dışında bir hedef gözetmezler. Allah’ın verdiği nimetlere ve O’nun sorumlu tuttuğu imtihanlara karşı sabır… O’nun takdirine teslim olmak, O’nun iradesine kayıtsız şartsız bağlanmak, O’nun verdiğinden hoşnut olmak ve O’na boyun eğmek suretiyle sabır…

“Namazı kılarlar.”

Namaz da yüce Allah’la yapılan sözleşme ve anlaşmanın kapsamı içindedir. Ancak burada ön plana çıkarılmasının nedeni anlaşmaya bağlılığın ilk şartı oluşudur. Çünkü namaz, Allah’a yönelişin saf ve eksiksiz belirtisidir. Kul ile Rabb arasındaki açık ve katıksız bağdır namaz. Namazda Allah’dan başkasına yönelik bir davranış ve söz yoktur.

“Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizlice ve açıkça hayır yolunda harcarlar.”

Allah’ın verdiği rızıklardan bir kısmını gizli ve açık olarak Allah yolunda harcamak da yüce Allah’ın sürdürülmesini istediği ilişkiler arasında yer alır. Anlaşmanın yükümlülüklerine bağlı kalmanın bir ifadesi de budur. Ancak burada bu eylemin ön plana çıkarılmasının, belirginleştirilmesinin nedeni Allah’la kul arasında önemli bir bağ oluşudur. Bu bağ, insanları hayat sürecinde Allah için biraraya getirmektedir. Allah için Allah’ın kullarına yapılan bu karşılıksız harcama verenin nefsini cimrilikten, alanın nefsini de kinden arındırır. Böylece müslüman toplumda hayat, Allah adına dayanışma ve yardımlaşma içinde olan, saygın insanlara yaraşır bir nitelik kazanır. Karşılığını Allah’dan bekleyerek yapılan mali harcama hem gizli olur hem de açıktan olur. İnsanın onurunun kırılmasından korkulduğu, sadece iyilik yapmak düşüncesi ön planda olduğu ve nefis, açıktan harcama yapmanın gösterişinden sakındırılmak istendiği zaman gizli yapılır. İyi örnek olmak istendiği zaman şeriatın uygulanması gözönünde bulundurulduğu ve kanuna uyulduğu zaman da açıktan yapılır: Hayatın akışı içinde her iki uygulama da yerine göre gereklidir.

“Kötülüğü iyilikle savarlar.”

Yani günlük ilişkilerinde kötülüğe iyilikle karşılık verirler. Yoksa Allah’ın dininde değil. Ama ifade, başlangıcı aşıp sonucu dile getiriyor. Kuşkusuz kötülüğe iyilikle karşılık vermek nefislerin azgınlığını kırar. Onları iyiliğe yöneltir. Kötülüğün alevini söndürür. Şeytanın kışkırtmasını bertaraf eder. Dolayısıyla kötülüğü karşılar ve en sonunda kötülüğü savar. Ayet-i kerime bu sonucun elde edilmesi için çabuk davranmış ve sonucu ifadenin başında zikretmiştir. Amaç kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi teşvik etmek ve bu davranışın sonucunu gözetlemektir. Sonra bu ifadede de kötülüğe iyilikle karşılık vermeye yönelik gizli bir işaret vardır. Ancak kötülük ortadan kaldırılacaksa böyle yapılır. Yoksa bu davranışın amacı, kötülüğe yüreklendirmek ya da kötülüğü şımartmak değildir. Ama kötülük kötek istiyorsa, şer defedilmeyi gerektiriyorsa bu durumda iyilikle karşılık vermeye yer yoktur. Böylece kötülüğün kabarması, küstahlaşması, üstünlük sağlaması önlenmiş olur.

Kötülüğe iyilikle karşılık verme olayı genellikle iki kişi arasındaki karşılıklı ilişkilerde sözkonusu olabilir. Allah’ın dininde böyle bir kural geçerli değildir. Çünkü büyüklük taslayan zalim despotlara en sert tepkiyi göstermek gerekir. Yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlara karşı kesin bir tavır takınmak kaçınılmazdır. Kur’an’ın direktifleri, durum değerlendirmesine, görüş alışverişine, en iyiyi, en doğruyu tercih etmeye açık direktiflerdir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.