SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAHMAN SURESİ 29 VE 36. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
29- Göktekiler ve yerdekiler hep O’ndan bir şey isterler. O her gün (her an) yeni bir işle meşguldür.
30- Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
31- Ey insanlar ve cinler, yakında sizinle hesaplaşmak için özel vakit ayıracağız.
32- Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz:
33- Ey cinler ve insanlar, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşarak kaçmaya gücünüz yetiyorsa kaçınız. Fakat ancak özel bir gücünüz varsa bunu başarabilirsiniz.
34- Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
35- Üzerinize dumansız alev ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran bulunmaz.
36- Peki, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Evet, göktekiler ve yerdekiler her şeyi O’ndan isterler. O’nun kapısı dilek kapısıdır. O’ndan başkasından hiç bir şey istenmez. Çünkü o “başkası” kim olursa olsun, ölümcüldür, fanidir; dilek kapısı olmaya elverişli değildir. Herkes dileğini O’na yöneltir; dilekleri tek O karşılayabilir. Sırf O’nun kapısını çalanın eli boş dönmez. O’ndan başkasına el açan kimse dilek kapısını şaşırmış, umut kulpunu elinden kaçırmış ve cevap alma şansını yitirmiştir. Çünkü ölümcül bir varlığın, başka bir ölümcül varlığa verecek nesi olabilir? Kendisi ihtiyaç içinde olan bir zavallı başka bir “muhtaç”ın derdine nasıl çare olabilir?
Yüce Allah sürekli meşguldür, her an yeni bir iş yapıyor. Sınırı olmayan bu evrenin tümü O’nun plânına dayanır, O’nun dileğine bağlıdır. O’dur bu evreni çekip-çeviren. Bu çekip-çeviricilik, bu yöneticilik bu evreni hem bir bütün olarak ve hem de evrenin her bireyini, her birimini teker teker içerir. Hatta her canlı organ, her hücre, her atom bu ortaksız yönetimin şemsiyesi altındadır. Her şeyi O yarattığı gibi her şeyin fonksiyonunu da O belirler. Sonra da her nesneyi, fonksiyonunu yerine getirirken gözetimi altında tutar.
Bu kapsamlı yönetim filizlenen her tomurcuğu, dalından düşen her yaprağı, yerin derinliklerinde gizlenen her tohumu, yaş-kuru her şeyi, denizlerdeki tüm balıkları, deliğindeki her kurtçuğu, kuytu köşesindeki her böceği, inindeki her vahşi hayvanı, yuvasındaki tüm kuşları, her yumurtacığı, her civcivi, her kanadı, her tüyü ve tüm canlı organizmaların her hücresini izler.
Bu kapsamlı ve ayrıntılı yönetimin yüce sahibini, hiçbir işi öbür işinden alıkoymaz; görünür-görünmez hiçbir şey O’nun bilgisinin kapsamı dışında kalmaz. Yeryüzünde yaşayan cinlerin ve insanların tüm işleri de O’nun bu faaliyet alanı içindedir. Bundan dolayı O, insanlara ve cinlere bu nimetini hatırlatıyor, tescil etme ve tanık tutma amacı ile bu nimeti dile getiriyor. Okuyalım:
“Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?”
KIYAMET
Böylece ölümcüllüğün ötesindeki sürekli kalıcılık gerçeği vurgulanmış oldu. Arkasından her şeyin o tek kalıcı varlığa yöneldiği gerçeği hatırlatıldı. Arkasından tüm varlıklara ilişkin faaliyetlerin, plânlamaların ve yönetilmelerin O ortaksız yöneticinin dileğine bağlı olduğu, bunun kullara yönelik bir lütuf, bir dilek olduğu açıklandı.
Bu genel gerçeğin ve onun türevleri olan öbür gerçeklerin vurgulanması ile evrenin gözler önüne serilmesine ve insanlar ile cinlerin karşısına dikilmesine son verilerek surenin yeni bir kesitine geçiliyor. Bu kesit tehdit ve korkutma içeriklidir. Tehdit, ürkütücü ve tüyler ürperticidir. Korkutma sarsıcı ve dehşet uyandırıcıdır. Bu tehditli ve korkutmalı cümleler, surenin bundan sonraki akışı boyunca insanların ve cinlerin karşısına çıkarılacak olan kıyamet dehşetine zihinleri hazırlayıcı bir nitelik taşır.
Evet; “Ey insanlar ve cinler, yakında sizinle hesaplaşmak için özel vakit ayıracağız: ‘
Aman Allah’ım! Ne korkunç, ne sarsıcı bir dehşet! Buna insanlar ve cinler şöyle dursun; sıradağlar, yıldızlar ve gezegenler bile dayanamaz.
Allah… Yüceler yücesi Allah. Allah güçlü, her şeyi yapabilen, ezici iradeli, buyruğuna karşı durulmaz, büyük, ulu Allah. Evet, yüceler yücesi Allah, şu iki zavallı, küçücük varlık türü ile, insanlar ve cinler ile hesaplaşmak üzere başbaşa kalacağını bildiriyor. Hem de tehdit ve intikam yansıtan bir dille.
Bu çok önemli bir olay. Büyük bir dehşet. Her türlü düşünceyi, her türlü ihtimali aşan çarpıcı bir gelecek.
Aslında yüce Allah’ın meşgul olması sözkonusu değildir ki, vakit ayırması, zamanını boşaltması sözkonusu olsun. İfadenin amacı olayı insanın idrakine yaklaştırmak, tehdide sarsıcı ve dehşet saçan bir somutluk kazandırmak, bu tabloyu hayalinde canlandıran herkesi tepeden tırnağa titretmektir. Yoksa tüm evren bir tek sözle yaratılmıştır. Bir tek “ol” sözü ile. Buna göre yokedilişi, mahvedilişi için de bir tek söz yeterlidir, o söz üzerine herşey göz açıp kapayıncaya kadar yok olur. Peki yüce Allah sırf insanlarla ve cinlerle başbaşa kalıp da onların hesabına el koyduğunda, onları cezalandırmaya hazırlandığında bu zavallıcıkların halleri nice olur?
Bu korku dolu dehşet tablosunun gölgesi altında yüce Allah bu zavallılara yine soruyor:
“Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?”
Arkasından korkutmanın ve sarsmanın dozajı arttırılarak insanlara ve cinlere meydan okunuyor. Bu meydan okuyuşta ellerinden geliyorsa göklerin ve yeryüzünün boyutları dışına kaçarak Allah’ın sillesinden kurtulmaları öneriliyor.
“Ey insanlar ve cinler, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşarak kaçmaya gücünüz yetiyorsa kaçınız: ‘
Nasıl ve nereye kaçacaklar?
“Fakat ancak özel bir gücünüz varsa bunu başarabilirsiniz.”
Oysa böyle bir güç, ancak onun ortaksız sahibinin elinde vardır. İnsanlar ile cinler bir kere daha aynı soru ile karşı karşıya geliyorlar:
“Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?”
Acaba zavallıların yalanlamaya kalkışacak, hatta ağızlarını açıp bir şey söylemeye yeltenecek en ufak bir güçleri, bir cesaret kırıntıları kaldı mı?
Fakat bu ezici saldırı kampanyası son noktasına kadar sürüyor. Korkunç tehdidin soluğu bu zavallıların ense kökünü yoklamaya devam ediyor. Yüz kızartıcı akıbetleri somut olarak gözleri önüne seriliyor. Okuyalım:
“Üzerinize dumansız alev ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran olmaz.
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?”
Bu tablo, insanların ve tüm varlıkların alışageldiklerinin ötesinde, insanların ve tüm varlıkların hayallerindeki imajları aşan korkunçlukta bir dehşet tablosudur. Benzerine rastlanmayan, orjinal bir tablodur. Kur’an’da buna yakın içerikte birkaç tablo çizilmiştir. Ama onlar buna benzemekle birlikte tam olarak bunun gibi değildirler. Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Varlıklı yalanlayıcıları benimle başbaşa bırak.” (Müzzemmil suresi, 11)
“Şu tek olarak yarattığım adamla beni başbaşa bırak.” (Müddessir suresi, 11)
Fakat “Ey insanlar ve cinler, yakında sizinle hesaplaşmak için özel vakit ayıracağız” ayeti, yine de bu ayetlerden daha sert, daha etkileyici, daha korkunç ve daha dehşet saçıcıdır.
Bu noktadan itibaren surenin sonuna kadar kıyamet günü sahneleri ile yüzyüze geleceğiz. Kıyamét günü evrenin alt-üst oluşunu canlandıran tablo ile bunu izleyecek olan hesap verme, azaba çarpılma ve ödül alma tabloları gözlerimizin önüne getirilecek.
Bu tabloların sunuluşu, surenin girişinin genel havası ve evrensel alanı ile uyumlu bir evrensel tablo ile başlıyor. Okuyalım:…