SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RUM SURESİ 40. VE 42. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
40- Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren daha sonra da dirilten Allah’dır. O’na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
41- İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Allah’da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
42- De ki; “Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”
Onları gerçek durumları ile yüz yüze getiriyor. Yalnız Allah’ın oluşturduğu konusunda tartışmaya giremedikleri veya ortak bildikleri ilahlarının bu oluşumlarda pay sahibi olduğunu ileri süremedikleri, onları yaratanın, rızık veren, öl-düren ve ölümden sonra diriltecek olanın Allah olduğu gerçekleriyle. İşte, yalnız Allah’ın yaratıcı olduğunu onaylıyorlar, ilahlarının kendilerine herhangi bir rızık verdiğini ileri süremiyor ve öldürme konusunda da Kur’an’ın söylediği ile çelişen bir kanıta sahip değiller. Geriye sadece olup olmayacağı konusunda çekişmeye girdikleri ölümden sonra dirilme kalıyor. Vicdanlarına yerleştirmek için Kur’an bu konuyu onlara, düştükleri sapıklığın ötesinden yapılarına seslenen, eşsiz bir yöntemle, herkesçe onaylanan ölçüler içinde sunuyor. Yapı ölümden sonra dirilme işini reddetmez.
Sonra onlara ortaklarınız içinde bunlardan bir şey yapan var mı” diye soruyor. Onlardan cevap beklemiyor. Bu, cevaba ihtiyaç duymayan ayıplama babında sadece olumsuz cevap için oluşturulmuş bir sorudur! Ona Allah’ın eksikliklerinden beri görülmesini eklemekle yetiniyor. “Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.”
Ardından onlara hayatın durumları ve konumlarının, insanların eylemleri ve elde ettikleriyle olan ilişkilerini insanların iç tutumları, inançları ve eylemlerinin bozukluğunun yeryüzünün düzenini bozarak, karaları ve denizleri fesatla doldurduğu ve fesadı yeryüzünün her köşesine egemen ve baskın kıldığını açıklıyor:
“İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı.”
İşte kargaşanın doğması ve ortama egemen olmasının kaynağı. O, mantıktan yoksun ve rastlantı sonucu olmayıp, “onlara şer ve bozgunculuktan dolayı ettiklerinin bir kısmını tattırmak için” Allah’ın yönlendirimi ve yasalarına bağlıdır. Allah onu, olumsuzluğunu gördüklerinde “belki dönerler” bozgunculuğa karşı durur, düzelirler diye oluşturmaktadır.
Gezinin sonunda, kendilerinden öncekilerin başlarına gelenlerin bir çoğunu bilen ve yeryüzünü gezdiklerinde, kalıntılarından da onların başlarına gelenleri anlayan müşriklere, öncekilerinin başına gelen kötülüklerin kendi başlarına da gelmemesi konusunda uyarıyor.
“De ki; Yeryüzünde dolaşın da daha öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”
Yeryüzünü gezdiğinizde gördüğünüz gibi aynı yolu izleyenlerin akıbetleri hep aynıdır.
DOSDOĞRU DİN BUDUR
Bu ayetlerde, izleyenlerin sapıtmadığı başka bir yol, yönelenlerin rüsvay olmadığı başka bir ufuk gösteriliyor: