SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SEBE SURESİ 1. VE 2. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
1- Hamd, göklerdeki ve yeryüzündeki tüm varlıkların sahibi olan Allah’a mahsustur. Ahirette de hamd O’na mahsustur. O her işi yerinde yapar ve her şeyden haberdardır.
2- O yeraltına giren ve oradan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen her şeyi bilir. O merhametli ve bağışlayıcıdır.
Sure, Allah’a hamd ederek söze giriyor. Bu başlangıç müşriklerin Allah a ortak koştuklarını, O’nun peygamberini yalanladıklarını, ahireti şüphe ile karşıladıklarını ve yeniden dirilmeye ihtimal vermediklerini anlatan bu sure için son derece uygun bir başlangıçtır. Yüce Allan aslında, özü itibarı ile övgüye lâyıktır. Bazı insanlar O’na karşı hamd görevlerini yerine getirmeseler de O’nun övgüye lâyık oluşu gölgelenmez. O kendisini överek tesbih eden şu varlık aleminin tümünün övgüsüne muhatap olduğu gibi birçok canlı varlıkların da övgüsüne muhataptır. İnsanlar bu genel kuralın dışında kalsalar da fark etmez.
Yüce Allah’a hamd edildikten sonra O’nun göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların sahibi olduğu gerçeği vurgulanıyor. Hiçbir şey hem O’nun hem de başkasının değildir. Göklerde ve yeryüzünde hiç kimse O’nun ortağı değildir. Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsi O’nun tekelindedir. İnanç sisteminin birinci temel prensibi budur. Allah’ın birliğini dile getirme ilkesi yani. Her şeyin sahibi yüce Allah’dır ve şu engin evrende O’nun dışında hiç kimse hiçbir şeyin sahibi ve egemeni değildir.
“Ahirette de hamd O’na mahsustur.”
Hem doğal hamd ve hem de kullardan yükselen hamd ahirette de O’na özgüdür. Hatta dünyada O’nu inkâr edenler yada sapık bir yaklaşımla O’na başkalarını ortak koşanlar bile ahirette O’na hamd ederler. Orada gerçek meydana çıkacağı için bütün hamdler ve övgüler, ortaksız olarak sırf O’na yöneltilir. Ayetin son cümlesini okuyoruz:
“O her işi yerinde yapar ve her şeyden haberdardır.”
“Hakim”dir; yani yaptığı her işin kesinlikle bir hikmeti vardır, dünyayı ve ahireti hikmet ilkesine göre yönetir; varlık aleminin tüm gelişmelerini hikmet ilkesi uyarınca tasarlar. Ayrıca O her şeyi her işi eksiksiz, sınırsız, köklü bir bilgi ile bilir ve her tasarısı bu geniş kapsamlı bilgisini yansıtır.
Sonra yüce Allah’ın bilgi kitabının bir sayfası önümüze açılır. Bu engin bilginin alam gökler ile yeryüzü kadar geniştir. Okuyoruz:
“O yeraltına giren ve oradan çıkan, gökten inen ve oraya yükselen her şeyi bilir.”
İnsan, birkaç cümle halinde önüne açılan bu sayfanın karşısında dikilince neler görür, neler! Acayip nesnelerin, hareketlerin, hacimlerin, şekillerin, biçimlerin, anlamların ve yapıların yığın yığın görüntüsü ve çağrışımı zihnine üşüşür. Bunları hayale sığdırmak bile mümkün değildir.
Eğer bu ayetin işaret etmek istediği olayların ve gelişmelerin sadece bir an içinde olup biten bölümünü araştırmak ve sayıya vurmak üzere bütün insanlar biraraya gelseler ve tüm hayatlarını bu işe adasalar, kesinlikle “o bir an içinde” kaç nesne gökten yere iniyor ve aynı tek anlık süre içinde kaç nesne yerden göğe yükseliyor?
Acaba yeraltına nice şeyler giriyor? Bu yerin bağrına nice tohumlar düşüyor, ya da ekiliyor? Bu yerin altında nice kurtlar, nice böcekler, nice sinekler ve nice sürüngenler barınıyor? Bu uçsuz-bucaksız toprağın nice su damlaları, nice gaz molekülleri ve nice radyo-aktif ışınlar sızıyor? Evet, nice nice şeyler geçiyor toprağın altına! Yüce Allah’ın sürekli ve uyuklama nedir bilmez gözetimi altında!
Topraktan nice şeyler çıkıyor? Nice bitkiler filizleniyor? Nice kaynaklar fışkırıyor? Nice yanardağlar, volkanlar lâv püskürtüyor? Nice gazlar buharlaşıyor? Nice saklı nesneler ortaya çıkıyor? Nice böcekler gizli yuvalarından yeryüzüne çıkıyor? Görülebilen ve görülemeyen nice nice şeyler. İnsanın bir bölümünü bildiği ve çoğunu bilmediği nice cansız nesneler ve hayvanlar!
Acaba gökten nice şeyler yere düşüyor? Nice yağmur damlaları, nice yıldız mermileri, nice yakıcı ışınlar, nice aydınlatıcı ışınlar? Nice “kaza” okları ve nice belirlenmiş “kader”ler? Nice tüm varlıklara yaygın, fakat bazı kulları özellikle kucaklayan “rahmet”ler? Yüce Allah’ın bazı kullarına oluk oluk türleri? Sayısını yüce Allah’dan başka hiç kimsenin bilmediği nice cansız-canlı varlıklar?
Peki nice şeylerin göğe yükseldiğini acaba hiç düşündük mü? Nice bitki, hayvan, insan ve insanın tanımadığı başka bir tür canlı soluğu? Yüce Allah’a yöneltilen ve O’ndan başka hiç kimsenin işitmediği nice gizli-açık dualar? Bildiğimiz ve bilmediğimiz nice ölmüş canlıların ruhları? Cebrail’in emri üzerine yücelen nice melekler? Yüce alemine süzülen ve yalnız yüce Allah’ın bildiği nice ruhlar?
Sonra denizden nice buhar kabarcıkları havaya karışıyor? Cisimlerden nice gaz zerrecikleri atmosferin enginliğine karışıyor? Yüce Allah’dan başka hiç kimsenin bilmediği nice nice nesneler?
Bunların hepsi bir an içinde olup bitiyor. Acaba bir tek anın olaylarını insan bilgisi kavrayabilir mi, uzun ömürler verse bile bu olayları sayıya geçirebilir mi? Oysa yüce Allah’ın sınırsız, akla sığmaz, engel tanımaz bilgisi bütün bu olayları-nerede ve ne zaman olurlarsa olsunlar-kapsamı içine alır. Niyetleri, duyguları, kasılmaları ve atışmaları ile bütün kalpler yüce Allah’ın gözetimi altındadırlar. Buna rağmen O görmezlikten gelir, bağışlar. Çünkü “Merhametli ve affedicidir.”
Kur’an’ın bunun gibi tek bir ayeti bile bu kitabın insan sözü olmadığını anlatmaya, kanıtlamaya yeter. Çünkü kalbinden geçmez. Yine böylesine evrensel bir düşünce doğal olarak hiçbir insanın aklının ucundan geçmez.
Bir tek dokunuşta bu kadar çarpıcı ve yaygın bir etki meydana getirebilmek, ancak tüm evrenin yaratıcısı olan yüce Allah’ın sanatının işidir. Kulların sanatı buna benzeyemez.
KIYAMETİ YALANLAYANLAR
Yüce Allah bu temel gerçeği bunca çarpıcı, geniş ufuklu ve engin alanlı biçimde açıkladıktan sonra bize kıyamet gününü inkâr eden kâfirlerin olumsuz tutumlarını anlatıyor. Bu adamlar yarın başlarına ne geleceğini bilmeyecek kadar zavallıdırlar. Oysa yüce Allah gaybın bilicisidir. Ne göklerdeki, ne yerdeki hiçbir nesne O’nun bilgisi dışında değildir. Öte yandan kıyamet günü mutlaka gerçekleşmelidir. Çünkü iyilerin ve kötülerin dünyadaki davranışlarının ödülünü ve cezasını alabilmeleri için o günün gerçekleşmesi şarttır. Okuyoruz: