SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 165. VE 171. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
165- “Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?”
166- “Buna karşılık Rabb’inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz. “
Ürdün Vadisinde bulunan çeşitli kentlerde yaşayan Lut kavminin bu tiksindirici günahı cinsel sapıklıktı. Kadınları bırakıp erkeklere yönelmekti. Bu cinsel sapıklık, fıtrata aykırı çirkin bir sapma idi. Yüce Allah kadını ve erkeği temiz kılmış ve herbirini eşine karşı eğilimli yaratmıştır ki, üreme yolu ile hayatın devam etmesine ilişkin dilemesi ve hikmeti gerçekleşsin. Üreme ise ancak kadın erkek buluşması ile mümkündür. Buna göre kadın-erkek arasındaki bu eğilim, evrende işleyen genel yasalardan biridir. Bu yasa ile evrendeki herkes, ve herşey yüce Allah’ın bu varlık alemini idare eden iradesinin, dilemesinin gerçekleşmesi için gerçek bir ahenk ve yardımlaşma içine girmektedir. Erkeğin erkeğe gitmesinin ise hiçbir hedefi yoktur. Bir amaç gerçekleştirmez. Bu, evrenin fıtratına ve yapısına da paralel düşmez. Böyle sapık bir ilişkiden birilerinin zevk alması da ayrıca hayret vericidir. Kadın-erkeğin buluşma esnasında duyduğu zevk ise Allah’ın dilemesinin gerçekleşmesi için fıtrata yerleştirilmiş bir vasıtadan öteye geçmez. Demek ki, Lut kavminin bu çirkin fiilinin, evrenin yasasına aykırı olduğu açıktı. Bu nedenle söz konusu sapıklıktan vazgeçmek veya yok olmaktan başka çareleri yoktu. Zira onlar hayatın rotasından çıkmış, fıtrat kervanından ayrılmışlardı. Çünkü varlıklarının hikmeti olan evlenme ve çocuk sahibi olma yolu ile hayatlarını sürdürmekten soyutlanmışlardı. Hz. Lut onları bu sapıklıkları bırakmaya çağırıp, Rabb’lerinin kendileri için yaratmış olduğu eşlerini terketmelerini, fıtrata karşı gelmelerini ve bunda gizli olan hikmetin sırlarını çiğnemelerini eleştirdiğinde… anlaşıldı ki, onlar, hayat kervanına ve fıtrat yasasına dönüş yapmaya hazır değiller:
167- Soydaşları “Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen késinlikle séni buradan süreceğiz” dediler.
Hz. Lut, onların arasında yabancı bir insandı. Amcası Hz. İbrahim’in, babasından ve milletinden ayrılıp vatanını ve yurdunu terk ettiğinde onunla birlikte buraya gelmişti. Hz. İbrahim ve onunla birlikte iman eden bir avuç inanmış insanla beraber Ürdün’ü geçmişti… Sonra bu toplumla birlikte yaşamaya başlamıştı. Nihayet yüce Allah onu bu adamlara peygamber olarak gönderdi ki, içinde bulundukları bataklıktan onları kurtarsın. Bir de baktı ki, sağlıklı fıtratın tertemiz biçimine çağırmayı bırakmadığı taktirde kendisini aralarından sürüp çıkarmakla tehdit ediyorlar.
Bu durumda yaptıkları işten, içinde bulundukları sapıklıktan tiksindiğini, nefret ettiğini açıkça ifade etmekten başka çaresi kalmamıştır.
168- Lut dedi ki; Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.
Ayet-i kerimede geçen “kaliy” sözcüğü aşırı biçimde tiksinmek demektir. Hz. Lut bu sözü tiksinerek ve nefret ederek onların yüzüne vurmuştur. Sonra Rabbi’ine yönelerek kendisini ve ailesinin bu beladan kurtarmasını dilemiştir.
169- “Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından kurtar. “
Kendisi onların fiilini istememektedir. Dürüst fıtratı ile onların bu yaptıklarının alçaltıcı, mahvedici bir iş olduğu hissetmektedir. Kendisi de onların içinde yaşamaktadır. Rabb’ine yönelmekle, kendisini ve ailesini, milletini yakalayacak felaketten kurtarması için niyazda bulunmaktadır.
Yüce Allah da Elçisinin duasını kabul buyurmaktadır:
170- Biz de Lut’u ve ailesini kurtardık.
171- Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.
Bu yaşlı kadın başka surelerde belirtildiği gibi Hz. Lut’un karısıdır. Bu kadın gerçek bir cadıydı. Toplumun bu tiksindirici fiilini onaylıyor ve onu yapmaları için yardımcı oluyordu!