SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TA-HA SURESİ 113. ve 119. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
113- Biz bu Kur’anı böylece sana Arapça bir kitap olarak indirdik. Bu kitapta çeşitli tehditlere yer verdik ki, insanlar kötülüklerden sakınsınlar ya da gönüllerinde uyarıcı bir iz bırakır.
İşte bu şekilde Kur’anda, azabın ve cezanın tablolarını, sahnelerini zengin bir biçimde sergiledik. Belki bu yolla ilahi mesajı yalanlayanların gönlündeki alıcı duyuları harekete geçiririz. Veya ahiretteki acıklı durumlarını hatırlatıp, bu kötülüklerden vazgeçmelerini sağlarız. Nitekim surenin başında yüce Allah şöyle buyuruyordu:
“Biz sana bu Kur’anı sıkıntıya düşesin diye indirmedik.”
“Onu Allah’dan korkanlara uyarı olsun diye indirdik.”
Hz. Peygamber vahyi alırken Kur’anın sözlerini ve ayetlerini, vahyin inişi sona ermeden hemen tekrar ediyor ve onları unutmaktan korkuyordu. Bu ise onu çok yoruyordu. İşte bunun için yüce Allah yüklemiş olduğu bu görev ve emanet konusunda onun kalbini rahatlatmak istedi.
114- Gerçek egemen olan Allah yücedir. Ey Muhammed, Kur’anın sana vahyedilişi sona ermeden onu okumakta acele etme ve Rabb’im bilgimi artır’ de.
Tüm başların önünde eğildiği, zalimleri hüsrana uğrattığı, iyi işler yapan mü’minleri güvene kavuşturduğu, her şeyin asıl sahibi olan Allah gerçekten yücedir. Kur’an-ı Kerim yücelerin yücesinden gelmiştir. Öyleyse Kur’anı aceleyle tekrar etmene gerek yok. Zira onu gönderen bir amaca hizmet etsin diye onu indirmiştir. Onun kaybolmasına asla müsaade etmeyecektir. Sen, Rabb’inden
sadece ilmini artırmasını dile. Verdiği mesajlara gönülden bağlan. Onu yitirmekten korkma! İlim sadece Allah’ın öğrettikleridir. İnsan için değerli olan, boşa gitmeyen ve hüsranla sonuçlanmayan en kalıcı ilim Allah’ın bildirdikleridir.
Sonra Hz. Adem’in kıssası geliyor. Hz. Adem yüce Allah’a vermiş olduğu sözü unutmuş ve sonsuzluk cazibesi önünde zayıf düşmüştür. Şeytanın telkinlerine kulak vermiştir. Bu olay yeryüzünün halifeliği verilmeden önce Hz. Adem için bir sınav niteliğindeydi. İblisin çevireceği dolaplara bir örnekti. Adem’in çocukları bundan ders alacaklardı. Sınandıktan hemen sonra Allah’ın rahmeti kendisine yetişmiş ve onu doğru yola iletmiştir.
Kur’andaki hikâyeler, içinde bulundukları sureyle tam bir bütünlük ve uyum içindedir. Hz. Adem’in hikâyesi, Peygamberimizin unutma korkusuyla Kur’anı çabucak tekrar ettiğini açıklayan bölümden sonra geliyor. Bu nedenle Hz. Adem hikâyesinden özellikle unutmayla ilgili bölüm seçiliyor. Bu iki konuya da, yüce Allah’ın seçkin kullarına yönelik şefkatinden ve koruyuculuğundan söz eden bir surede yer veriliyor. Burada da Hz. Adem’in kıssasından, yüce Allah’ın onu seçtiği, tövbesini kabul ettiği ve kendisine doğru yolu gösterdiği bölüm anlatılıyor. Bunun ardından bir kıyamet sahnesi yeralıyor. Bu sahnede Ademoğullarından Allah’ın emrine bağlı olanların sonu ile ona karşı gelenlerin sonu tasvir ediliyor. Sanki bu, yeryüzündeki yolculuğun sona erip asıl yurda dönüşün bir ifadesidir. Burada herkes dünyada yaptıklarının karşılığını alır.
115- Biz vaktiyle Adem’e o yasak ağacın meyvasından yememesini tembih ettik. Fakat o bu tembihimizi unuttu. Onda güçlü irade bulamadık.
Yüce Allah Hz. Adem’e bir ağacın dışında oradaki tüm meyvelerden yemesini belirtmişti. Bir ağacın yasak edilişi ise iradesini eğitmesi, kişiliğini sağlamlaştırması için gerekli olan bir yasaktı. İnsan ruhunun gerektiğinde, ihtiyaçları aşarak sınırsızca hareket etmesine sebep olan arzu ve isteklerin baskısından kurtulması, bu arzu ve isteklerin egemenliği altına girip, onun kulu olmaması için böyle bir yasak gerekiyordu. İnsanın yükselmesinde en sağlıklı ve şaşmaz kriter budur işte. İnsan kendi arzularını kontrol altında tutabildiği, onlara hükmedebildiği, üstün gelebildiği ölçüde, beşeri yükseliş merdiveninde çıkmaya başlar. Bu arzular ve istekler karşısında zayıf düşüp onlara mahkûm olduğu ölçüde ise hayvanlığa doğru yaklaşır ve aşağıya doğru iniş başlar.
Bu nedenle yüce Allah’ın yardımı insan denen bu yaratığa ulaştı. İradesini denemek, direnme gücünü ölçmek, şeytanın süslü gösterdiği arzular ile iradesi ve Rahman’a verdiği söz arasındaki mücadeleyi yaşamasını istemiştir. İşte ilk denemenin sonucu açıklanıyor. “Fakat o tenbihimizi unuttu. Onda güçlü irade bulamadık.” Sonra olayın detayına geçiliyor.
116- Hani meleklere “Adem’e secde ediniz ” dedik de hemen secde ettiler. Yalnız iblis bu emre uymadı.
Kısaca bu şekilde veriliyor. Bu sahne başka surelerde detaylı olarak veriliyor. Çünkü burada özellikle nimet ve koruma-kollama sözkonusu ediliyor. Onun için korumadaki nimetin görüntüleri öncelikle anlatılıyor.
117- Bunun üzerine dedik ki: “Ey Adem, bu şeytan senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa sıkıntı çeker, mutsuz olursun. “
118- “Şimdi cennette acıkmayacaksın, çıplak kalmayacaksın. “
119- “Yine burada susuzluk çekmeyecek, sıcaktan kavrulmayacaksın. “
Bu uyarılar yüce Allah’ın Hz. Adem’i koruduğu ve gözettiği için kendisine karşı gelen, günah çukuruna batan ve Rabb’inin emrettiği şekilde Hz. Adem’in önünde secdeye yanaşmayan düşmanına karşı uyarması, oyunlarından sakındırması anlamına geliyordu. “Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa sıkıntı çeker, mutsuz olursun. Çalışma, zorluk, kovulma, sapıklık, ürkeklik, şaşkınlık, hayıflanma, bekleyiş, üzüntü, mahrumiyet ve yoksulluk… gibi nice şeylerle mutsuz olma, cennetin dışında sizi beklemektedir. Burada, firdevs cennetinin içinde, kaldığımız müddetçe bunların hepsinden güvencede bulunuyorsunuz demektir.” Şimdi cennette acıkmayacaksın, çıplak kalmayacaksın. “Yine burada susuzluk çekmeyecek, sıcaklıktan kavrulmayacaksın.” Cennette kaldığın sürece bütün bunlara karşı güvencedesin… Açlık ve çıplaklık, susuzluk ve kavrulmayı tam karşılamaktadır. Bunların hepsi bir bütün olarak insanın yeme, içme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını elde etme uğrunda karşılaştığı zorlukları simgelemektedir.
Ne var ki, Hz. Adem’in deneyimlerden haberi yoktu. Buna ilave olarak da insanın ebedi kalma, hakim olma arzularına karşı zaafı vardır. Şeytan işte bu gedikten kendisine nüfuz etmişti.