SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TALAK SURESİ 2 VE 3. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
2- İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya güzelce tutun, veya onlardan uygun bir şekilde ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu Allah â ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.
3- Ve ona beklemediği yerden rızk verir. Kim Allah’a güvenirse kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
İşte boşanmanın ikinci aşaması ve işte bu aşama ile ilgili hüküm. Boşanma sonrası bekleme süresinin sonuna doğru koca, boşadığı karısı bu süreyi henüz tamamlamamışken -daha önce açıklandığı gibi bu sürenin miktarı da tartışma konusudur- geri almalıdır. Sadece geri dönmesi boşanmanın geçersizliği için yeterlidir ve bu davranış kocanın karısını yanında alıkoyduğu yani ona tekrar eş olarak kabul ettiği anlamına gelir. Ya da kocası bekleme süresinin bitmesini bekler. Bu ise kadının kesinlikle, bir daha yeni bir evlilik sözleşmesi olmaksızın geri dönmemek üzere boşanması demektir Koca ister karısını geri alsın, ister ondan ayrılsın, her iki durumda da iyi davranmakla yükümlüdür. Geri almak suretiyle karısına zarar vermeye kalkışması yasaktır. Yani bekleme süresinin sonuna doğru karısını geri alması, sonra tekrar boşaması, böylece evlenmeksizin ortada kalma süresini uzatmaya çalışması, veya ortada bırakmak üzere geri alması, intikam almak üzere kadını tuzağa düşürmesi yasaktır. Her iki durum da surenin indiği dönemde fiilen yaşanmaktaydı. Ruhların Allah korkusundan uzaklaştığı her zaman benzeri durumlara rastlamak mümkündür. Hiç kuşkusuz Allah korkusu gerek ayrılık, gerekse birleşmekle ilgili hükümlerin uygulanışının başta gelen garantisidir. Aynı şekilde ayrılma durumunda da kocanın karısına sövmesi, hakaret etmesi, söz ve davranışla incitmesi, kızması yasaktır. Çünkü evlilik bağı iyilikle kurulmuş iyilikle son bulmalıdır. Kalpler de sevgiye yer kalmalıdır. Çünkü yeniden birleşmek söz konusu olabilir. Bir kötülük, yersiz bir söz, kırıcı bir işaret, incitici bir davranış, tekrar birleşme durumunda tertemiz olması gereken hatıralarda kötü bir yer edebilir. Sonra bu, İslam’ın diller ve kalpler için öngördüğü edep tavrının da bir gereğidir.
Gerek ayrılık, gerek yeniden birleşmek için iki adil şahidin tanıklığı gereklidir. Bununla güdülen amaç zihinlerde yer edebilecek kuşkuları gidermektir. İnsanlar boşanmayı duymuş ama yeniden uzlaşma sağlandığını duymamış olabilirler. Dolayı siyle çeşitli dedikodular, kuşkular etrafa yayılabilir. İslam bu tür ilişkilerde, insanların dillerinde ve vicdanlarında temizliğe ve netliğe önem verir. Bazı fıkıhçılar ayrılığın da, birleşmenin de şahit olmadan da olabileceği görüşündedirler. Bazıları da gerek ayrılığın gerekse birleşmenin ancak şahitlerin huzurunda olabileceği düşüncesindedirler. Fakat üzerinde birleşilen görüş, ayrılıktan sonra veya ayrılık esnasında yahut yeniden birleşme anında iki şahidin kesinlikle bulunmasını öngörmektedir.
Bu aşamayla ilgili hüküm açıklandıktan sonra peş peşe gelen mesajlar ve direktifler yer alıyor:
“Şahitliği Allah için yapsın.”
Çünkü mesele Allah’ı ilgilendiriyor, bu mesele ile ilgili olarak yapılacak şahitlik te Allah içindir. Bu şahitliği emreden O’dur. Doğru olup olmadığını o gözetliyor ve O bu şahitliğin karşılığını verecektir. Bu konuya el atılırken, karı-koca veya insanlarla değil Allah ile ilişki halindedir insan.
“İşte bu Allah’a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür.”
Bu hükümlerle muhatap olanlar ahiret gününe inanan müminlerdir. Burada yüce Allah onlara özellikleri gereği kendilerine öğüt verdiğini söylüyor. Eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa şu halde öğüt alacak, Allah’ın sözlerinden ders alacaklardır. Bu onların imanlarının mihengidir, mümin olduklarına ilişkin iddianın ölçüsüdür.
“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızk verir.”
Dünyada ve ahirette uğrayacağı sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacak bir çıkış yolu gösterir. Beklemediği yerden, değerlendiremediği kadar rızk verir. Hiç kuşkusuz bu, genel bir kuraldır, kalıcı bir gerçektir. Fakat bu kuralın burada boşanmanın hükümleriyle bağlantılı olarak hatırlatılması, özellikle bu meselede muttakiler Allah’tan korktukları zaman bu hükümleri özenle gerçekleştireceklerini, uygulayacaklarını ima etme amacına yöneliktir. Bu durumla ilgili olarak bilinç ve vicdan mekanizmasından daha duyarlı, daha dikkatli bir kontrol olamaz. Çünkü bu konuda karşı tarafa oyun oynamak için geniş bir imkan vardır. Allah korkusundan ve vicdan duyarlılığından başka bir şey de bunun önüne geçemez.
“Kim Allah’a güvenirse O, kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir.”
Bu tür ilişkilerde karşı tarafa tuzak kurmak için geniş imkanlar ve sayısız yollar vardır. Bazen tuzaktan korunma girişimleri bir başka tuzakla sonuçlanabilir. işte burada bu tür girişimlerin terk edilmesi, sadece Allah’a dayanılıp güvenilmesi mesajı veriliyor. Hiç kuşkusuz Allah kendisine güvenip dayanana yeterlidir. Allah işini kesinlikle sonuçlandırır. Neyi planlarsa o, kesinlikle meydana gelir. Neyi dilerse o da olur. Şu halde O’na dayanıp güvenmek her şeye güç yetiren, ezici güce sahip dilediğini yapan, istediği işi sonuçlandıran bir kudrete dayanıp güvenmektir.
Aslında bu ilke geneldir. Ama burada güdülen amaç, kalpte Allah’ın iradesine ve takdirine ilişkin iman esasına dayalı doğru bir düşünce oluşturmaktır. Şu da var ki bu ilkenin boşanma hükümleri Dolayı siyle hatırlatılması özel bir anlam ve derin etkili bir mesaj taşıyor.
“Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”
Şu halde her şey miktarı, zamanı, yeri, şartları, sebep ve sonuçları ile, bir ölçüye göre belirlenmiştir. Tesadüfle meydana gelen hiçbir şey yoktur. Gerek bütün evren içinde, gerekse insanın iç aleminde ve hayatında olup biten hiçbir şey gereksiz ve boşuna değildir. Hiç kuşkusuz bu, iman esasına dayalı İslam düşüncesinin önemli bir yönünü oluşturan büyük bir gerçektir. (Furkan suresinin “O her şeyi yaratmış ve bir ön tasarıya göre düzenlemiştir” ayeti ile Kamer suresinin “Biz her şeyi bir ön tasarıya göre yaratmışız” ayetini sunarken bu gerçeği ayrıntılı olarak açıkladık.) Fakat bu genel gerçeğin burada hatırlatılması yüce Allah’ın boşanma ve boşanma devresi, boşanma sonrası bekleme ve süresi, şahitlik ve şahitliğin yerine getirilmesi ile ilgili koyduğu ölçüleri, bu gerçeğe bağlama amacına yöneliktir. Böylece boşanma hükümleri her zaman yürürlükte olan ilahi yasa, genel evrensel kanun niteliğini kazanıyorlar. Bu sayede insanın kafasında meselenin yüce Allah’ın yarattığı tüm varlıkların varlığına esas oluşturan bir ölçüye göre belirlenmiş evrensel düzen kadar ciddi olduğu düşüncesi uyanıyor. , .